16. yüzyılda yaşamış PİR SULTAN ABDAL, zamanımızdan 5 asır önce haksızlığa, hukuksuzluğa isyan etmiş, boyun eğmemiş, boyun vermiş bir HALK OZANIDIR. Kendisinden 4 asır sonra gelen AŞIK VEYSEL gibi SİVASLIDIR ve TÜRKMENDİR. Her ikisi de bu gün bile dillerden düşmeyen eserler bırakmışlardır.
GELİN CANLAR BİR OLALIM
ZALİME KILIÇ ÇALALIM
FAKİRİN HAKKINI ALALIM
KULA KULLUK BİTSİN ARTIK
BU KEŞMEKEŞ BİTSİN ARTIK… Dizeleri ile devam eden şiiri, PİR SULTAN ABDALIN, en iyi bilinen eserlerindendir. PİR SULTAN ABDAL mazlumların hakkını aramak için birlik ve mücadele çağırısında bulunduğu bu şiirinde, bahsettiği CANLAR, insani özelliğe sahip olanlar, yani insan olanlardır, Tanrıdan başkasına kulluk etmeyenlerdir. O günden bu Gün’e değişen bir şey var mı bir bakalım. Fakirin hakkı yeniliyor mu, yeniliyor, kula kulluk ediliyor mu, ediliyor. Birlik olunuyor mu, hayır. Bu nedenle bu keşmekeş bitmez. Önce hepimiz insani özelliklerimizi gözden geçirmeliyiz. Kaybettiklerimizi yeniden kazanmaya çalışmalıyız. AŞIK VEYSEL kör olan gözleriyle, Dünyayı kavramış, bilmiş, anlamış, anlatmış. Tahsili yokmuş ama kalbi varmış, ruhu varmış, doğru bildikleri için mücadele etmiş, eziyet görmüş, yılmamış. Görmeyen gözleriyle;
UZUN İNCE BİR YOLDAYIM
GİDİYORUM GÜNDÜZ GECE.. diyebilmiş. Bizler, bütün duyularımız tamamken, yolumuzu, yönümüzü kaybetmişiz.
Fakirin hakkını aramak durumunda olanlara bir bakalım. Mesela siyasetçiler, seçilmek için Genel Başkanlarının iki dudağı arasına mahkûm edilmişken, hakkın hukukun peşinden gidebilirler mi, bence gidemezler. O yüzden, yanlış, doğru, Genel Başkanları ne derse haklıdır, bir hikmeti vardır diye düşünürler. Şeytanın Avukatlığını bu nedenle yaparlar. Bir kısmı günüm dolsa da evime dönsem, bir kısmı da tekrar seçilemezsem ne yaparım diyenlerden oluşan bu politikacılar, bırakın fakirin hakkını, kendi haklarını bile savunamazlar. ‘’Dünya beşten büyüktür’’ diye çalım satan liderlerine ‘’Türkiye beşten küçük müdür’’ diyemezler.
Sendikacılar, işçinin hakkını savunmaktan çok, vaziyeti idare edip, koltuğu kaybetmemek peşindedirler. Hangi Ülkenin sendikacısı, iktidara yakınlığı ile övünür, sadaka gibi verilen zammı, tarihin en yüksek oranlı zammı diye savunur? Sendikacılık tarihini bilmez, çırak olarak çok başarılı olacakken, ustaların bile zorlanacağı mevkilere gelirseniz olacağı budur. Taç başa ağır gelmemelidir. Geliyorsa zamanında bırakmak gerekir. Çalışan sayısıyla, sendikalı işçi sayısını karşılaştırırsanız, hakkı aranmayan insan sayısını bulursunuz. Sendikacılık tarihi, Dünya da bir mücadele tarihidir, fedakârlık ve çile tarihidir. Böyle bir mücadele verilmeden elde edilen hakların kıymeti yeteri kadar bilinmez. Dünya da İŞÇİ SENDİKALARI ve İŞVEREN SENDİKALARI vardır, biz de ilave olarak İKTİDAR SENDİKALARI bulunmaktadır.
Toplumun haklarını koruması gereken bir takım kurumlar vardır. Bunların bağımsız olması gerekir. Bu kurumlar, yaptıkları araştırmalarla enflasyonu hesap ederler. Bu hesaplara göre işçi, memur, emekli maaşları belirlenir. Hesapları doğru değilse, bütün toplumun hakkına tecavüz etmiş olurlar. Bazı kurumlar denetim görevi yaparak, yolsuzlukları engellemeye çalışırlar. Bazı kurumlar Adaleti tesis etmeleri gerekir. Milletin hazinesini, parasını, malını korumakla mükellef olanlar vardır. Kaç tanesi bağımsızdır, bilen veya bağımsız olduklarına inana var mı? Herkese eşit davranması gerekenler, imar planları yapılırken, vergi oranları tespit edilirken, yol, altyapı, temizlik gibi hizmetler verilirken, işe adam almalarda, atamalarda, hakka, hukuka mı, yoksa ahbap, çavuş ilişkilerine, siyasi çıkarlara göre mi davranıyorlar, ne dersiniz?
İslam dini yalnızca namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek ve kelim-i şehadet getirmekten ibaret değildir. Eğer öyle olsaydı İslam’a en yakın yönetim tarzı İskandinav Ülkeleri, insanları en huzurlu toplum bu Ülkeler olmazdı. İskandinav Ülkelerin de yalan söylemek en büyük suçtur. Topluma yalan söyleyen siyasetçiye bir gün bile tahammül etmezler. Haklarını korumak için köklü ve bağımsız kuruluşları vardır. Aslında İNSAN DİNİ olan İSLAM DİNİ kime daha çok yakışıyor, her türlü adaletsizliğin, yolsuzluğun yapıldığı Müslüman Ülkelere mi, İskandinavlara mı, karar sizin.
Can olamayanlar, birlik olamayanlar, zalimlerle mücadele etmeyenler fakirin hakkını alamazlar. Günlük küçük menfaatleri için kula kulluk edenler, kendilerini kurnaz, kendilerine benzemeyenleri aptal zannederler. Zalimlerin sonu bellidir, tarih, er geç cezalarını çeken zalimlerin ve kurnaz evet efendimcilerinin ibretlik hikâyeleriyle doludur. Kurnaz değil, insan olmaya bakın, daha kolay ve daha zevklidir.
Alınacak çok fakir hakkı var, yenilmiş çok haram var. Bu nedenle;
GELİN CANLAR BİR OLALIM
UZUN İNCE BİR YOLDAN YILMAYALIM
SONUÇTA BİZİM SADIK YÂRİMİZ KARA TOPRAKTIR
NAMUSUZLAR ASLINDA KORKATIR
Korkunun da ölüme çaresi yoktur.
Sağlıklı günler dileğiyle….