CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile son gelişmeleri konuştuk.
Köşeye sığdırabildiğim kadarıyla özetin özetiyle aktarmaya çalışacağım;
“Üstü örtülemeyecek hale gelen yozlaşma, ülkemizde edebi, adabı, ahlakı ve adaleti yuttuğu gibi devletimizin itibarına ve uluslararası saygınlığına da darbe vuruyor.
Zarrap, bir işaret fişeğiydi. Gerekenler yapılsaydı, ardı arkası kesilirdi.
Ama maalesef bu ülkede bakanlar, Zarrab’ın cebine girecek kadar küçüldüler. Elbise askılarından, ayakkabı kutularından, evlerdeki kasalardan, sıfırlanamayan rüşvet paraları ortalığa saçıldı.
Türkiye, bu rezilliklerle hukuk ve yargı önünde yüzleşemedi, hesaplaşamadı.
TBMM’nin hazırladığı araştırma raporu dahi sumen altı edildi.
Bununla da yetinmediler. Bakanları ve şanlı bayrağımızı da bu rüşvetçiye dekor yaptılar. “Cari açığımızı kapattı” diyerek, bu rüşvetçiye ödül veren, dünya üzerindeki ilk hükümet oldular.
Bu şahıs, Türkiye’den kaçtı. ABD’de itirafçı oldu. Şimdi ABD’de yürüyen Halkbank Davası, Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanıyor.
Şimdi de Sezgin Baran Korkmaz üzerinden, bu yozlaşmış kadroların işlediği günah ve suçlar, dış politikamızın ve milli güvenliğimizin yumuşak karnı olacak.
Oysa bu adam elimizdeydi. Mal varlığına tedbir konulmuş, yurtdışına çıkışı yasaklanmıştı.
Her nedense, bu kişinin mal varlığı üzerindeki tedbir ve yurtdışına çıkış yasağı kaldırıldı.
İddialara bakılırsa, yurtdışına kaçmadan hemen önce, İçişleri Bakanlığı’na çağrılmış.
Demek ki içimizden birileri ona yol vermişler.
Haliyle ABD affetmedi, peşindeydi zaten ve yakalattı.
Şimdi de içimizden birileri ‘eyvah ya konuşursa’ paniği yaşıyorlar.
Bu işleri kendi içimizde çözmediğimiz için bu sıkıntıları yaşıyoruz.
Sorularımıza dahi cevap verilmiyor.
Türkiye’de sözde bir gazetecinin, Sezgin Baran Korkmaz ile bir klik arasında çantacılık yaptığı, bu kliğe verilmek üzere 10 milyon Avro istediği artık ortada. Bu rüşveti alacak klik kimdi?
Bu kliğin içinde siyasetçiler, hâkim ve savcılar var mıydı?
Ne yazık ki bu ve buna benzer sorular, ülkemizde, Türkiye’mizde yargı önünde cevaplanamadı.
Bazı karanlık eller bu dosyalara müdahale etti. Sezgin Baran Korkmaz’ın yurtdışına kaçmasını sağladı. Şimdi Sezgin Baran Korkmaz, ya Avusturya, ya da ABD mahkemelerinde yargılanacak. Türkiye’de dinleyemediğimiz, cevap almadığımız soruları, ses kayıtlarını, tıpkı Reza Zarrab olayında olduğu gibi, onlar dinlenecek, yeri zamanı geldiğinde de, ülkemize karşı kullanılmak üzere saklayacaklar.
Milli güvenliğimiz, ulusal menfaatlerimiz, bir kez daha yara alacak.
Genel Başkanımız, “Hukukun üstünlüğünden vazgeçerseniz, devlet organize suç örgütüne dönüşür” diye ülkeyi yönetenleri kaç defa uyardı ama dinlemediler.
Dinlemedikleri gibi harekete de geçmediler.
Savcılar bir türlü harekete geçmedi. Erdoğan susuyor, AK Parti MKYK’sı susuyor. Havuz medyası susuyor. Sanki hepsi mafyanın “suskunluk yeminini” etmişler.
Ondan sonra da Erdoğan çıkıyor örgütlerine de suskunluk yemini ettiriyor. “Gerek ana kademe, gerek hanım kardeşlerim, gerekse genç kardeşlerim birbirimizin arkasından, en ufak bir laf etmeyeceğiz” diyerek, herkese susma talimatı veriyor.
Yaşanan kirlenme, ülkemizin uluslararası itibarını, konumunu her alanda dibe çekiyor.
Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, 2014’de 59. sıradaydı, 2020’de 107. sıraya düştü. 6 yılda 48 basamak birden düşmüşüz.
Yine Küresel Yolsuzluk Algı Endeksi’nde, 2014’de 67. sıradaymışız. 2020’de 86. sıraya gelmişiz. Yolsuzluk algısında 22 basamak birden kötüleşmiş küresel konumumuz.
Yine Kara Paranın Aklanmasının Engellenmesi Endeksi’nde, 2015’te 82. sıradaymışız, 2020’de 100. sıraya düşmüşüz. Burada da 18 basamak birden kötüleşmişiz.
19 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Bu 19 yılda mali af, mali afları ihya eden düzenlemeler ve Varlık Barışı adı altında 18 kanun çıkardılar. 6 tanesi de Varlık Barışı.
Dünyanın hangi ülkesinde bu kadar çok mali af çıkarılır?
Kaynağı belirsiz paralar hangi ülkelerde bu kadar kolayca aklanır?
Mevlana; “Ne olursan ol, yine gel” diye seslenmişti. Bunlar da tüm dünyaya; “Hırlı, hırsız ne olursanız olun, yeter ki dolarları getirin” diye sesleniyorlar.
Ülkemizi, dünyanın en büyük kara para aklama makinesine çevirdiler.
İktisat kuralıdır; “Kötü para, iyi parayı kovar.”
Nitekim bir ekonomide, hukuksuzluk, adaletsizlik, rüşvet ve kirli ilişkiler, kara paraya yol verirse, mülkiyet hakkını tehdit ederse, yeni istihdam yaratacak, işi ve aşı büyütecek “nitelikli sermaye” başka yerlere kaçar. Sonunda dönersiniz dolaşırsınız kara paraya mahkum olursunuz.”
Özkoç’un anlattıkları adeta Türkiye fotoğrafı gibi…
Allah sonumuzu hayır eylesin!