Ülkemizin sığınmacılarla dolması, Ensar/Muhacir olayı ile geçiştirilecek ve insanlık yapmakla tarif edilecek kadar basit bir olay değil.

Değil çünkü iktidar, sığınmacıları göndermekten ziyade yerleştirme, kalıcı hale getirme ve vatandaşlık verme niyetinde olduğunu apaçık beyan ediyor.

Yeniçağ’dan Arslan Bulut da, ki sonuna kadar katılıyorum; Suriyelilerin Türkiye'ye getirilmesinin sebebi, nüfus yapısının değiştirilmesi, böylece ulus devletten vazgeçilerek Türk-Arap-Kürt konfederasyonu kurulması arzusudur, diyor ve soruyor; Graham Fuller’in “Atatürkçülük ölmüştür. Ulus devletler dönemi bitmiştir. Türkiye, Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemelidir. Bunun için en iyi yol Ilımlı İslam'dır. Etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmelidir” tavsiyesi ile Türkiye'yi ‘çok milletli’ bir yapıya doğru sürüklemiyor mu?

Bence de sürükleniyor ve ABD/İsrail yapımı Büyük Ortadoğu Projesi adım adım hayata geçiriliyor.
İktidarın ideolojik temelinin ümmetçiliğe dayanıyor olmasına bakılınca Türkiye’de dincilik yükseliyorken beraberinde ümmetçi düşünce ve buna karşılık da Arapçılık anlayışının güç kazanması tesadüf olmasa gerek.

Dolayısıyla Arap dünyasından gelen turist sayısından tutun da Arap göçmenlere kadar her alanda Arapların ve Araplığın etkisini her zamankinden daha yoğun hissediyoruz.

Suriye kriziyle birlikte Türkiye’ye gelen 4 milyon sığınmacının kalıcı hale getirilmesi çabaları, dindar nesil yetiştirme paravanı altında eğitim sistemimizin Arapça öğrenmeye evrilmesi, Osmanlıcılık bahanesiyle eskiyi parlatma arzularını üst üste koyduğunuzda, iktidarın ulus devlet yerine yukarıdaki Graham Fuller’ın tavsiyesi gereği Türkiye’yi çok uluslu hale getirmeye çalıştığı anlaşılıyor.

Ne yapmak lazım?

Bu nokta da tarihe sığınmak ve tarihten ibret/ders almak lazım…

Malumunuz en zayıf noktamız ve hassasiyetimiz İslam dinidir.

Lakin yanlış anladığımız din bizi Araplaştırmaya doğru ittiriyor maalesef ki yaklaşık bin yıllık bir süreçte Türkler, hem Arap kültüründen yoğun şekilde etkilenmiş hem de ciddi sayıda Türk topluluğu Arap asimilasyonuyla erimiştir.

Günümüzde Türk kimliğini devam ettiren kitleler üzerinde de Araplaşma temayülü devam etmektedir.

İmam Hatip Okulları/Liseleri de bu anlayışa hizmet amacıyla bu kadar yaygınlaştırıldı.

Türk’müsün Müslüman mı soruları boşuna sorulmadı.

Milliyetçilik boş yere ayaklar altına alınmadı.

Türk evladının şunu bilmesi/öğrenmesi gerekiyor ki biz bu iktidardan önce elimizde mızrak g.tümüzde yaprak dolaşıp mamut avlayarak beslenmediğiniz gibi, biz bu iktidardan önce dahası İslamiyet’ten önce dahi Tek Tanrı anlayışı sürdürüyor, bir mümin bin Müslüman gibi yaşıyorduk.

İspat mı? İşte Orhan Anıtları…

Bazı kaynaklara göre nebi mi yoksa peygamber mi olduğu tartışılan Zülkarneyn Aleyhisselam bizzat Bilge Kağan’ın kendisidir.

Öğretileri, düsturları ve tebliğ anlayışına bakılınca pek de yanlış/yalan olduğunu söyleyemeyiz.

Ben paylaşayım, hatırlatayım, bakın bakalım aynı fikirde miyiz?

Bilge Kağan Yazıtı;

Tengri (yaratan) tektir (Allah birdir)…

Her kim ki Tengri'den kut almak dilerse, başkasına yakarmasın (Allah’tan başkasına kul olmayın, başkasına yalvarmayın, başkasından beklemeyin)...
Bir kına iki kılıç girmez. Bir hatun iki er alamaz ve bir budunda iki töre olmaz.
Töre tektir. Töre kesin ve keskindir. Kim ki töreye uya kutlanır. Kim ki töreye Kıya, katlanır
Bir çoban sürüsünden, bir er ailesinden, bir Kağan budunundan sorulur.
Her er eşine, atına, pusatına sahip çıkacak (at, avrat, silah)...
Ana babaya ve ataya tazim durulacak. Hısmına sarılacak, komşusunu gözetecek.
Er kişi yalan söylemeyecek (yalanla iman bir arada olmaz)...
Mal çalan, mülk çalan misliyle ödeyecek, hesabı ya malıyla ya canıyla sorulacak.
Kim ki bir ırza musallat olursa, canından olacak.

Her kim olursa olsun haksız, aldatıcı iş tutarsa hesabı hemen sorulacak.
Cenkten beri duran ya da kaçan tamuya(cehennem) uçacak.
Aman dileyene kılıç üşürülmeyecek, sığınana arka dönülmeyecek.
Kimse kimseye üstünlük taslamayacak. Ne ak etin karadan, ne karanın kızıldan, ne kızılın sarıdan farkı olmayacak (Efendimizin veda hutbesi ve benzeri Hadisi Şerifleri)...
Kin ve gururdan uzak olunacak, mazluma merhamet, zalime azap duyulacak.
Zayıfa, yaralıya, çocuğa ve kadına el kaldırılmayacak.
Kızı isteyen kağan da olsa, bey de olsa kız istediğine verilecek.
Gereksiz yere ağaç kesmeyeceksin, suyu kirletmeyeceksin.
Bilmeyip de bildim demeyeceksin, bilene danışacaksın.
Kusur görmeyecek, kusur aramayacaksın.
Güçlüyken affet, zayıfken sabret.
Yazgına asi olma (kadere iman)...
Yaptığın iyiliği unut, yapılan iyiliği unutma.
Herkes adaletle iş görecek.
Her ne edersen et, yargılanacağını her daim akılda tut.
Milletine yaban kalma, ipeğin iyisine, sözün güzeline kanma, onlara boyanma.
Kağan odur ki adaleti üstün tutsun, töreyi yaşatsın.
Töre yok olursa İl yok olur, il olmazsa budun kul olur.
Ey Türk Oğuz beyleri, ey milletim işitin; “Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir?”

Görüldüğü gibi her bir maddenin bir Ayeti kerime veya bir Hadisi Şerif karşılığı var.

Anlayana…