‘Çamur at, yapışmasa da izi kalır’ anlayışıyla, aldatarak, kandırarak, gerçekleri yaftalayarak ve aksine saptırarak ve öz çekim düzmece videolarla kumpas kurarak siyaset yapmanın adı ‘ifade özgürlüğü’ olabilir mi?
Kimin yaptığına bağlı. İktidar partisi yaparsa, eleştiri ve ifade özgürlüğü olarak değerlendiriliyor.
Şu, Süleyman Soylu’nun, hem de İçişleri Bakanı iken İmamoğlu İBB’de 550 terörist çalıştırıyor’ iddiası iddiadan öte iftira değil mi? Yapana göre değişir.
Bir AKP’li yaparsa öyle değildir.
Hele bunu Süleyman Soylu yaparsa…
Koskoca(!) İçişleri Bakanı, İBB’de çalışan 550 kişinin terör örgütleriyle ilişkili olduğunu iddia ediyor, hatta elinde kırmızı dosya ile canlı yayınlara çıkıp ‘bu dosyayı açmayayım bende kalsın’ diyor. Konuyla ilgili dava açılınca ortada dosya mosya yok tabii…
Bir belediye çalışanı üç kuruşluk tazminat davası açtı. Avukatı, müvekkilim Soylu, ‘elindeki bilgileri siyaset yapma özgürlüğü ve düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğü kapsamında kullanmıştır’ dedi.
Aleni bir iftira daha hukuken görmezden gelindi.
Bunun adı; ‘siyaset yapma özgürlüğü ve düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğü’ kapsamına giriverdi.
2019 İstanbul seçimleri öncesinde Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkardıkları gibi…
Hatırlarsınız, Abdullah Öcalan’ın mektubunu Anadolu Ajansı vasıtasıyla yayınlandı.
Öcalanlar İmamoğlu’na oy vermeyin diye Kürt seçmene çağrı yaptı.
Haliyle şikayet edildi. Savcılık bu yayınları Öcalanların ifade özgürlüğü ve basının haber verme özgürlüğü kapmasında buldu. Dosyayı kapattı…
Muhalefet yapsa, suçluyu övmek, suç örgütü elebaşısının fikirlerini yaymaktan Silivri’yi boylar ama iktidar partisi yapınca ifade özgürlüğü oluyor!
Son seçim öncesi de montaj olduğu bilinen Kandil temalı bir video hem de Erdoğan mitinglerinde kullanıldı. Erdoğan da kabul etti montaj olduğunu ‘bizim gençler yapmış ama montaj ama değil’ diyerek seçim boyunca kullandı.
Bunun adı da siyaset yapma özgürlüğü oldu.
Yerel seçim öncesi, hele ki İstanbul söz konusu olunca ve hele şu ana kadar kurulan kumpaslara bakınca, iktidar kim bilir neler yapacaktır diye bekliyorduk.
Daha önce İmamoğlu’nu yıpratmak için, İETT otobüslerinde uysal uysal gezinen sevimli köpek Boji’ye kaka operasyonu çektiler. Metronun yürüyen merdivenine sabotaj düzenleyip çektikleri videoyu dolaşıma soktular.
İETT’ye çalışan özel halk otobüsünü senaryo gereği bozulmuş gibi göstererek, AK Parti’nin reklam filminde kullandılar. Hem de Valilik onaylı bir çekim ile!
Film seti yol kenarında kuruldu. Oyuncular, figüranlar, kameralar, ışık, ses sistemi; hepsi tamam.
Otobüs senaryo gereği bozulmuş gibi yol kenarına çekildi. Arkasından numaradan dumanlar çıkıyor efekti yaptılar. Sözde yolcu rolündeki figüranlara otobüsü ittirdiler.
Önceki gün yine aynı senaryo devreye girdi.
Bir özel halk otobüsü, trafiğe kapalı yola yani çekim alanına giriyor. Trafikte arızalandığı izlenimi vermek için otobüsün önüne ve arkasına araçlar yanaştırılıyor. Trafik çilesi sahnesi canlandırılıyor. Otobüsten duman yükseldiği izlenimi vermek için bir sis makinesini çalıştırıyor.
Yakalanmasalar, seçim boyu bu görüntüleri izlettirip, milleti İmamoğlu’na sövdürecekler, bu kahpelikle seçim kazanmaya çalışacaklardı.
Ve yine, yeni bir kumpas da CHP’de para sayma görüntüleri ile kuruldu.
Görüntüler sanal ortamda fek hesaplarla dolaşıma sokuldu.
Muhalif basın mal bulmuş mağribi misali sarıldı.
Sabah Gazetesi mesela; “CHP'de büyük rezalet! Çantalarca para kime gitti?
Türkiye dün sosyal medyada yayılan bir görüntüyü konuşuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi görevlileri ile CHP İstanbul İl Başkanlığı elemanlarının para sayma görüntüleri olay yarattı. İmamoğlu ve ekibinin işe, mahalle delegelerini paraya boğarak veya iş vaat ederek başladıklarını CHP'de bilmeyen yok.”
Peki gerçekte olan neydi?
CHP açıkladı; “Görüntüler 2019’da CHP il binasının satın alınmasıyla ilgili. 4,5 yıl sonra servis edilen görüntülerin amacı kuşkusuz CHP ve İmamoğlu’na yönelik olumsuz algı yaratma çabasıdır. 4,5 yıl önceki olayı, 4 Kasım 2023 tarihinde yapılan CHP Kurultayı ile ilişkilendirmek eşyanın tabiatına aykırı. Güvenlik kameraları görüntülerinin kayda alındığı yer mal sahibinin avukatının ofisi. Avukat, daha önce de bu görüntüleri, bir suç unsuruymuş gibi bazı CHP İstanbul İl yöneticilerine göstererek şantaj yapmak istemiş ama karşılık alamamıştır.”
Şimdi, muhakkak ki kendisini ‘ben sosyal medyadan aldım bu haberi kardeşim, ne bileyim doğru mu yanlış mı’ yandaş sözde gazeteler, işin aslını haber yapacaklar mı?
Takip edin, görün; O yandaş gazete ve gazeteler, bu bilgiyi vermediler, vermeyecekler.
Ha, bu ülkede bir dezenformasyon yasası var değil mi, hem de bu iktidarın özene bözene çıkardığı bir dezenformasyon yasası…
İşte o yasa sadece muhalefete uygulanıyor, iktidar yaparsa fikir ve ifade özgürlüğü diye geçiştiriliyor.
Sizin anlayacağınız, mevzu seçimse AKP’ye her yol mubah”