Mısır tahtına geçen genç Ramses'e piramitlerin gizli odasına saklanmış Mısır hazinesinin yeri usulen gösterilir. Yeni kral Ramses, bu hazineleri ancak acil durumda kullanılabilecektir.
Ne zaman, hangi durumda kullanılabileceğine sadece rahipler karar vermektedir.
Gün gelip Mısır kıtlıkla karşı karşıya geldiğinde Ramses halkını korumak için bu hazineyi kullanmak ister. Fakat rahipleri ikna edemez.
Ramses'in hazineyi gizlice piramitten dışarı çıkarmak için görevlendirdiği kişiler de suikasta uğrar.
Ramses, rahipleri halkına şikayet eder. Halk rahipler aleyhine ayaklanır, tapınağın önünde toplanır. Birazdan öfke halindeki halk kapıları kıracak ve belki de rahipleri linç edecektir. Kralın ordusu ve en güvendiği komutanları da oradadır.
Başrahip yüksekçe bir yere çıkarak halka konuşma yapar. Halkın derhal tövbe ederek kendilerine bağlılıklarını ilan etmesini; aksi taktirde güneşin ışığını ebediyen söndüreceğini ilan eder.
Krala bağlı komutan buna inanılmamasını ister.
Halk halen krallarının arkasındadır.
Bunun üzerine rahip ellerini kaldırıp dua etmeye başlar. Bir müddet sonra Güneşin parlak ışıkları sönmüş, gündüz vakti dünya geceye dönmüştür. Halk dehşet içinde secdeye kapanır, rahiplerinden özür diler, tövbe ederler.
Başrahip tövbeleri lütfen kabul eder.
Ellerini gökyüzüne kaldırıp Tanrı Ra'dan Güneşin eskisi gibi parlak ışıklarını yeryüzünden esirgememesi için niyazda bulunur.
Şimdi halk rahibin arkasında ve kralın karşısındadır.
Ramses böylece iktidarın gerçek sahiplerine yenilmiştir.
Peki nasıl olmuştur da güpegündüz güneş kaybolmuş, etraf kararmıştır?
Rahiplerin isteğiyle mi gerçekten?
Hak dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan rahiplerin duasıyla olacak iş değildir bu elbet.
Ama neticede güneş kaybolmuş, hava kararmış ama rahiplere itaatsızlık eden halkın tövbe etmesi ve rahiplerin duasıyla güneş tekrar ortaya çıkıp dünyayı aydınlatmıştır.
Bilimsel bir yanı var mıdır? Vardır.
Kaldı ki güneşin kaybolması, havanın kararması ardından bir daha ortalığın aydınlanması bugün herkesin bildiği güneş tutulması olayıdır.
O gün herkes değil, sadece rahipler bilgi denen hazneye sahip oldukları için biraz da tevafuk veya tesadüfü kullanarak iktidarlarını pekiştirdiler.
Bilginin gücüdür bu…
Aynı zamanda bilginin şeytanca kullanıldığının…
Nereden çıktı şimdi Ramses’in öyküsü diyeceksiniz? Söyleyeyim.
Tarih tekerrürden ibaret isteseniz de istemeseniz de…
Bugün, her zaman olduğu gibi tarih tekerrür ediyor…
Tarihi olayda geçen tevafuk ve tesadüf bugünün konjonktürü…
Ve hala birileri hem halkın cehaletinden istifade ederek hem de bilginin ve haliyle paranın gücünü de kullanarak halka hükmediyor.
Hele işin bir parçası da din olgusuna dayanıyorsa toplumu kurnazca yönetmeye ne var?
* * * *
ADALETİN DİNİ YOKTUR!
Adalet dinsiz, din adaletsiz olmaz derler. Doğru derler. İşte örneği;
Müslüman olmayan, belki bir dini de olmayan ama vicdanlı bir hakimin küçük hırsız hakkındaki emsal kararı:
Amerika`da 15 yaşındaki bir çocuk ekmek çalarken yakalandı. Kaçmaya çalışıyor, dükkan sahibi çocuğu yakalamaya çalışırken hızdan bir raf kırmış.
Hakim kararı vermeden önce çocuğu da dinlemek istiyor.
Hakim: "Neden çaldın?"
Çocuk: "Ekmeğe ihtiyacım vardı."
Hakim: "Çalmak yerine ekmek alamadınız mı?"
Çocuk: "Satın alacak param yoktu."
Hakim: "Ailenden para isteyebilirdin."
Çocuk: "Evde sadece annem var. Annem hasta ve işsiz... Sırf bunun için biraz ekmek ve peynir çaldım."
Hakim: "Sen küçüksün, normalde işin yok."
Çocuk: "Yıkama üzerinde çalıştım. Bir hafta önce anneme hizmet etmek için izin aldım ve bu yüzden işimden kovuldum."
Hakim: "Yardım isteyecek bir yeriniz yok muydu?"
Çocuk: "Her gün evden çıktığımda bir iş arayan en az elli adresle iletişime geçiyorum ama iş bulamadım. Sonunda hırsızlık yapmaya karar verdim."
Oğlan çocuğu ile sohbetin bitmesinin ardından hakim kararını açıkladı:
"Çalmak, özellikle ekmek çalmak çok utanç verici bir suçtur. Ve işte hepimiz bu suçtan sorumluyuz. Bu salondaki herkes var ve ben de bu suçtan sorumluyum. O zaman tüm mahkeme katılımcıları 10 dolar ile "ceza" alacak. Siz her biriniz 10 dolar gönderene kadar mahkeme salonundan ayrılmayacak."
Hakim, 10 dolarını verdikten sonra aç çocuğu polise teslim eden dükkan sahibine 1000 dolar para cezası verdi.
Kararı duyduktan sonra çocuk gözyaşlarını tutamadı ve ikinci kararı okurken hakimi görünce heyecanlandı. Hakim gözyaşlarını saklamaya çalışarak salonu terk etti.
Hakimin son sözleri şöyle oldu;
“Bir kişi ekmek çalarken yakalanırsa, o cemaatin, toplumun, o devletin insanları utansın.”