Atatürk döneminin Genelkurmay Başkanı ve dindar bir asker olarak bilinen Mareşal Fevzi Çakmak’a atfedilen bir söz vardır; “Tarikatlar ve cemaatler, Haçlıların Anadolu'da kurdukları ileri karakollardır.”
Öyleydi gerçekten ama sadece Anadolu’da değil Osmanlı Coğrafyasının Müslüman tebaasının bulunduğu coğrafyada Emperyalistlerin ileri karakolu namını hak edecek önemli ihanetler yaptılar.
Ünlü İngiliz casus Lawrence mesela…
Bir tarikat ya da cemaatle ilgisi yoktu ama Arapları Osmanlıya karşı kışkırtırken en önemli silahı din ve Kuran’dı.
Çok iyi kuran okuyor, çok çok namaz kılıyor hatta rolü gereği namaz kılma olayı için “Müslüman rolünü o kadar iyi oynadım ki, yalnızken bile gece namaza kalkıyordum” diyordu.
Rolünün hakkını verdi, Arapları Osmanlıya isyan ettirdi.
Arabistan’da halen büyük bir kahraman olarak görülüyor ki kısa bir süre önce Arabistan’da Arabistanlı Lawrence’ın Cidde’de yaşadığı ev restore edildi ve kapısına da kocaman harflerle “bu ev, Türklere karşı savaş vermemize yardımcı olan Lawrence’ın karargâhıdır” plaketi asıldı.
Bir örnek daha; Afganistan ve topal molla olayı…
Malumunuz Kurtuluş Savaşı’nız pek çok mazlum milletlere ışık ve umut olmuştu.
Modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti de pek çok İslam ülkesinin modernleşmesinin öncüsü ve rol modeliydi.
Afganistan mesela…
Günümüzde Taliban elinde en karanlık günlerini yaşayan Afganistan, yaklaşık 100 yıl Atatürk’ün devrimlerini örnek alıp modernleşme çabasında olan bir ülkeydi.
Kral Amanullah Han’ın Türkiye ziyareti, Atatürk ile buluşması Afganistan’da reformların başlangıcı oldu.
Ülkesine döner dönmez Türkiye ve Avrupa’da gördüklerini uygulamaya girişti.
Girişti girişmesine de aynı anda Haçlıların ve Emperyalistlerin ileri karakolları devreye girdi.
Emperyalist ülkeler sömürgelerini kaybetmemek için küçük bir müdahale ile Afganistan’ın modernleşmesine izin vermediler.
İşte o küçük müdahalenin adı Topal Molla’ydı...
Topal Molla, dini kullanarak kısa sürede Afganistan halkının gönlünü kazandı ve bu halka istediği her şeyi yaptıracağını anladığı gün büyük bir ayaklanma ile Amanullah hanı devirdi.
Afgan Kralı Emanullah ülkesinden kaçmak için Afganistan sınırına geldiğinde, sırıtarak yanına yaklaşıp ‘Beni tanıdınız mı’ diye sordu ve onun cevaplamasına fırsat vermeden ‘evet, ben o meşhur Topal Mollayım. Afganistan’ı karıştırmakla görevliydim, görevimi başarıyla bitirdim ve şimdi İngiltere’ye dönüyorum’ dedi.
Afgan Kralı Emanullah acı acı iç çektikten sonra, İngiliz ajanı Topal Mollaya şöyle dedi;
“Ben senin İngiliz ajanı olduğunu ve hangi görevle Afganistan’a gönderildiğini çok iyi biliyordum. Ama sen, halkımı öylesine etkilemiştin ve onların gönüllerine girmiştin ki senin İngiliz casusu olduğuna onları inandırmamın imkânı yoktu!’
Evet, İngiliz ajanı Topal Molla, sarığını, fesini atmış, uzun sakallarını kesmiş, başında İngiliz fötr şapkası, boğazında gayet kibar kravatıyla, kazandığı zaferin mağrurluğu için de İngiltere’ye doğru yola çıkarken, Amanullah Han da ülkesini terk ediyordu, arkasında batağa saplanmış bir Afganistan bırakarak…
Atatürk olacağı görmüş ve uyarmıştı oysa;
“Aziz kardeşim, Afganistan'ın durumu pek naziktir. Bunu bir an bile aklından çıkarma hatta kuruntulu, kuşkulu ol ama tedbirsiz olma. Daha dün çadırında kurşunlanmış olan öz babanı hatırla, Afganistan tarihini hatırla” demişti.
Atatürk'ün uyarılarına kulak asmayan ve ilmi siyaseti bilmeyen Kral, kısa sürede isyan ateşinin tutuşmasına sebep oldu. Kabileler ve mollalar, "Dinsiz Kral" dedikleri Amanullah Han’a ve reformlarına karşı büyük bir isyan başlattılar.
Atatürk isyan haberini alır almaz hükümet kurmaylarını Çankaya'da topladı. Afgan ordusunu modernize etmek üzere bölgede bulunan Türk askerine şu telgrafı gönderdi;
“Türk zabitleri irticaya karşı Kral’ın emriyle Türk vatanını müdafaa eder gibi hayatlarını ortaya koyarak vazife ifası ile mükelleftirler. Afganistan politikamızın istikrarı zabitanımız bu hadisede fedakârlık ve muvaffakiyetlerine bağlıdır.”
Lakin iş işten geçmiş, Amanullah Han çoktan ülkesini terk etmişti.
İslam coğrafyasından bir başka örnek de Kesnizani tarikatı…
Hatırlarsınız, ABD Irak’a girdiğinde tek bir direniş ile karşılaşmadı.
Irak ABD’ye adeta altın tepsi içinde teslim edildi.
Askeri uzmanlar “Esas savaş Bağdat’ta olacak” beklentisi içindeyken bir baktık Bağdat da savaşmadan teslim edildi.
İşte bu teslimatın iç yüzü Irak ordusunu abluka altına alan, Saddam’ın etrafını örümcek ağı gibi saran, Saddam’ın karısı, çok güvendiği generalleri ve istihbarat kuruluşlarının başındakilere kadar kim varsa kendine mürit yapan Kesnizani tarikatıydı.
Devam edecek…