Sevgili okurlar,
Yüreğimiz yanıyor..
Hem de cayır, cayır!
Kuzey Irak,” Pençe Kilit” operasyon bölgesinden, “24 saatte, 12 Askerimizin, eş zamanlı bir saldırıda şehit olmasını”, kim, nasıl izah edecek, açıklayacak?
Güneydoğu illerimizden Şırnak ve Hakkari’nin hemen karşısında, Metine ve Hakuruk’ta, kurduğumuz üslere, “hava şartları ve diğer ihmaller nedeni ile gerçekleşen” bir  terör saldırısı söz konusu!
İster istemez, Ana muhalefet Partisi CHP Lideri Özgür Özel soruyor;
“İklim şartları bu kadar kötüyse”, askerlerimiz neden, kendi sınırlarımız içine çekilmedi?
“Onları orada tutarak”, ne elde etmeye kalktık?
Burada gerçekten, konunun uzmanlarının dillendirdiği gibi “siyasi hedef” neydi?
Eğer, “bu noktalarda tehdit bölgeleri varsa, buna karşı neden stratejik tedbirler” alınmadı?
Yani, “bu sahada kalarak, baskına davetiye mi” çıkardık?
Kafalarda, elbette bu sorular var!
Halkımız, “bu vurgunun, bu ağır bedeli olan şehitlerimizin uğradığı bu saldırı sonucu evlatlarımızın, hayatlarının kaybetmelirinin nedeni” mutlaka açıklanmalıdır..
İçte, “hamaset nutukları atmanın”, zamanı değil?”

TERÖR İLE MÜCADELE?
Sorular bununla da sınırlı değil?
“Kaç yıl oldu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti,” terör ile mücadelede” askeri ile halkı ile topyekûn birlikte hareket etmiyor mu?”
Evet, bölge dağlık, kış şartları hüküm sürüyor?
Peki PKK, o eski mağaralarda kalan yapıda mı?
Değil, elbette!
Unutmayalım ki, 2000’li Yıllardan itibaren, PKK arkasına Amerika Birleşik Devletleri’ni de alarak, “artık daha stratejik, daha teknolojik silah ve aparatlarla” donatıldı..
Karşımızda, artık düzenli bir ordu, söz konusu..
Yurt içinde, “bu terör odaklarının marjinal hale geldiğini söyleyenler, şimdi bu hain saldırı, sızma hareketi karşısında”, ne söyleyecekler ki?
Türkiye, “bunca deneyim ve tecrübeye rağmen”, neden terör örgütü PKK’nın bu saldırılarını, bertaraf edemiyor ki?
Nerede, bir zaaf var?
Bunları, şehit yakınları ve yüce milletimizin bilme, öğrenme hakkı yok mudur?
Sorular, sorulmasın mı?
Hep, aynı martavalları mı, dinleyeceğiz?
Ailelere, oğlunuz şehit oldu” diyerek, bu acının, bu vurgunun, bu yürek yarasının unutturulması, mümkün mü?
Bayrak asarak, iş bitiyor mu?
Bu kaçıncı şehit, bu kaçıncı acı yaşanır durur!?
Bu şehit törenlerinde, şehit aile yakınlarına rağmen, tekbir getirip, insanımıza, karşı parti temsilcilerine slogan atanlar, saldıranlar, hedef gösterenler, taziye çelenklerini devirenler kimlerdir?
Kimlere hizmet etmektedirler?
Bu ne aymazlıktır?
Siyaset makamı, buna nasıl alet olur?

ASKERİYEYİ ZAYIFLATTIK!
Elbette, “bu konuda ülkemizin içinde bulunduğu siyasi yapıya bakmak, gelişmeleri iyi okumak” gerekmektedir..
Türk Silahla Kuvvetleri(TSK) içine sızan,”Fetullahcı yapıların, Türk Silahlı kuvvetleri içinde, büyük bir operasyona neden olduklarını” bilmeyenimiz mi var?
“Ülkemizdeki darbelerin kaynağı olarak görülen Türk Silahlı Kuvvetlerinin”, bu kadar zayıflatılması kime, kimlere hizmettir!?..
Nasıl oldu, da ordumuzun içine, bu FETÖ unsurları sızdırıldı?
Kim, kimler, buna göz yumdu?
Bütün bunlardan sonra, “askeri okulların, hastanelerin kapatılması, orduya asker alımlarında yeni siyasi stratejilerin benimsenmesi”, hangi aklın eseridir?
Siyaset ile iç içe olan ordumuzun, bu yeni yapısı ile “dosta güven, düşman korku” verecek, yapısı bilerek mi, akamede uğratıldı?
Vatandaşımız haklı olarak, bu yıkımı, bu bozulmayı, bu çürümüşlüğü, konu etmeye ve sorular sormaya devam ediyor:
“Bir ülkede, “kozmik odalarımıza girilmesi konusunu”, nasıl izah edeceğiz?
Hani,” her defasında inlerine girecek, Kandil’i dümdüz” edecektik?
Bütün bu saldırıları,” kış şartları, kötü hava koşulları” mazeretleri ile mi geçiştireceğiz?
Televizyonların dışında, “insanımız, milletvekilleri, yüce Meclis ve üyeleri neden tam teşekkülü bir şekilde” bilgilendirilmez?..”

BEDELİ BU MU OLMALIYDI?
Öte yandan başka soru ise, her yerde konuşuluyor:
“Siyasi partiler arasında neden, tam birliktelik sağlanamıyor?
Siyasi partiler, neyin yarışı içindeler?
Hep seçim dönemlerinde, “bu tür olaylardan nemalanan iktidarın, beka, beka, beka vurguları, hep aynı açıklamalar ile bir düşman cephe bulması, her şehit cenaze törenlerinde provokatörlerin iş başına geçmesi, CHP’nin hedef gösterilmesi, temsilcilerine hakaret ve saldırılarda bulunulmasının” altında hangi siyasi beklentiler yatmaktadır?”
Bu saldırının sorumlusu, muhalefet partileri mi?
Allah aşkına, biri çıkıp açıklasın?
İnanılacak gibi değil?
“İktidar partisinin, şehit cenaze törenlerini suistimal etmesi, kan üzerinden, milli ve yerlilik bağlamında açıklamalar yapması, cenaze törenlerine, cenaze sahiplerinin dışında provakötörlerin getirilmesi ve oradaki eylemler kime, kimlere, hangi akıllara hizmettir?”
2015 Yılında Ankara Çubuk’taki bir şehit cenaze töreninde tekrarlanan eylemlerin, şimdi Manisa ve Gaziantep’te tekrarlanması, CHP’yi ve Genel Başkanı Özgür Özel ile temsilcilerini haklı çıkarmaktadır..
Siyasi iktidar ve ortakları, bu kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ve şehit cenaze törenlerini sahiplenme, buradan “beka “ bağlamında, “siyasi rantlar çıkarma” alışkanlığını bırakmalıdır!
Yarın, “benim şehidim, senin şehidin, benim cenaze törenim, senin cenaze törenin” tartışmaları, gündeme gelir ki, Allah korusun!
O zaman, bu milleti, kim durduracak, kim frenleyecek, kim itidale davet edecektir?..


TERÖRÜN ARKASINDA AMERİKA VAR!
Artık sınırımız ötesinde düşmanın adı, Amerika’dır..
“YPG Adını verdiği PKK güruhu ile birlikte hareket eden ve YPG, PKK bizim kara gücümüzdür” diyen Amerika ile bölgede artık, “hesaplaşmanın zamanı” gelmedi mi?
Terör yapılanması PKK’nın, Belçika, Almanya, Hollanda ve Fransa’daki faaliyetlerini, yıllarca yakından takip etmiş bir gazeteci, bir yurtsever, bu vatanın bir evladı olarak, inanın kahroluyoruz!..

BRÜKSEL’İ NE ÇABUK UNUTTUK?
“Avrupa ülkelerinde, yerleşik konuma geçen ve lojistik destek bulan terör örgütü PKK’nin hedefinde olan bir gazeteci olarak, kelle koltukta görev yaptığımız yılları” unutmadık!
“Brüksel’de büyükelçilik, başkonsolosluk, Ziraat Bankası, Türk Hava Yolları kurum ve kuruluşları ile camilerimizi, Türk sivil örgütlerinin derneklerini kundaklayan, cam ve çerçevelerini indiren, yangın yerine çeviren, görevlileri tehdit eden, yıllarca terör estirenleri takip eden bir gazeteci refleksi ile o görev yaptığımız yıllar”, ne çabuk unutuldu?!..
Çözüm süresince, “bunlarla kol, kola girenleri de, bunlara göz yumanları da” unutmadık!?..
Brüksel’de, o yıllar “Dağlıca Karakol Baskını” görüntülerini izlemek için gidenleri, gazetelerimizde haber yaparken, bizlere aferin çekenlerin(başkonsolos, büyükelçi, diplomat..) yerine gelenleri, anlamak mümkün değildir?..
Onlar, sanki bir başka Türkiye’nin temsilcileri gibi, “bunca yıl insanına, vatanına yüreklice hizmet edenleri”, bir kalemde silebiliyorlar?

ALBAYRAĞIN BEKÇİLERİYİZ!
Bilesiniz ki, bizler o al bayrağın, her zaman yılmaz bekçileriyiz!
Bunlar, sanıyorlar ki, “bu koltuklar onlara hep baki” kalacak?
“Gün ayrışma, ayrılık, gayr ılık rüzgarları estirme günleri” değildir!..
Dilimizde tüy bitercesine, bunu söylemeye, dillendirmeye, gerçekleri yazmaya, devam edeceğiz..
Vatan evlatlarının acısı, yüreğimizdedir..

KANLARI YERDE KALMASIN?
Temennimiz o dur ki, her defasında meydana çıkıp, “kanları yerde kalmayacak, inlerine gireceğiz” diyenlerin, görevlerini ifa etmeleridir..
Lütfen itidal, lütfen provokatörlere alet olmayınız!
Merhum Ozan Arif der ki?
“Bırakın yılanı, en küçük böcek,
Bu toprakta yaşıyorsa, bilecek.
Türkiye, Türklerin yurdu diyecek,
Bu memleket bizim, bu vatan bizim”
Ruhları şad, mekanları cennet olsun!
Onları da kalbimize gömdük!
Yusuf Cinal yazıyor, 26 Aralık 2023