Sevgili okurlar,
Üç aya yakın bir zaman dilimi içinde, memleketim Sakarya başta olmak üzere, anavatanın birçok köşesini gezme ve görme imkanı buldum..
Artık, “ikinci vatan” olarak bellediğimiz “Belçika’ya” dönme vakti geldi..
Kızlarım, damatlarım, torunlarım, kardeşlerim, yakınlarım ve sevdiklerimiz bizi bekliyor..
Hasreti, katmerleştirmemek gerek!
İmkanları kullanarak, gereğini yapmamız lazım ya?
Anadolujet uçağında yerlerimiz ayırttık..
2 Ekim 2023 Tarihi, uçuş için hazır olmalıyız..
Uçağımız, sabah 09,25’de kalkacak..
Sabiha Gökçen Havaalanı’nda belirtilen saatten önce, orada olmalıyız..
Adapazarı merkezden, ya özel bir taksi ile ya da, “Havasak veya Tanrıverdi servis araçları ile Sabiha Gökçen’de” olmamız gerek..
Sabahın köründe, yakınlarımızı rahatsız etmeme adına, Havasak ile gitmeye karar verdik..
Yerlerimiz ayrıldı, Adapazarı İlçe Durakları karşısında, saat 04,30’da beklememiz tembih edildi..
Hava durumu mu?

SONBAHAR YAĞMURLARI?
Aylardır yağmur bekleyen toprak, ne kadar sabırsızsa, insanımız ve hele de İstanbulluların kulağı yağmur haberlerinde, o kadar sabırsız!..
Öyle ya, boşalan göllerde su seviyesi iyice düştü!..
Bu kuraklıkta, susuz da kalmak var!
Önce, İstanbul’dan geldi yağmur haberleri..
Yine, her taraf su birikintisi, göller, seller!
Hep derim ya,” siz suyun toprakla buluşmasını önlerseniz” olacağı bu!
Hemen akabinde, Sakarya’dan haberler gelmeye başladı..
Başta basın mensubu arkadaşlarım olmak üzere vatandaşlarımız,” yağmurun neden olduğu gölcükleri, selleri paylaşmaya” başladıar..
Hele de Kaynarca?
Kaynarcalı, bu yıl, altyapı hizmetleri adına çektiğini, inşallah bir daha çekmez..
Siyasetçilerimiz ise, pek kaygılı değil?
Neden mi?
“Bizim insamızı kızar, kükrer, olumsuzlukları dile getirir, ama iş yapıldı mı, yani hizmet ayağına getirildi mi, o  öfkeyi, o mağduriyeti unutur” diyerek, durumu normal görenlere de tanıklık etmedik değil!?
Ne pişkinlik, değil mi?
Bu da, bir anlayış meselesi ya?
Ya, sabır, ya şükür!
O da,” siyasetin bir sermayesi” olmuş!..
“Siyasetin sermayesi olmayan”, ne kalmış ki?

UÇAĞA YETİŞMELİYİZ!
Unutmayalım, Sabiha Gökçen’e gitmemiz gerek, yoksa  “İstanbul-Brüksel biletlerimiz” yanacak?
Yağmur, gece boyu hiç durmadı..
Mine Koşan, ne güzel söylerdi,”yağmurun sesine bak” diye..
Gecenin bir yarısında, “yağmurun sesine”, kulak veriyorum ya,  gecenin bu saatinde, dört valiz ile 500 Metre öteye nasıl gideceğiz?..
Eşim Fatma Cinal,” bir taksi çağıralım”diyor?..
Gecenin bu saatinde, taksi çağırmak ha?
Bir arkadaşa tanışıyoruz..
“Donatım Taksi Durağında,bu saatten araba olmaz! Olsa, olsa Gar Taksi Durağı’nda olur” diyor..
Koca bir köy görüntüsü içinde, arayışlar?
Ama nafile!
Yine iş başa düştü!
Eşim bu sefer ” Şeker değiliz ya” diyerek, “tabana kuvvet” ilkesini hatırlatıyor..
Başıma gecenin bu saatinde, beyaz bir şapka, eşim üzerine bir naylon geçiriyoruz, gecenin saatinde, Donatım Semti’ndeki İlçe Otobüs Durakları’na yallah!
Islandık ama, işimizi en çok, yolda gölcükler zorlaştırdı?
İnanın, sol ayağım sularla buluştu!..
Gecenin karanlığını ve su birikintilerini yara, yara hedefe vardık..
Havasak Servis aracı geldi..
İsimleri beyan ettik..

HEDEF SAKARYA OTO GARI!
Şimdi Hedef, Sakarya Oto Garı?
Serdivan, Erenler, müşterileri toplaya, toplaya Sakarya Oto Garı’na geldik..
Sakarya Oto Garı’ndan simit, su almadan olur mu?
Hele, “o meşhur Boşnak Kol Böreği, Su Böreği” ihmal edilir mi?
Hava alanlarında, bunlar yok mu?
Olmaz mı?
Ama kaç para, bir bilseniz?
Neyse?
Otomobilimiz ile Adapazarı, İstanbul yolundayız..
Şofürümüz, otobüs içini karartı, silecekleri ful çalışıyor..
İnceden, ince bir “Kuran’ı Kerim” sesi geliyor..
Bizde, derin bir uyku hali..
Ve Sabiha Gökçen’e geliyoruz..
Dört valiz, bir sırt çantası ile kontrolden geçiyoruz..
Kemer çıkart, ceket çıkart, saati unutma, cebinde bozuk para olmasın?..
X Ray cihazından geçeceğiz..
Herkes, bir telaşlı..
Uçak kaçmamalı, yetişmeliyiz..
Öyle bir yarış ki, sormayınız?
Uçağa yetişme yarışının adı bu!..
Hayat, bir telaş değilmidir ki?

BİZİM SAKARYA’DA YAZMAN GEREK?
Hey gidi, Karasulu Muzaffer Tatlı kardeşim hey!..
“Allah rahmet eylesin, bu telaşları, bu eksiklikleri, bu başıbozuk, bu nemelazımcı anlayışları,bu kirli siyaseti,bu menfaat ilişkilerini” az mı yazdı, az mı?
Yazsak ne olacak, yazmasak ne?
Yeni Sakarya’da yazılarıma son verdiğimde, bir süre dinlendim..
“Dinlendim” diyorsam, kendi gazetelerimde çalışmaya devam tabii..
Sonra sevgili Nazım Aktürk, “Usta seni Bizim Sakarya’da yazman gerek” diyerek, beni ikna etti..
Sonra Adnan Yüksel ustam ve ekibi ile yoldaşlığımız başladı..
8 Eylül 2018 Tarihinden beri Bizim Sakarya’da yazıyorum..
Başımdan geçenleri antacak değilim ya, Brüksel’e gidiyorum..
Bir ara gazetedeyim, Sevgili yazar dostum emekli öğretmen Erol Afşar,” Ustam buralarda ne işin var,vargit Brüksel’e” diyerek, “Türkiye’deki olumsuzluklardan” kurtulmamı istedi ya?
Yayla zamanı bittiğinde açan, “vargit çiçekleri” gibi maşallah!
Bende ise o inat!
Olumsuzluklar, sorunlar, üstüne, üstüne gitmek gerek..

HALKA HİZMET, HAKKA HİZMET!
“Halka hizmet, hakka hizmet”
diyenlerden, ne farkımız var?
Hizmetse, bizimkisi de hizmet!
“Cennetteki hurilerden, nurulerden söz edecek” değiliz ya?
Alasanı dillendirenlere ne olmuş ki?
İlkemiz, “insanımızı bilgilendirmek,haberdar” etmek..
Bu da; kutsal bir görev olmalı..
Uzatmayalım, “8 Eylül 2023 Tarihinden bu yana haftada iki gün yazılar yazdığım Bizim Sakarya’da, 21 Eylül 2021 Tarihinden itibaren, her gün yazmaya” başladım.
Kaç yıl oldu, siz hesaplayınız?
Sakarya’da, “benden başka her gün yazı yazan, her güne notlar düşen, ülke sorunlarına olduğu kadar, memleket meselelerine kafa yoran” kaç kişi var kiı?
Bilemem, ama merak edenler,” www.bizimsakarya.com,tr “ adresine girip, “Bizim Sakarya Gazetesi’nde” yazılarımı bulabilirler..

SABAH KAHVALTISI?
Nerede kalmıştık?
Evet, pasaportlardan geçip, kendimizi  geçiş bölgesine attık..
Şimdi, uçağın saatini bekleme zamanı..
Bir çay simit, yanında da Sakarya Boşnak Böreği, olmadı su böreği iyi gitmez mi?
İki çay söyledim..
110 TL ödedim..
İnanın burası, Yeni İstanbul Havaalanından da ucuz..
Orada iki çay için, 140 TL ödemiştik..
Şimdi kaç para, bilmem?
Anadolujet uçağının çalışkan ekibi görev başında..
Uçak içinde bekleşiyoruz..
Bir saat geçikme ile ver elini Brüksel!..
Uçak içinde, bir küçük dilim peynir, yanında bir parça domates ve çay, kahveli ikram..
Gel keyfim, gel!
Sabah kahvaltısına merhaba!

PARA, PARA, PARA!
Aklıma düştü, şu bizim Milli Amigo Birol..
Hey gidi, hey! Milli maçlar için Brüksel’e geldiğinde uğramadan etmezdi..
Dilinde hep,” Milletin dini, imanı para olmuş” der, durumu özetlerdi..
Para, para, para!
Bozuldu düzen, ne ara?
Dünden, bugüne ne değişti?
Dolar, Euro 2001 Yılında  ne kadardı, bugün ne kadar?
“Neyin, ne kadar değiştiğini” sizler bilmiyormusunuz ki?
Hayat telaşıdır işte geldik, gidiyoruz!..
Bizim mi, bu gitmeler, gelmeler sürer!
Orada canlar, burada canlar!
Ne yardan, ne serden vazgeçeriz!..
Memleketimiz, böyle de güzel!
Varsın, “çay, şeker, sut, peynir, yağ, et, kiralar” yükselsin!
Varsın, emekliler  emeklesin!
Vatandaş, “kirli siyasetten”, ne beklesin?
Yaşamak, her şeye değer!
Yusuf Cinal yazıyor, 4 Ekim 2023