LİDERLERİMİZ NE KADAR MÜSLÜMAN?!!!

Demokrasi en basit tanımı ile halk iradesinin yönetime yansımasıdır.

Bu sebeple dünyanın en dindar insanlarının diğerlerine nazaran ‘en demokrat’ olması gerekir. Yönetenlerinin ve yönetim biçimlerinin de öyle…

Gel gör ki bütün İslam ülkeleri, demokrasi ve insan hakları anlamında adeta dökülüyor.

Milyonlarca Müslüman sözde şeriat ile idare edilen teokratik liderlerin pençesinde kıvranıyor.

Ne mukaddes kitabımızı ölçü alıyor ne yüce Peygamberimizin uygulamalarını yansıtıyorlar.

Oysa Efendimiz, devlet adamlarına örnek bir hayat sürdü.

Günümüzde O’nu dilinden düşürmeyen onlarca İslam ülkesi var ama O’nu örnek alan, O’na benzeyen, O’nun gibi mütevazı, sade, doğal, yumuşak huylu ve en önemlisi de adil bir tane lider yok.

Aksine alayı; gösterişi, tepeden bakmayı, lüks ve israfı, ihtişamı, şatafatı seviyor, tebaasına zulüm ediyor.

İşin ilginç ve bizim açımızdan korkunç tarafı, yeryüzünde kısmen O’nu örnek alan liderler var ama onların da İslam ile en küçük bir alakası yok.

Örneğin, hani şu bizi çok kıskanan Almanya’yı yöneten Merkel…

TIME Dergisi onu “Dünya'da yılın siyaset lideri” seçmişti.

Sebep?

Kişisel çıkarlara ve zorbalığa taviz vermedi. Baskıcı değil, demokrat…

Korona sürecinde esnafa, işsize, memura, kimsesize, sahipsize karşılıksız devlet destekleri sundu, faturaları ve kiraları ödedi. Şu anda ülkesinde salgını neredeyse sıfıra indirmiş durumda.

Özel uçağı yok. Tarifeli uçağa biniyor.

Kışlık-Yazlık sarayları yok.

15 yıl Başbakanlık yaptı. 70 Euro'ya aldığı ceketini üç yıldır giyiyor. Yandaşlarına, hısım akrabasına, tanıdıklarına iltimas geçtiği, yakınlarına ihale verdiği hiç görülmedi.

Ülkesini Avrupa'nın en güçlü ülkesi yaptı fakat başarıyı hep ekibini öne geçirerek anlattı.

Ben ve şahsım kelimelerini hiç kullanmadı.

Muhalefetle hiçbir zaman kavga etmedi.

Yakın çevresinden, hısım ve akrabasından, partisinden hiçbir kimseyi devlet kurumuna atamadı. Çalışkanlığı, dürüstlüğü önde tuttu. Kendisi gibi düşünsün düşünmesin herkesi dinledi.

Halkına hiç yalan söylemedi.

Başbakan olduğunda orta halli bir vatandaştı bugün de öyle…

Başbakan olunca evini bırakıp konuta yerleşmedi.

Oturduğu eve bakıyorsun, bizim orta halli bir memur ailesinin oturduğu apartman dairesinden ibaret…

Çalışma ofisine bakıyorsun Vallahi bizim okul müdürlerinin odası onun yanında saray gibi…

Kendi alışverişini kendi yaptı. Yüzlerce koruma ile dolaşmadı.

Onu halktan ayıran en küçük bir lüks tüketim izine rastlanmadı.

“Bizler sizi dikkatle izliyoruz. Siz genellikle aynı elbiseleri giyiyorsunuz, sizin başka elbiseniz yok mu” diye sorulduğunda “Ben bir kamu çalışanıyım… Top model ya da manken değilim” cevabını verdi.

“Evinizde yemeklerinizi hazırlayan, ev işlerine bakan bir yardımcınız var mı” diye sordular.

Gülümsedi “Yok. Zaten öyle bir yardımcıya da ihtiyacım olmuyor. Eşim ve ben, evde kendi işimizi kendimiz görüyoruz” dedi.

“Evde çamaşırları siz mi yıkıyorsunuz yoksa kocanız mı” diye sordular.

“Çamaşırları ben ayarlıyorum ama çamaşır makinesini eşim çalıştırıyor. Özellikle akşamları. Çünkü, bu işlere ancak akşam zaman bulabiliyoruz. Neyse ki, oturduğumuz apartmanın duvarları kalın olduğu için komşulara rahatsızlık vermiyoruz” cevabını verdi.

Bu yılın sonunda aday olmama, siyaseti gençlere bırakma sözü verdi.

Bunu açıkladığı gün, ülkesinde 80 milyon insan tek yürek oldu, sokaklara dökülüp korna çaldılar, tempo tutup dakikalarca alkışladılar.

İşin ilginç ve bizim açımızdan korkunç tarafına bir örnek daha vereyim;

ABD George Washington Üniversitesi’nden iki Müslüman öğretim üyesi, İslamilik Endeksi başlıklı araştırma yapıp yayınladılar.

Çok da sürpriz değil ama maalesef ilk 40’ın içinde hiçbir İslam ülkesi yok.

153 ülke arasında listede ilk sırada Yeni Zelanda, 2’nci sırasında İsveç, 3’üncü sırasında ise Hollanda var. Sıralama İzlanda, İsviçre, İrlanda, Danimarka, Kanada, Avustralya, Norveç şeklinde devam ediyor.

Bakar mısınız?

Yönetim ve toplum hayatında adalet, liyakat, fırsat eşitliği, insan hakları, fikir hürriyeti gibi dinimizin emrettiği, Efendimizin bizzat örnek olarak uyguladığı, İslam’ın da temel öğretileri arasında yer alan ilkelerin, hangi ülkelerde ne kadar geçerli olduğu araştırılıyor…

Ama Kur’an-ı Kerim’i, hadisleri ve Peygamber Efendimizin uygulamalarını referans alan bu araştırmada, İslam ülkelerinden hiçbiri listenin ilk 40’ında yer almıyor.

Yani gavur dediğimiz ülkeler, bizden daha Müslüman çıkıyor.

Daha ne anlatayım ki ben size?!!!

KAFİR DEVLETLERİN MÜSLÜMAN YÖNETİCİLERİ!!!

Şu, kelime-i Şehadet getiren herkesi yerin dibine sokan bir araştırmayı biraz açalım;

George Washington Üniversitesi’nden iki Müslüman öğretim üyesi, İslamilik Endeksi araştırması yapıyorlar…

153 ülke arasında listede ilk sırada Yeni Zelanda, 2’nci sırasında İsveç, 3’üncü sırasında ise Hollanda var. Sıralama İzlanda, İsviçre, İrlanda, Danimarka, Kanada, Avustralya, Norveç şeklinde devam ederken ilk 40’ın içinde hiçbir İslam ülkesi yok.

Ne yazık ki, yönetim ve toplum hayatında adalet, liyakat, fırsat eşitliği, insan hakları, fikir hürriyeti gibi dinimizin emrettiği, Efendimizin bizzat örnek olarak uyguladığı, İslam’ın da temel öğretileri arasında yer alan ilkelerin, hangi ülkelerde ne kadar geçerli olduğu sıralamasında İslam ülkeleri ilk 40’ girememiş…

Yani, Kur’an-ı Kerim’i, hadisleri ve Peygamber Efendimizin uygulamalarını referans alan bu araştırmada, İslam ülkelerinden hiçbiri listenin ilk 40’ında yer almıyor.

Yani gavur dediğimiz ülkeler, bizden daha Müslüman çıkıyor.

Okurlardan gelen örneklerle devam edeyim ki her Müslüman kendi ülkesinin lideri ve yöneticileriyle kıyaslasın.

31 Mayıs 2010 tarihli bir haber; Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, görevinden istifa etti.

Hiçbir İslam ülkesinde kolay kolay görmeyeceğiniz bir davranış ve duyamayacağınız bir kavram; istifa!

Peki, ne olmuş?

Köhler, Afganistan ziyareti dönüşü, bir Alman radyosuna verdiği demeçte; “Bizim kadar büyük, böylesine güçlü bir dış ticaret hacmi bulunan bir ülkenin, çıkarlarını koruyabilmesi için gerekirse, askeri güç göndermesi şarttır” diyor.

Bütün Almanya ‘seni gidi emperyalist kafalı seni’ diye üzerine gidince, “Eleştiriler, Cumhurbaşkanlığı makamını zedelemekte, o makamın hak ettiği saygıyı yok etmektedir. Onun için istifa ediyorum” sözleriyle görevi bırakıyor.

Bir başka örnek, yine Almanya;

Christian Wulff , 2010-2012 yılları arasında Almanya Cumhurbaşkanı.

Daha önce, Aşağı Saksonya Eyaletinde Başbakanlık görevi esnasında, zengin bir iş adamının eşinden düşük faizle 500 yüz bin Euro borç almış.

Almanya Cumhurbaşkanı görevindeyken her nasılsa bir gazete olayı manşete taşıyor önce inkar ediyor ama olay doğrulanınca istifa edip görevi bırakıyor.

Biri “Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığını korumak" için, diğeri "yalan söylediği" için istifa ediyor. Bize ne kadar yabancı kavram ve tavırlar değil mi?

Her iki örnek, şu bizi çokkk kıskandığı iddia edilen Almanya’dan ya diğer istifa örnekleri;

Evinde sigortasız dadı çalıştırdığı belirlenen İsveç Ulaştırma Bakanı Maria Borelius…

8.9 şiddetindeki deprem ve ardından gelen tsunamide krizi etkili yönetemediği iddia edilen Japonya Başbakanı Naoto Kan…

Bir festivalde, üzerinde fotoğrafı ve siyasi görüşlerinin bulunduğu kağıt yelpaze dağıttırıp seçim yasalarını ihlal ettiği iddiaları üzerine Japonya Adalet Bakanı Midori Matsushima…

İhalelerde yolsuzluk yaptığı ve bir işadamından 10 bin 350 euro değerinde saat aldığı iddiaları üzerine İtalya Altyapı ve Ulaştırma Bakanı Maurizio Lupi,

Alışveriş merkezindeki çatının çökmesiyle 54 kişi hayatını kaybedince, “Benim de sorumluluğum var” diyen Letonya Başbakanı Valdis Dombrovskis,

BM adına Mali’de görev yapan iki askerin bir kaza sonucu ölmeleri nedeniyle siyasi sorumlulukları bulunduğu gerekçesiyle Hollanda Savunma Bakanı Jeanine Hennis ve Genelkurmay Başkanı Tom Middendorp…

Örnekler çok, biraz da ülkemizi ve bizi ilgilendirenleri seçtim, anlayana sivrisinek saz misali!

BİZ BÖYLE DEĞİLDİK SONRADAN OLDUK!

Salgın döneminde ortam gereği bol bol belgesel seyrettim.

Sair ülkeleri, doğalarını, coğrafyalarını, yönetim biçimlerini, ekonomilerini ama en çok da insanlıklarını adeta ezberlerdim. Gıpta ettim, hasedimden çatladım…

Siz bakmayın ‘Dünya bizi kıskanıyor’ palavralarına…

Ona ancak dünyayı görmeyenler, izlemeyenler ve dünyayı kendi köyünden ibaret sananlar inanırlar. Nitekim inanıyorlar da…

İzledikçe gezmiş görmüş gibi oldum, Norveç, İzlanda, Yeni Zelanda, Portekiz, İsveç ve daha bir sürü ülke ile ülkemi kıyas fırsatı buldum. Gördüm ki medeni ülkelerde durum bizden çok farklı.

“Temizlik imandandır” diyen İslam ile alakaları yok ama temizlik konusunda bizden çok imanlılar…

Allah’tan başkasına tapınmayı, önünde eğilmeyi, bir insana yaranmayı ve ona yalakalık etmeyi şirk kabul eden dinimizle alakasızlar ama oralarda ‘lidere sadakat şerefimizdir’ türü ahmaklıklar, önünde iki büklüm durmalar yok.

Sanki peygamber efendimizden öğrenmişler gibi yalan, sahtecilik, lüks, şatafat, israf, gösteriş, kibir nedir bilmiyorlar.

O kadar mütevazılar ki...

Hatta öyle ki biraz masraflı, biraz şatafatlı ise bir şey, oradaki yöneticiler utanıyorlar bile.

Bu ülkelerde yüzlerce koruma ile gidip gelmiyor hiçbir devlet yöneticisi…

Oralarda insanları diledikleri gibi itip kakamıyor kimse...

Gösteriş yok, devlet gücüyle hava atmak yok…

Kralı, kraliçesi de, cumhurbaşkanı, başbakanı da kendini asla devlet gibi görmüyor.

Ve yöneticiler kendilerine en iyi yalakalık yapanları değil, ülkesine en yararlı işleri yapanları el üstünde tutuyor.

Bakıyorum da çok geride kalmışız, çok…

Abarttığımı düşünenler varsa facede dönüp dolaşan resimlere bir baksınlar. Kuyrukta bekleyen yöneticileri, tek bir koruma ile dolaşan devlet başkanlarını, halkın arasında şort tişört alışveriş yapan bakanları görsünler.

En çok ilgimi çeken ve kıyasladıkça canımı yakanlardan bir tanesi de şu fotoğraf…

Prenses seviyesindeki bir kişinin elinde poşet, gezdirdiği köpeğin kakasını yapmasını beklemesi ki poşette koyup çöpe atabilsin.

Vallahi bizde örneğin bir devlet adamının kızı ve köpeği tuvalet gezisine çıksın, en az 10 tane koruma eşlik eder ve her biri, köpek bir an önce yapsa da bokunu temizleme şerefi bana nail olsa diye dört gözle bekler.

Eee Müslümanız ya!!!

RESİMLİ’YORUM’

Resim, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşinin Japonya ziyaretinden…

Burası Japon İmparatoru'nun kabul odası.

Gören de sarayına haciz gelmiş sanacak, değil mi?

Ne kadar sade, gösterişsiz, mütevazi…

Ya bizimkisi?

Bırakın sarayımızı, Çemişgezek Kaymakamının makam odası bile bundan dana gösterişli ve şatafatlıdır.

İtibarlı ülkeyiz vesselam!