Sevgili okurlar,
Ülkemizin güney kentlerini vuran,” 6 Şubat 2023 Tarihi, bir yıkımın, bir acının, büyük bir dramın” yıldönümüydü..
Gerçekten, 6 Şubat 2023 Tarihi itibari ile kalbimiz Hatay'da, Kahramanmaraş'ta, Malatya'da, Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Adana, Osmaniye ve yöresindeydi..
Öyle ya, “o büyük asrın depreminin” yıldönümüydü..
Üzerinden, tam bir yıl geçmişti..
Acılar tazelendi, yıkılan, devrilen evlerin, sokakların caddelerin, meydanların boşluğunda kaldı gözler..
Özlemler büyüdü, acılar tazelendi, yürek yaraları kanadı..
Tekrar, “devlet baba, davlet ana” sorgulandı..
Aslında, sorgulanan devlet değil, yöneticilerdi..
Seçip, Ankara'ya gönderdiklerimizdi..
Beceriksizlik, yetersizlik, aczi yetti!
Bizlere hizmet ile ilgili olarak, görevlendirdiklerimizdi..
O gün yapılanlar, yapılanmayanlar, tekrar gözden geçiriliyor..
SESİMİ DUYAN VAR MI?
Eksiklikler, bir, bir dillendiriliyor..
Ama, ”devrin hakimi, bildiğini okumakta”, sınır tanımıyor!?..
Hatay'dan ve çevresinden, o ses tekrar yükseldi:
“Sesimi duyan varmı?”
Ey millet, bu sese kulak ver?
“Enkazdayız, sesimizi duyan var mı?”
“Baba, belki bende öleceğim!”
Biz biliriz ki, “ateş düştüğü yeri yakar” diye!..
“Yakmak” ne kelime, “yakıp, yıkar, eritir” biliriz!
Bir yıl geçti, o büyük depremin üzerinden..
Herkes başını, iki elinin arasına alıp, düşünmeli?..
“Ne yaptık, ne yapamadık, ne söz verdik, ne yarım kaldı?”
Sorular çok!
Acılar büyük!
Bir daha yaşanmaması için, neler yapılmalı?
Neler, yapılmamalı?
Bir kere, 6 Şubat 2023 Tarihinde, o büyük yıkımı yaşayanların, acısını paylaşıyoruz!
Tekrar, büyük geçmiş olsun, milletimizin başı sağ olsun!
Mekanları cennet olsun!
Hayatta kalanlara sağlık ve afiyetler diliyoruz!
Biz Sakaryalılar olarak, bu yıkımı, bu acıyı, bu dramı biliriz!..
Bizlerde, “bir 17 Ağustos 1999 Tarihinde” sarsıldık!..
Yer yarıldı, gök kızıla boyandı, evlerimiz yerle bir oldu!..
Gecenin bir yarısında, çığlıklar arasında karanlığa, yalnızlığa gömüldük!..
DEPREMİ KARASU'DA GEÇİRDİK..
Gölçük, Kocaeli, Yalova, Adapazarı ve ilçeleri ile Düzce yörelerinde deprem acısı, yıkımı büyük oldu..
Ülke tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşamıştık..
Ailem ile birlikte, depreme Karasu İlçesi'nde yakalanmıştık..
Beş katlı bir binanın, 3.Katında sarsıntı başladı..
Gök gürültüsü içinde, bir o yana, bir bu yana sallandık!.
Allah'a şükür ki, o sarsılan, yan yatan, geri gelen, o ürkütücü binadan, sağ-salim çıkmayı başardık..
Hayatta kaldığımıza bile, sevinememiştik..
Her taraf toz duman, çığlıklar, siren sesleri, koşuşturmalar, yardım çağrıları, unutulur mu?
Karasu'da insanlar, bir can kurtarmak için, adeta birbiri ile yarışıyordu..
Karasu'dan büyük hasar ve ölüm haberleri, bizleri daha da kaygılandırıyordu..
Adapazarı, Serdivan, Erenler ve diğer ilçelerin durumu merak konusuydu..
Ya diğer iller, ilçeler?
Sabahın ilk ışıkları arasında, Adapazarı'na oradan Akyazı İlçesi'ne ulaştık..
Askerler ve ayakta kalanlar, enkaz altındakileri kurtarmak için seferber olmuşlardı..
UNUTMAK OLMAZ!
Ama, acı haber, Adapazarı Çark Caddesi'nden geldi!?..
Hayatlarını kaybedenler arasında, çok sevdiklerimiz, canlarımız da vardı?..
Sevgili merhum Gökmen Çetin ve eşi Burcu Çetin'i, hayatlarının baharında, enkaz altından çıkarmanın acısını yaşadık!..
Ya, misafirimiz olan Konyalı Mehmet?
Kayıplar çok, acı büyük idi!
Acının, tarifi mi olur!?
Bilen, yaşayan bilir ya?
Allah, bir daha göstermesin, yaşatmasın!
Bu büyük depremin üzerinden, 25 Yıl da geçse, unutmak mümkün mü?
Evet, “depremler öldürmez, ihmaller ve mühendislik hataları öldürür” diye, boşuna söylenmemiş?..
O halde, depremler ile yaşamaya mecburuz!..
Hayat böyle devam edecekse, “depremlere karşı tedbir almak, başta siyasi iradenin, yerel yönetimlerin” görevidir..
Depreme, hazır olmalıyız!
Öncelik, bu olmalı!
DERSLER ÇIKARTMALIYIZ!
Yaşanılan depremlerden, “dersler çıkartarak”, büyük bir seferberlik içinde, işe koyulmalıyız..
Deprem gelmeden, yapılacaklar gözden geçirilmeli..
Bu konuda artık, tecrübeli bir ülke sayılırız..
“Buradan çıkarılacak, alınacak dersler içinde, geleceğe, depremlere hazır” olmalıyız..
Sakarya'nın ne yazık ki, böyle bir mecburiyeti var.!.
Üzülerek, ifade edeyim ki, “olası bir depreme hazır olmadığımızı, söyleyen bilim adamlarına” kulak vermeliyiz..
Hem de, vakit geçirmeden, önceliğimiz bu olmalı..
“Başta Sakarya Valiliği, kaymakamlıklar, Sakarya Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediye başkanları, bir deprem anında, hangi koordinasyon içinde buluşacaklarını, depreme nasıl müdahale edeceklerinin, plan ve programını” çıkarmalıdırlar..
“Annem sesimi duyar mısın?”
Hala kulaklarımızda, belleklerimizde, o sesler, haykırışlar, çığlıklar..
DEPREME HAZIR OLMALIYIZ!
Öyle ki, “ülkemizi gelecek arama kurtarma ekiplerine rehberlik yapacak, dil bilenlerimizi bile tespit etmemiz” gerekir..
Deprem toplanma alanları..
Deprem yıkımlarına müdahale edilecek araç, gereçler hazır bekletilmeli..
Deprem yardımlarının koordinasyonu..
Sağlık birimleri..
Çadır, konteyner kurulacak alanlar..
Mezar alanları..
Ve daha birçok detay bilinmeli, vatandaşlar ile paylaşılmalıdır..
Artık Sakarya, Hatay, Adıyaman, Malatya, Düzce, Elazığ, Kocaeli, İstanbul ve diğer illerimizden acı feryatlar duymak istemiyoruz!..
Bu konuda görev üstlenenlerden, sorumluluk altına girenlerden, daha etkin ve yetkin görevler bekliyoruz..
Elbette, söylenecek çok şey var..
SÖZÜN BİTTİĞİ YER?
Önemli olan,” sözün bittiği yerde buluşmak, acıları paylaşmak, yaraları sarmak, birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmek, kardeşliğimizi pekiştirmek, bir lokma da olsa, ekmeğimizi bölüşmek, sevgi ve saygı temelinde birbirimize sarılmak” olmalıdır..
İşte o zaman, depremler bizi yıkamaz!
Depremsiz, acısız yıkımsız sağlıklı günler, hepimizin özlemidir..
El, ele, gönül, gönüle vererek, bunu başarabiliriz!
Asıl olan, bir dostun, bir yakının ve siyasetin, ayrılığın, gayr ılığın, bizi yaralamamasıdır!
Gelin, ülkemizin her yanında sevgi çiçeklerinin açması için el, ele, gönül, gönüle verelim!..
Birbirimizi anlayalım, yaralarımızı birlikte saralım, tedavi edelim!
“Kader, elden ne gelir” diyerek, işin içinden sıyrılmak, sorumluluk üstlenmemek olmaz?
Depreme karşı koymak, onu yenmek, hasarsız hayata devam etmek mümkün!..
Japonlar gibi bizlerde başarabiliriz!
Yusuf Cinal yazıyor, 7 Şubat 2024