Sevgili okurlar,
Her sabaha, bir başka haber ile uyanıyoruz!
Aslında, “birçok olaya milletçe duyarsız ve umursamaz bir anlayış içinde olduğumuz için”, geleceği öngöremiyoruz?
Zarar görünce, yıkımlar yiyince, acı ile karşılaşınca ve daha acısı ölümlerle karşılaşınca “ahlar, vahlar” bağlamında, “ihmaller, plansızlıklar, yapılan işlerin kalitesizliği, göz boyama işler de” ortaya çıkıyor!..
Kısacası, “yönetim zafiyetleri, beceriksizlikler, pısırıksızlıkların su yüzüne vurması bile”, yüzümüzü kızartmıyor?
Böyle durumlarda kolaycı bir anlayış ile “ kader, afet, takdiri ilahi” diyerek, “yine bildik tavırları, uygulamaları sergilemeye” devam ediyoruz..
İşte “mega kent İstanbul” ile yanı başındaki “Kırklareli'ni” sel vurdu!
BÜYÜK ZARAR VE CAN KAYBI!
İlk belirlemelere göre, büyük bir zarar var, üstelik beş vatandaşımız hayatını kaybetti, üç vatandaşımız ise kayıp!
Televizyondan haberleri izliyoruz..
Efendim, “metrekareye şu kadar yağmur düşmüş, sular birden yükselmiş, kaldırımları alıp götürmüş, evlerin bodrum katlarını su basmış, otomobiller selde kağıt gibi sürüklenmiş”, miş, miş!
Bu kadar teknolojik bilgiler ışığında, “bu sel, nasıl bizi vurur, nasıl ciğerlerimiz dağlar, yüreklerimizi yıkar, malımıza, canımıza zarar” verir?
Sor bu ya?
SORUN BELLİ, YA ÇÖZÜM?
Bilgiçlik yapmayalım ama, Nasreddin Hoca’nın dediği gibi “eşeği sağlam kazığa bağlamazsanız, olacaklara boyun eğmeniz” kaçınılmazdır!
-Bir kere, seli ve felaketi ön görmek..
-Buna göre, planlar yapmak ve uygulamak..
-Su akışını kolaylaştıracak, kanallar, arklar, yollar açmak..
-Suyun, toprakla buluşmasını önlememek..
-Yağmur sularının, toprakla buluşmasını kolaylaştıracak, geçirgenliği sağlayacak, altyapı zeminleri yapmak..
-Kentsel yapı içinde, sele, afete maruz kalacak alanların, yapıların belirlenerek, buralara iskan verilmemesini temin etmek..
Bakınız, konunun uzmanı olmadığımız halde, yaşanılan deneyimlerden yola çıkılarak, bunları sizlerle paylaşıyorum..
KARASU VE AKYAZI
Önceki gün, cenaze vesilesi ile Karasu ve sonra da Akyazı’daydım..
Karasu içinden geçen bir kanalın,” su debisi” oldukça yüksek..
Hemen kanalın iki yanından, yol geçiyor..
Allah göstermesin, “bu kanala, bir bisikletli, bir motosikletli, bir yaya, bir çocuk, yaşlı bir adam ve daha önemlisi bir otomobil düşse” ne olur?
Felaket olur değil mi?
Kanal boyunca, bir uyarı levhası bile yok..
Bir çit örgü, bu koruma bandı hele hiç yok..
Allah hak getire!
Yollar, tretuarlar rezalet..
Bir çocuklu anne, çocuk arabası ile bu yollardan, bu tretuvarlardan nasıl geçsin, evine, işyerine, çarşıya, pazara ulaşsın?
Bu nasıl anlayış, bu nasıl kent düzeni?
HEY GİDİ AKYAZI, HEY?
Keza, Akyazı’da da aynı manzara!
Bankalar Caddesi’nden, AK Minare Camii’ne kadar yağan yağmurda yürüdüm.
Yağmur hafif, hafif idi..
Saçlarım ıslandı, ıslanacak..
Bina saçaklarından ve tretuvar kesintilerinden seke, seke balkon altlarından yürüyorum..
Akyazı ortaokulu ve lisesi yıllarım aklımda..
Akyazı’nın bu yollarında, az toz yutmadık, az çamurlanmadık, az ıslanmadık!..
Hey gidi Akyazı, hey!
Çiçekli bahçelerin, çınar ağaçların nerede?
Seni böyle, “betona”, kimler gömdü?
Kimler, “yüzünü, gözünü asfalt” ile boyadı, “betona” boğdu!?
Bu nasıl, çirkin makyaj!?
Sitemimiz, elbette bugünün yöneticilerine değil?
Onları yönlendiremeyen, onlara gerçekleri anlatmayan, gerekli plan ve programları yapıp masaya getiremeyen kadrolarda, zihniyetlerde suç!
İşi ehline vermezsen, olacağı bu!
“Liyakat” denilen, tam da bu!
Daha önceki bir yazımda, “kepçe, kamyon belediyecilik anlayışı bu” diye yazmıştım!
“Kepçe, kamyon, asfalt, kilit taşı, beton da” beledeyecilik bu değil arkadaşlar?
KARDEŞ KENTLER?
Bu anlayış ile sular bizi almaya, gönül dağlarımızı yıkmaya, malımıza, canımıza, geleceğimize zarar vermeye devam eder!
Allah aşkına, sizler hiç yurtdışına gitmiyor, mega, örnek kentlerdeki uygulamaları görmüyor musunuz?
Bu allı, ballı sunduğunuz “kardeş kentlerdeki” uygulamaları, neden kendi kentlerinizde uygulamıyorsunuz?
Yönetimini sürdürdüğünüz bu kentlerde, yolda, izde, çarşıda, pazarda gezmiyor, iğreti durumlar, gözünüze ilişmiyor mu?
Yaşlı kadınlarının, yüzlerini boyayarak, çarşıya, pazara çıktığı gibi, sizlerde, geçici asfaltlama, betonlama, kilit taşı döşeme ile neyi halledebilirsiniz ki?
İşte, bu sellere, afetlere sebep olan sizlersiniz?
Bu ülkede daha önceleri de yağmurlar yağıyordu!
BRÜKSEL’İ DE SULAR BASTI!
Evet, geçtiğimiz günlerde Belçika’da da şiddetli sağanak yağışlar oldu..
Brüksel’in bazı semtlerindeki evlerin, bodrum katları sular altında kaldı..
Kanallardaki su debisi yükseldi, kanalizasyonları geri tepti..
Ama, belediyeler, devlet gereği için hemen harekete geçti..
Deniz seviyesinden düşük kentlerde yaşanan bu olayların önüne geçilmek için, yeni projeler uygulanıyor, “ama her yeri kazıp, kenti geçilmez hale getirmeden bir çözüm” sunuluyor..
Biz yaptık, oldu, bitti yok!
Her şey, planlı, programlı, istişareli..
Doğalgaz getireceğiz diye her yeri kazıp ,toz, duman, çamur içinde bırakmıyorlar..
HABERDAR EDİYORLAR?
Önceden haberdar ediyorlar..
Yapılan kazı işlemleri ardından, hemen gerekli düzenleme yapılarak, çalışma alanları, eski haline getiriliyor..
Vatandaş çileden çıkarılmıyor!
Esnaf, çoluk çocuk toz, duman çamur içinde bırakılmıyor?
Demem o ki, önümüzde yerel seçimler var..
Burada vatandaşa da büyük görev ve sorumluluk düşüyor..
“Salt particilik yaparsanız, bizim partiden” diyerek, “iş bilmeyenleri seçerseniz, daha çok felaket ile dram” ile karşılaşırsınız!
GELECEĞİMİZ SEL ALIYOR!
Bu ülkede, “depremden kurtulanların, sele kapıldığını unutmadık” değil mi?
Ey kafa, ey akıl, ey zihniyet?
“Sana Milletler, sana Avrupa şampiyonluğu getiren, Türk kadınını temsil eden Ebrar ile Zehra” ile zamanımızı çalma, onları karalama?..
Ülkenin asıl meselelerine de, biraz kafa yor?
Bak, “insanımız sele kapılıyor, boğuluyor, ölüyor, zarara” uğruyor!
Geleceğimizi sel alıyor, uyan!
Yarın da, deprem vurur!
Umurunda değil, değil mi?
Yusuf Cinal yazıyor, 7 Eylül 2023