Sağlık Bakanı Fahrettin Koca günlük hasta sayılarıyla beraber, günlük vaka sayılarını da açıklamaya başladı. Aylardır bu konu tartışılıyordu. Bu konunun uzmanları, yani bilim insanları, vaka sayılarının daha yüksek olduğunu, bu sayılar açıklanırsa toplumun daha dikkatli olacağını varsayıyorlardı. Bizim bilim insanları iyidir, hoştur ancak yaşadıkları toplumu hiç mi hiç tanımazlar.30 binlere varan günlük vaka sayılarına rağmen değişen fazla bir şey olmadı. Benzeri tartışma ölümler üzerinde yapılıyor. Diyelim ’ki günde bin kişi veya daha fazla ölüm var, ne değişecek zannediyorsunuz, hiçbir şey! Bu toplum çok uzun bir zamandan beri tepkisiz hale getirilmiştir.
Gelin tepki göstermediğimiz olayları sıralayalım. Cumhuriyetimizin en değerli varlıkları yok pahasına yerli yabancı bir takım kişilere peşkeş çekildi, satıldı ne yaptık, sadece seyrettik. Ordumuzun en değerli subayları düzmece ithamlarla gözaltına alındı, yargılandı, içlerinde intihar edenler oldu yine seyrettik. İhale kanunları defalarca değiştirildi, kişiye özel değişiklikler yapıldı tık yok. Üniversite sınavlarında, KPS sınavlarında sorular çalındı, işe alımlarda haksızlıklar yapıldı aldırmadık. İşsizlik, yoksulluk dayanılmaz boyutlara ulaştı sustuk. Döviz, bir yılda yüzde seksenlere varan artışlar gösterdi,enflayon yüzde kırklara vardı, pahalılık aldı başını gitti, insanlar bir kuru simite muhtaç oldu, iktidarın küçük ortağı askıda simit kampanyası başlattı ne oluyor demedik. Adam on defa seçim kaybetti, en olmayacak kişileri, en önemli seçimlerde, partisinin adayı yaptı, kimse hesap sormadı. Birbirleri için en ağır lafları söyleyenler, bir araya gelip ittifak kurdular, bu laflar yalanıp yutuldu tabandan ses yok. Bu gibi yüzlerce örnek sıralayabilirim, ancak sonuç değişmez TEPKİSİZLİK.
Meşhur bir hikâye var. Adam eşinden şüphelenmiş, peşine dedektif takmış. Dedektif başlamış günlük raporu vermeye, karınız bir adamla buluştu dediğinde ,bizimki dur bakalım ne olacak demiş. Bir otele girdiler deyince, yine dur bakalım ne olacak diye cevaplamış. Dedektif odaya çıktılar bende peşlerinden gittim diye anlatmaya devam etmiş, muhterem yine dur bakalım ne olacak diye sonunu merak etmiş, efendim soyundular diye devam eden dedektif bu durumda bile, dur bakalım ne olacak diyen adama söyleyecek başka bir şey olmadığını anlayarak, gerisini görmedim demek zorunda kalmış.
Tepkisiz toplumlar değerlerini yitirmiş toplumlardır. Böyle toplumların varlıklarını uzun süre devam ettirmeleri mümkün olmaz. Biz, birçok demokratik hakkı, mücadele etmeden elde ettik. Demokrasi ve kurumları, artık zamanı geldi diye düşünen elitler tarafından önümüze kolayca konuldu,bu yüzden kıymetini yeteri kadar bilemiyoruz. Bu günün elitleri de, ekonomi ve hukukta reform zamanı geldi diyorlar. Bahsettikleri reformlar halkın ihtiyacı noktasında değil, yerli ve yabancı sermayenin güvencesi olacak kadar gerçekleştirilecektir. Yani konu ekonomiktir. Yönetilmez hale gelen ekonomide, soluk almak için yapılan hamledir. Seçim kanununda, siyasi partiler kanununda, sendikalar kanununda, insan hakları, evrensel hukuk, kadın hakları gibi demokrasiyi ilgilendiren, insan odaklı konularda reform beklemeyin.
CANINIZ ACIDIĞINDA HİSSEDERSENİZ YAŞİYORSUNUZ DEMEKTİR,BAŞKALARININ CANI ACIDIĞINDA SİZİNDE CANINIZ ACIRSA İNSANSINIZ DEMEKTİR. Yalnız kendini düşünen, ancak kendisi yara aldığı zaman tepki verenlere ne demek gerekir, size bırakıyorum. Bütün inançlar insan odaklıdır. İnsan odaklı olmayan düzenler, adı ne olursa olsun DİKTATÖRLÜKTÜR. Böyle bir düzene karşı çıkmayanlar DÜZENDEN MEMNUN DEMEKTİR. Bu durumdan çoğunluk memnunsa bize de DÜZENİ ALKIŞLAMAK düşer.
Sağlıklı günler dileğiyle…