Sair demokratik ülkelerle kıyaslandığında bizimkisi öyle alelade bir seçim değil adeta savaştı.

Dolayısıyla, karşı taraftaki bir seçmenden ziyade düşman olduğu için, kazanıldığında taraftarların taşkınlıkları bir nebzeye kadar hoş görülür.

Ama kazanan veya kaybeden tarafın en tepesinde olanlardan böyle anlarda ağızlarından çıkacak her kelimeyi özenle seçmeleri beklenir.

Bu anlamda liderlerin mesajları önemliydi.

Sayısını unuttuğum kadar seçim kazanan Erdoğan, bugüne kadar yaptığı balkon veya teşekkür konuşmalarında birleştirici, centilmen ve mağlup ettiklerinin psikolojini esas alıp kimseyi ötekileştirmeyen konuşmalar yapardı. İyi de yapardı…

Lakin bu son konuşma öyle olmadı.

“Bugün kimse kaybetmemiştir, 85 milyonun tamamı kazanmıştır. Milletimizin bize verdiği sorumluluğun gereği olarak, kimseye kırgın, küskün, kızgın, öfkeli değiliz. Artık seçim dönemine dair tüm tartışmaları ve çekişmeleri bir kenara bırakarak milli hedeflerimiz, milli hayallerimiz etrafında birleşme, bütünleşme vaktidir. Biz bu çağrıyı, laf olsun diye değil tüm kalbimizle yapıyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki Türkiye'nin gücü, 85 milyonun hep beraber olmasından kaynaklanıyor” diye başlayan konuşmasını yine rakiplerini ‘dolayısıyla onlara oy veren milyonları) terörist olarak ilan edip kalabalığa yuh çektirerek bitirdi.

Bence hoş olmadı…

Konuşmasının sözde seçim zaferini Menderes, Özal, Erbakan ve Türkeş’e atfettiği bölümü de siyasi birikimi olan herkesi güldürecek ama içinde bulunduğumuz durum itibariyle beni ağlatacak bir ironi içeriyordu.

“Bugün, rahmetli Erbakan'dan rahmetli Türkeş'e davalarına aşkla bağlı milletin tüm adamlarının mücadelelerinin gayesine ulaşma günüdür” demesi gerçekten de içimi acıttı.

Gerçi bu konuda konuşması gereken şimdi Erdoğan’ın kucağına oturan Fatih Erbakan’dır ama yukarıda da dediğim gibi az buçuk siyasi tecrübesi olan herkes, merhum Erbakan’ın ömrünün son deminde AKP zihniyeti ile nasıl mücadele ettiğini ve gözlerin açık gittiğini bilir.

Bir Ülkücü olarak ben de Rahmetli Başbuğum Türkeş’in AKP’ye ve gıyabında siyasal İslamcılığa hangi gözle baktığını yaşayarak öğrenenlerdenim.

Dolayısıyla bu konuşmada her ikisine yönelik bir istihza ve gönderme bulunduğu düşüncesindeyim.

Ha, şimdiki MHP farklı düşünür, bilemem, o onların sorunu!

*   *   *

Kılıçdaroğlu’nun ne diyeceği de çok önemliydi. Kaybeden taraftı, üzgün olan taraftı, dolayısıyla mağlubun psikolojisi yönünden değerlendirildiğinde küfür etse dahi hoş görülmesi gereken makamdaydı.

Hem bu anlamda hem de bundan sonra ne yapacağı hususunda vereceği mesaja kilitlendik.

Kısa ama anlamlı bir mesaj verdi;

“Hakkınızın yenmesine müsaade edemezdim, etmedim. Göz yumamazdım, yummadım. Eziyetlere, haksız, hukuksuz, adaletsiz bir düzene karşı susup dilsiz şeytan olamazdım, olmadım.

Milyonlarca göçmenin gelip de sizin 2. sınıf vatandaş olmanıza susamazsın, susmadım.  Evlatlarımız işsiz, güçsüz hayata tutunmaya çalışırken onların sizin hakkınızı yemesine müsaade edemezdim, etmedim.

Çocuklarımızın yatağa aç girmesine, esnafın borç içinde olmasına gönlüm razı gelemezdi, gelmedi.  Hepimiz bir aileyiz. Koskoca bir ailenin birbirine düşürülmesine müsaade edemezdim, etmedim. Her gün, her şeye zam gelirken, benim halkımın belinin bükülmesine gönlüm razı gelemezdi. 

Ben bir kardeşiniz, dostunuz, amcanız, bu toprakların bir insanı olarak her zaman hakkınız, hukukunuz için kimse sizi ezmesin, hakkınız, hukukunuz yenmesin, bolluk içinde yaşayın diye mücadele verdim, vermeye devam edeceğim. 

Kendiniz için, evlatlarımız için, emeklilerimiz için, analarınız babalarınız için, esnaf kardeşleriniz için demokrasi mücadelesi sürdürmeye destek verin. 

Son yılların en adil olmayan seçim sürecini yaşadık. Devletin bütün imkanları, bir siyasi partiye seferber edildi, bir adamın ayakları altına serildi. Bu ahlâk ve hukuk dışı baskılara ve yayılmak isteyenin korku iklimine boyun eğmeden mücadele eden Millet İttifakı'nın genel başkanlarına, teşkilatlarına, seçmenlerimize, sandıklara sahip çıkan vatandaşlarıma teşekkür ederim. 

Bu seçimde; halkın otoriter bir yönetimi değiştirme iradesi tüm baskılara rağmen net olarak ortaya çıkmıştır. CHP ve Millet İttifakı, tüm unsurlarıyla her cephede mücadelesini vermektedir.

Ülkemize gerçek anlamda demokrasi gelinceye kadar bu mücadelenin öncüsü olmayı sürdüreceğiz. 

Bu vatan için ne yapsak azdır. Benim asıl üzüntü sebebim, ülkeyi bekleyen çok daha büyük sıkıntılardır. O sıkıntıların karşısında ilk olarak bizler duracağız. 

Öncelikle bana oy veren 25 milyonu aşan vatandaşımızı moralli bir şekilde dimdik ayakta görmek istiyorum. Yürüyüşümüz sürüyor ve buradayız.”

Gördüğünüz gibi yaşadığı mağlubiyetin psikolojik haklılığına rağmen gayet birleştirici, olumlu ve karşı tarafın taraftarlarını dahi incitmeyen bir konuşmaydı.

Ve asıl merak edilen mesajı da ‘mücadeleye devam’ oldu.

Anlaşılan o ki ufukta bir istifa söz konusu değil.

Bunu da yarın ki yazımızda değerlendiririz.