Bir cinayet düşünün…
Siyasi bağlantısı ısrarla görmezden geliniyor ama öbür yandan bu cinayet ülke siyasetinin dizaynında kullanılıyor.
Ülke siyasetinin dizaynında kullanıldığının apaçık göstergesi, bir yılı geçkin bir süredir iddianamenin bile yazılmaması ve üzerinden iki seçimin geçmesinin beklenmesi…
Siyasi bağlantısının görmezden gelindiğinin göstergesi de 16 ay sonra yazılan iddianamede siyasi bağlantıdan hiç söz edilmemesi…
Haliyle aile başta olmak üzere adalet arayışında olan herkes iddianamenin bu kısmına itiraz ediyor.
Mesela, Merhum Başbuğ’un son Ocak Genel Başkanı, Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu,
Diyor ki; “Bu siyasi cinayetin mahkemeye sevk edilmesinin 16 ay sürmesinin yani geciktirilmesinin yine siyasal amaçlarla yapıldığı, siyasal amaçlarla bu dosyanın bekletildiği, seçimden seçime bekletildiği, her defasında seçim sonrasına bekletildiği kamuoyunda şüphe ile karşılanmıştı. Geciktirilmesinin şüphesi kamuoyunun zihninde siyasal amaçlarla yapıldığına ilişkin bir değerlendirmeye tabiidir.
22 şüphelinin mahkemeye sevk edildiği dava dosyasında tetikçileri görebiliyoruz, yardım ve yataklık yapanları görebiliyoruz fakat Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış bir ülkücünün katili olan tertipçileri, bu cinayet emrini veren kişi veya kişileri, azmettiricileri göremiyoruz.
Siyasi cinayeti işleyenleri tetikçilerinden başka karar alıcıların kimler olduğunu dosyada göremiyoruz. Bunun karartıldığını hatta dosyadan uzak tutulmaya çalışıldığını görüyoruz.
Bundaki maksat elbette çok açık; Sinan Ateş cinayeti daha ne kadar süre ile politik bir şantaj, tehdit unsuru olarak kullanılacaktır?
Belli ki Sinan Ateş siyasi cinayeti, bir ülkücünün katillerinin tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallandırılmaya devam edecektir ve muhataplarını yani eline ülkücü kanı bulaşmış olanları politik rehin olarak tutmak maksadıyla kullanılacaktır.
Elinde ülkücü kanı bulunan bazı siyasi kadrolar, adeta muktedirler tarafından rehin alınmıştır.”
Ve Azmi Başkan, yargıya müdahale olduğunu, bu siyasi cinayetten menfaat devşirenlerin bulunduğunu iddia ederken, haksız mı?
Var olsun İsmail Saymaz…
Pek çok Ülkü devi(!) kulağının üstüne yatarken, Rize Ülkü Ocaklarında içtiği bir bardak çayın hakkını veren İsmail Saymaz…
“Bir siyasi suikast nasıl karartılır ve suçlular nasıl korunur, görmek istiyorsanız, Sinan Ateş iddianamesine bakacaksınız” diyor.
Ve ekliyor;
“Sinan Ateş’in kim olduğu bile belirtilmiyor. Yalnızca “Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümünde akademisyen olduğu” yazıyor. Ateş’in öldürülmesine sebep vasfı bu muydu?
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğu gizleniyor.
Ateş’in niçin öldürüldüğünü de yazmıyor.
Mahalle kavgasında mı, sokakta birine yan baktı diye mi, alacak verecek meselesinden mi...
Niçin? İddianamede, yanıt verilmiyor.
Halbuki Ateş’in Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevinden el çektirildikten sonra mevcut yönetim tarafından “FETÖ’cü” diye hedef gösterildiği ve tehdit edildiği malum. Tüm Türkiye’nin bildiği cinayet sebebini savcı bilmiyor!
İddianameye göre ortada bir örgüt de yok. ‘Toplu suç’ varmış.
Sanıkların bir örgüt oluşturmadığı ve toplu suç için buluştukları iddia ediliyor. Ancak cinayeti hangi amaç doğrultusunda işledikleri yazılmıyor.
Suikastın siyasi bağlantıları ve azmettiriciler özenle saklanıyor. MHP ve Ülkü Ocakları’ndan söz edilmiyor.
MHP, iki yerde geçiyor. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel’in MHP üyesi olmadığına ilişkin ifadesinde, bir... “06 MHP...” plakalı araç hakkındaki bilgide, iki.
Ülkü Ocakları ise sanıkların Sinan Ateş’i eski Genel Başkanı olarak bildikleri şeklindeki ifadelerde anılıyor.
İddianameye de giren, Tolgahan Demirbaş’ın suikastten sekiz ay önce Komiser Mustafa Ensar Aykal’la yazışmaları araştırılmamış. Demirbaş, Ateş’in cep telefonunu vererek, adres bilgisinin sorgulanmasını istiyor.
Bakın, ne yazıyor:
Demirbaş: Amirim, bizim GB (Genel başkan) istedi de. Telefon numarası bu. Adres lazım bize, sana zahmet olmazsa.
Aykal: Reis önceki gb’ye çıkıyor bu numara.
Demirbaş: Aynen reis, onun ipini çekmişler.
Demirbaş’a “GB kim” sorusu yöneltilmiyor.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın bu bilgiyi neden istediği sorulmuyor.
“İpini çektiler” ifadesi ile neyi kastettiği soruluyor.
O da şu yanıtı veriyor:
“Mersin’deki saldırıdan sonra Ateş’e karşı Türkiye genelinde ve camia içerisinde tepki oluşmuştu. Ateş’in camiadan dışlandığını ve camia ile bağı kalmadığını kastetmiş olabilirim. Başka türlü bir anlam çıkarılması mümkün değildir.”
Demirbaş’ın yalan söylediği çok aşikar.
Acı olan ne, biliyor musunuz...
Demirbaş’ın ifadelerinde geçen ‘Mersin Olayı’na iddianamede hiç yer verilmiyor.
Arkası yarın…