Bu iki isim 60’lı yıllardan bu yana arkadaşımdı demiyorum, halende arkadaşlarım. Bu fani dünyadan bedenleri ayrılmış olabilir, ancak manevi varlıkları, tanıyanları, dolayısıyla sevenleri için aklımızda ve ruhumuzda yaşamaya devam ediyor. Bizim dostluğumuz ve arkadaşlığımız sonsuza kadar sürecek bir dostluk ve arkadaşlıktır.
Her ikisinin de birçok ortak özelliği vardı. Her ikisi de Gürcü, Türkçü ve Ülkücüydü. Tarihin hiçbir döneminde topluca din değiştirmeyen, en eski ve köklü bir Hristiyan Kilisesine sahip Gürcülerden, Müslüman olanlarının Türk kökenli olduğunu biliyorlardı. Her ikisi de adam gibi adamdı. Bu tabir cinsiyetçi bir tabir değildir. Her bakımdan dürüst ve güvenilir insan manasında kullanılır. Bu tabirin çok yakıştığı bu iki isim, yaşadığımız çevrenin yeri doldurulması zor olan değerlerindendir.
Mehmet KILÇASLAN, gençlik yıllarında TİP MEHMET veya kısaca TİP lakabıyla tanınırdı. Değişik bir yapısı vardı. Çelebi bir kişiliği, genelde sakin bir yapısı vardı. Kızdığı zaman bile muhatabını kırmazdı. İnsanlara her bakımdan yardım etmeyi severdi. Bilinen hiçbir kötü alışkanlığı yoktu. Hayatı boyunca çizgisini bozmayan, değiştirmeyen nadir insanlardan biriydi. İnançlı ve bilinçli bir Müslümandı. Muhafazakârdı ama yobaz değildi. Dini siyasete alet edenlerden ve kendine göre yorum katanlardan nefret ederdi. Son zamanlarda Ali ÖZKAN ile beraber yaptığı, uzun süren BULVAR yürüyüşlerini, NE OLACAK BU MEMLEKETİN HALİ sorusuna cevap arayarak geçirmişti. Sakarya’da MHP ve Ülkücülük varsa, başlangıcında Mehmet Kılıçaslan’ın ve KILIÇSLAN ailesinin büyük emeği vardır. ANAP’ın kuruluşunda da Mehmet Kılıçaslan önemli rol oynamıştır. Hiçbir makam ve menfaat beklemeden, siyasete yön verebilmiştir.
Osman Nuri Bayrak’ta gençlik yıllarında ÜLKÜCÜ ve MHP ‘li bilinirdi. ANAP’ın kuruluşunda o da önemli rol oynamıştır. 1983 yılında Anavatan Partisi’nin Sakarya Teşkilatı’nı kurarken, rahmetli Harun KILIÇASLAN, Osman Nuri BAYRAK, Mehmet KILIÇASLAN ve Cavit ÖZTAŞ ile bir araya gelerek fikir birliği içinde hareket ettik. Düşüncemizin temelinde, siyaseten yasaklı olmayan Ülkücülerin yeni bir siyasi hareketin içinde yer alarak, 12 Eylül yönetimi tarafında mağdur edilen arkadaşlarımıza faydalı olması yatmaktaydı. Bunun için hapiste olan Alpaslan Türkeş’ten, Avukatı Kaya Alp KARTAL vasıtası ile izin almıştık. Hem siyasi yasaklı olan, hem de askerliğini yapmamış olan Osman, bu durumuna rağmen ANAP’ın kuruluşuna çok fazla katkıda bulunmuştur. Osman ile ilgili anlatılan çok ilginç anılar vardır. Tamamını yazmaya kalkarsam, kalın bir kitap olur. Bunların bir kaçını ancak bu satırlara sığdırabileceğim.
Turgut ÖZAL ile evinde görüşmeye gittik. Ortada kurulmuş bir parti yok, kuruluş çalışmaları var. Özal bizi araştırmak için, bir kart uzatarak isim ve adreslerimizi yazmamızı istedi. Osman kartı aldı, Benim ve Nihat AKPAK’ın ismini yazdıktan sonra kartın arkasını çevirerek kendi ismini yazdı. ÖZAL bu ne diye sorunca ‘‘efendim ben siyasi yasaklıyım, parti kurucusu olamam, siz Başbakan olacaksınız adımı da unutmanızı istemem, bu nedenle arkaya yazdım’’ dedi ve rahmetliyi güldürdü.
Osman NURİ BAYRAK, Ersin TARANOĞLU, Fikret KAZICIOĞLU, Nuri PAKER ailece İstanbul’a balık yemeğe giderler. Yemek biter, garson hesabı getirir. Hesap ödeme şampiyonu Osman, garsona hesabı düzeltmesini isteyerek adisyonu geri verir. Garson belli bir indirim yaparak hesabı geri getirir. Hesaba tekrar itiraz eden Osman’a garson daha fazla indirim yapamayacağını söyler. Bunun üzerine kızan Osman çocukların içtiği içeceklerin hesapta neden görülmediğini sorar. Garson ‘‘onlar bizden ikram osun’’ demek gafletinde bulunur. Daha çok hiddetlenen Osman ‘’siz kim oluyorsunuz da çocuklarımıza ikram da bulunuyorsunuz, çabuk içecekleri de hesaba katarak, hesabı düzeltin’’ diyerek herkesi hem şaşırtıyor, hem de güldürüyor.
Kuracağı Partiye yardım sağlamak üzere Sapanca Vakıf Otel’de toplantı yapan Alpaslan TÜRKEŞ’e ‘‘Sayın Başbuğum siz bize Ülkücülüğü, Türkçülüğü öğrettiniz ama ticareti öğretmediniz, biz de para ne gezer’’ demesi de tarihe geçen sözlerindendir.
Osman kimseye lafını esirgemezdi. Başkası söylese kavga sebebi olacak sözler söyler, önüne geleni fırçalar, ancak kimse gocunmazdı. Herkes art niyeti olmadığını ve doğru söylediğini bilirdi. Bu özelliklere sahip kaç insanımız kaldı acaba? Çok olmadığı kesin.
Bazı isimler var, bugün bulundukları siyasi veya ticari olanakları, büyük ölçüde bu iki arkadaşa borçludurlar. Her ikisinin anısına saygı göstererek bu arkadaşlardan ve vefasızlıklarından şimdilik bahsetmeyeceğim. Para ve mevki her şey değildir. Önemli olan adam olmaktır. Adam gibi adam olan bu iki dostuma, canım arkadaşlarıma Allahtan rahmet diliyorum. Ölümün bir son değil, yeni bir başlangıç olduğuna inan biri olarak, yeni başlangıçlarının, bu dünyadaki sınavlarının iyi geçmesi sebebiyle güzel olacağını ümit ediyorum. Kendi sınavımın onlar kadar iyi geçmediği için aynı katta buluşur muyuz bilmiyorum. Tanrı’dan ümit kesilmez, kim bilir, belki affeder.
Sağlıklı günler dileğiyle…