Toplum olarak ne kadar da meraklıyız yargısız infazlara… Kurduğumuz hemen her cümlede, neredeyse attığımız her adımda bir önyargı , bir eleştiri, bir yerme var. Övgüler, alkışlar, teşekkürler, şükranlar, iyiyi görmeler falan stoklarla sınırlı sanki. Bir farkına varabilsek keşke, şu önyargı denen şeyin önce bizlere , sonrasında önyargımızı kullandığımız o kişi yada yerlere nasıl zarar verdiğini… Keşke, keşke varabilsek farkına, iyiden çok, kötüyü görmeye nasıl da meyilli olduğumuzu. Bir başarabilsek keşke, insanlara, olaylara başka başka pencerelerden de bakabilmeyi. Bir üstesinden gelebilsek, şu yargısız infazların, empati kurabilsek birazda. Tanımadığımız insanlara, bilmediğimiz işlere, görmediğimiz yerlere, tatmadığımız lezzetlere falan, öyle önyargıyla yaklaşmasak bir… Bildiklerimizi, tanıdıklarımızı hatta sevdiklerimizi harcıyoruz başka bir boyut bu, ya hiç tanımadıklarımıza görmediğimize gitmediğimize bilmediklerimize neden yapıyoruz bunu? Neden peşin hükümlüyüz? Ve neden harcamak, gömmek odaklı, yapıcı değil de yıkıcı bu eleştirilerimiz? Ayrıca birini kötü yapmak, ya da birini karalamak, bir durumu alaşağı etmek, bir işletmeyi yermek falan iyi insan da yapmıyor ki bizi…
Rutinde günde en az bir kez tanık oluyorum böylesi yaklaşımlara, mutlaka siz de öyle. Bazen okulda öğretmen veli görüşmesinde, bazen telefonda, bazen çarşı pazarda , bazen ikili ilişkiler de…Sıkıldım çok. Lütfen pastanın görüntüsüne değil tadına bakacaklar gelsin bana. Birilerini yerecekler değil, birilerini övecekler gelsin. Kendileri etkisiz eleman iken birilerini bölmeye, çarpıp çıkartmaya soyunanlar gelmesin mesela . Hayatında hiçbir problemini çözememiş olanlar, başkalarının problemi de olmasınlar. İyiniz varsa heybenizde açın onu paylaşın, yoksa kapatın ağzını dimi ya… Konuyu ilişkin belli ki yazacak çok şey var. Bir daha ki yazı konularım arasını sıkıştırıvereyim onlarıda…
********************
Bu konuyla ilintili, okuduğum güzel hikayelerden biriydi, ben beğendim, paylaşmak istedim sizlerle, şimdi onu aktaracağım. Okuduğumda ne yazık ki, benimde, zaman zaman nasıl önyargılı hareket ediyor olduğumu anımsattı bu hikaye bana, ne yalan söyleyeyim utandım …
‘’Genç bir delikanlı otobüsün penceresinden bakarken birden bağırdı.
-Baba arabalar, arabaları görüyor musun? Bizimle geliyorlar…
Babası gülümsedi ve mutlulukla saçını okşadı. Genç bir süre daha dışarıyı izledi ve sonra yine birden bağırdı.
-Bulutlar baba, bulutlar harika…
Baba gülümseyerek oğlunu izledi.
-Baba ağaçlar, onlar hep geride kalıyor….dedi.
Arkada oturan yaşlı adam bu bağrışmalardan rahatsız olmuş olacak ki, babanın omzuna dokunuyor ve oğlunuzu iyi bir doktora götürmelisiniz belli ki problemi var diyor…
Baba geriye dönerek ‘’O zaten çok iyi bir doktordan geliyor, oğlum doğuştan kördü ve ameliyat sonrası gözleri açıldı’’ diyor…
Seviyorum ben böyle güzel mesajlar veren hikayeleri ve sözleri. Böyle olunca da paylaşmak istiyorum işte...OSHO’nun bir sözüyle bağlayalım mı konuyu?
Saklamak değil, paylaşmak olsun özün,
Eleştirmek değil, çözümü göstermek olsun sözün,
Yıkmakta değil, yapmakta olsun gözün,
Saldırmak değil ,sarılmaktır çözüm.
OSHO