Türkiye de yazılı ve görsel basının yüzde 95’i iktidarın kontrolündedir. Basını, yerel ve ulusal olarak ayırsak bile bu oran değişmez. Bugünün ekonomik koşullarında Basın İlan Kurumu’nun ve Belediyelerin verdiği ilanlar olmasa hiçbir yerel gazete ve televizyon yayın hayatına devam edemez. Bu nedenle hiçbir yerel medya kuruluşu kolay kolay, yerel yönetimler hakkında, gerçekleri yazamaz, yayınlayamaz. Ulusal Basın içinde benzer durum geçerlidir. Ülkenin en çok izlenen basın kuruluşları, devletle iş yapan, iktidar yanlısı birileri tarafında talimatla satın alınmış olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Daha önemlisi bu satın almalar sırasında ödenen paralar Kamu Bankaları’ndan kredi olarak temin edilmiş, çoğu da halen geri ödenmemiştir. Bu bankalar esnaf ve çiftçinin geciken borcu için her türlü yasal takibi yaparken, bu krediler için bankacılık kurallarını zorlayarak, bir nevi kılıfına uydurarak, işlem yapmamaktadırlar. İletişim ve halkla ilişkiler konusunda bilgi sahibi olanlar iyi bilirler, toplumda algı yaratmak ve toplumu yönlendirmek için medya en önemli vasıtadır. Bu kadar yüksek oranda medya kuruluşunu elinde tutan İktidar, gündemi istediği gibi oluşturmakta ve yönlendirmektedir. Bu nedenle Ülkemizde ve Dünyada ne olup bittiği hakkında doğru bilgiye ulaşmak isteyenler, yabancı medya kuruluşlarını takip etmek zorunda kalmaktadırlar.
Bu konuda birkaç örnek vermek gerekirse, en iyi örnek Suriye de yaşanan iç savaş olabilir. Bir zamanlar sabah akşam Suriye ile yatıp kalkılırken, orada olan büyük, küçük her gelişme defalarca haber yapılırken, uzun bir zamandan beri Suriye’den haber alamıyoruz. Ne oldu Suriye de iç savaş bitti mi? Yoksa Türkiye üzerine oynan tezgâhlar hedefine ulaştı mı? Yani Ülkemizin Türk ağırlıklı olan etnik yapısını, doğurganlığı üç misli olan Araplarla değiştirmek için yeteri kadar göçmen Suriyeli alındı mı? Bir günde kardeş Esad, nasıl oldu da Esed oluverdi? Bu soruları kim soracak, hangi cesaretle? Suriye konusu aslında çok önemli ve geleceğimizi ilgilendiren, gerçek bir BEKA sorunudur. Suriye konusunda günü geldiğinde gerçeklerin su yüzüne çıkarılması ve eğer geleceğimiz tehlikeye bilerek atıldıysa sorumlularından, kim olursa olsun mutlaka hesap sorulması şarttır.
Son günlerde Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İsrail ve Türkiye arasında değişen ve gelişen ilişkiler yumağı da algı operasyonun bir başka örneğidir. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan yakın zaman da İsrail ile karşılıklı ilişki kurmaya başladılar. 15 Temmuz’dan sonra Fetullah Gülen’e verdiği her türlü destek yüzünden, yandaş basının hain ilan ettiği Birleşik Arap Emirlikleri ile 50 yıl sürecek anlaşmalar imzaladık. Yakında, Ülkemizde ekip gönderip, rejim muhalifi olan vatandaşını yok eden, katillerin başı dediğimiz Suudi Prensi ile aynı masaya oturacağız, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Ülkemizi ziyaret edecek. Ne oldu acaba, İsrailliler Filistin Devletini meşru mu kabul etti, Filistinlilere eziyet etmekten vaz mı geçti, Filistinli bebeklere mama verip altlarını mı temizliyor? Yoksa VAN MÜNİT (ONE MINUTE) demeyi özledik de İsrail Cumhurbaşkanını ayağımıza mı çağırdık? Aman dikkat bu günler, o günler değil. Bir zamanlar bizi Filistin’le de yatırıp kaldırmışlardı, şimdi tık yok. Kukla oynatıcıları Büyük Ortadoğu Projelerinde sona yaklaşıyorlar, yeni zarlar atıldı, iktidar yalakası akademisyenler ve midesinden bağlı gazeteciler bu duruma kılıf aramakla meşguller. Bu oyunu bozmak gene biz TÜRKLERE düşecek.
Ukrayna meselesine hiç girmeyeceğim. Ne savaşı engellemede, ne de barışı tesis etmede hiçbir etkisi olmayanların, rol kapma gayretini içerde önemli gösterebilirsiniz ama, başkaları gülüp geçerler ve maalesef öyle de oluyor. Bu Ülke de hiçbir basın kuruluşu iktidarın istemediği konuyu işleyemez, sorma dediği soruyu soramaz. Hiçbir rakibiyle teke tek karşılaşamayan siyaset adamımıza, hani sen delikanlıydın, neden çekiniyorsun rakiplerinle halkın karşına çıkmıyorsun diyemez. Savaş başladı, hatta bitiyor ne zaman devreye gireceksiniz demek kimin haddine.
Bu Ülkede yakın zaman da Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bana göre her şeyden önemli konumuz bu seçim. Tekrar söylüyorum, geleceğimizin aydınlık mı, yoksa karanlık mı olacağını bu seçim belirleyecek. İktidar bunu bildiği için, adayın kim olduğu konusun da muhalefeti sıkıştırıyor. Elinde bulunan medya gücünü kullanarak, aday açıklamasını yaptırmaya çalışıyor. Muhalefet şimdiden adayını neden açıklayayım, senin adayın kim demiyor. Diyeceksiniz ’ki iktidarın adayı belli. Arkadaşlar, iktidarın söylediğine göre erken seçim yok, yani seçime çok var, öyleyse bu telaş niye. Bu kadar zaman varken, neden muhalefetin adayını öğrenmeye çalışıyorsunuz. Peki, bizim adayımız belli diyorsanız soruyorum, Tanrı ile sözleştiniz mi? Tanrı korusun ölüm var, kalım var ne olacağı belli olmaz. Ya bir aksilik olursa ne yapacaksınız? O nedenle hiç kimseyi sıkıştırmayın veya yedek adayınızı belirleyin ’ki muhalefetin adayını açıklamasını isteyebilesiniz.
Sağlıklı günler dileğiyle….