Sevgili okurlar,
“Adım, adım Sakarya gezilerini” sürdürürken, toprağımızın zenginliklerini de sizlerle paylaşmaya, büyük özen gösteriyorum.
Sevgili meslektaşım, emekli gazeteci Şaban Mergül ile bu sefer rotayı  Alifuatpaşa, Pamukova, Geyve ve Taraklı istikametine çevirdik..
Nasıl oldu bilmem, sevgili Şaban Mergül, bu sefer çok sevdiği ve büyük huzur bulduğu, keyif aldığı Dokurcun yerine, bu sefer pazar gününün değerlendirmek için, direksiyonu başka tarafa çevirdi?..
Aslında, Karasu için sözleşmiştik!..
Karasulu bir dostunun “ buyurun gelin, taze balık sezonu ya, hem sohbet eder, hem de oradan, buradan iki lafın belini kırarız, konuşuruz” sözü ertelenmiş?
Sözleşmek, bu ya?
Sözümüz de durduk ve buluştuk..

NEREYE DEMEDİM?
Mergül, beni Mithatpaşa Mahallesi’ndeki evimden aldı, selamlaştık, hoş beş ve o bildik bir şekilde yola devam etti..
“Yusuf arkadaşım, öğleden sonra Karasu’da olmayacakmış, Karasu sözleşmemiz bir başka güne kaldı” diyerek, “ bir arkadaşım Pazar günleri Geyve’de halk pazarı kurulduğunu söyledi.. Bir mahsuru yoksa, bugün sana Geyve’ye gidiyoruz” diye durumu özetledi..
İki emekli, üstelik Pazar..
Aylak gezmelere devam!
Evde aylak, aylak oturacağına, şöyle Sakarya boylarına uzanmak ta, güzel olur ya!..
Adapazarı’ndan yola çıktık..
Yolda, bildik araçları ile “önümüzde dirift atanları görmek”, gerçekten, ne kadar üzücü!..
İnsanların hayatını, bu şekilde tehlikeye atan, sorumsuzlara ne demeli?..
Aşağı ve Yukarı Kirazca’dan geçerken, sevgili merhum  meslektaşım Nejdet Güngörsün’e bir selam vermeden olur mu?
Sakarya Nehri’nin iki yanına hayat verdiği, Alifuatpaşa geçidine doğru yol alıyoruz..

TOZ DUMAN İÇİNDE YEŞİL DOKU!
Şaban Mergül, yolun sağında bir taş ocağını gösterdi..
“ Bu toz bulutunu görüyor musun?
Arkadaşım Kamuran Tan, hep bu taşocağını, bu taş bulutlarını, dinamit patlatmalarını yazar durur, ama sesini duyan olmaz”
 diye ekledi..

TUVALETİ YOK?
Yol kenarındaki, bir petrol istasyonuna saptık?..
Görevli memura, “tuvaletlerin ne yanda olduğunu” sordu?
Görevli, “burada yok, az ileride cami tuvaletleri var” dedi..
Az ileride, cami tuvaletleri ha?
Şaban Mergül bu, kızmadan edemedi, çaresiz ilerledi.. Cami göründü ve elini yüzünü yıkayıp yola devam ettik..
Sonra mı?
“Yusuf burası Sakarya! Türkiye’nin kalbindeyiz.. Bir petrol istasyonunda tuvalet diye bir bölüm yok!?..Buraya nasıl işletme izni vermişler ki” diye, kızgın bir şekilde söylenmeye başladı?..
Haksız değildi?
Haksız!

ÇARŞI, PAZAR?
Ama, şu denetim, şu kontrol nerede var ki?
Çarşı, pazar, sokak, cadde, meydan?
Köpekler, kediler, fiyatlar, başıbozukluk, nemelazımcılık, yayalara ait alanlarda cirit atan bisikletliler, motosikletliler?
Daha neler, neler?
Ah inanmıyorum, ah inanmıyorum!
Uzatmayalım, Sol yanımıza Sakarya nehrini alarak, Alifuatpaşa’ya doğru yol aldık..
“Sevgili Şaban kardeşim, bir yanlışın olmasın? Bugün Geyve’nin halk pazarı yok!.. Benim bildiğim, Geyve Safibey köyünde, bu bölgenin “ürün toplama merkezi” var.. Oraya köylülerimiz, çiftçilerimiz, üreticilerimiz dalından, toprağından topladığı ürünleri getirir, tüccar ile, velhasıl müşteri ile buluşturur..”
Alifuatpaşa’yı geçtik..
İstikamet Pamukova..
Daha ilçe merkezine gelmeden, sağa saptık, oradan Safibey Köyü sınırlarına girdik..
İki dağın arasında, kıvrım, kıvrım akan Sakarya ile yol almak, ne güzel..

ALİFUATPAŞA TEPESİ!
İstiklal Mücadelesi komutanlarından Alifuat Cebesoy’un, Hilafet yanlılarına karşı savunduğu tepede al bayrağımız, ne güzel, ne nazlı, nazlı dalgalanıyor..
Özgürlük timsali Bayrağımız..
Düşmana, hainlere, ayrılıkçılara geçit vermeyen Alifuatpaşa!..
Bin bir ürünü ile hayat kaynağı verimli topraklardayız artık..
Hızlı tren üst geçidini geçtik, Safibey’de, ürün toplama merkezi önündeyiz..
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce ile şimdi AK parti milletvekili olan Geyve eski Belediye Başkanı Murat Kaya’nın eseri, yine tıka basa dolu..
“Sakarya Büyükşehir Belediyesi Ürün Toplama Merkezi” önünde, aracımızı park ettik.
İçeri girmeden, olur mu?
“Eylül ayının son ürünü incirler, üzümler, domatesler, kırmızı salçalık biberler, taze  yeşil, barbunya fasulyeler, elmalar, armutlar ve dalından yeni koparılmış sarı, sarı ayvalar, al beni” diyor, al beni, ye beni!
Ya fiyatlar?

FİYATLARI SORMADAN OLUR MU?
Şaban Mergül bu, hemen eşine telefon açıp, piyasa araştırması yaptı..
“Ooo, bizim evin önüne gelen pazarcıların fiyatlarından farkı yok!”
Anlayacağınız, taş yerinde de ağır!
Fiyatlar, bu fiyatlar, Türkiye fiyatları!
Ateş bir kere, çarşıya, pazara, evlere düşmüş!
Bu ateşi, kim söndürebilir ki?
Gözüm, sapsarı üzüm tanelerinde..
Yanı başında, yeni ürün altın sarısı ayvalar..
Ya, bal kabakları..
Burada öyle perakende satış yok.
Alacaksan, kasa ile çuval, çuval alacaksın?
Burası “Safibey Ürün Toplama Merkezi”, yani çiftçinin, üreticinin ürününü yok pahasına satmamak için depolama merkezi..
Ve elleri nasırlı analar, babalar..
Traktörleri kasası önünde, ürünlerini pazarlıyorlar..

ALTIN SARISI AYVALAR, SARI TANELİ ÜZÜMLER?
Buraya geldik, birkaç kilo ürün satın almadan olur mu?
İncire yanaşamadık!
Domates, biber, patlıcan, fasulye ile soğan ve patatesi geçtik!?..
Şöyle, salkım, salkım bir kasa üzüm alalım, Geyve, Pamukova koksun!..
İyi olmaz mı?
Üzümü yeriz, sapı mı?
Ya, mis kokulu sarı, sarı ayvalardan, al, al elmalardan almadan olur mu?
Dönüş yolundayız..
Şaban Mergül bu, illa da Alifuatpaşa’dan, tarihi köprü başındaki ekmekçiden, ekmek almadan gitmem diyor..
Ekmeği aldık, gözü bir kahve önündeki lahmacuncuya takıldı..
Eh, günü lahmacun ile kurtarmak gerek..
Yanında, ayran da iyi gider!..
Bir pazar günü, böyle geçti..
Sizin pazarınız mı?
Yazın, paylaşalım!?
Yusuf Cinal yazıyor, 27 Eylül 2023