Sevgili okurlar,
“Tarikat ve cemaatlerin”, ülke genelinde “birlik ve beraberliğimizi” nasıl “dinamitlediklerini” bizzat yaşıyor ve görüyoruz!..
Din adamlarını bizler,”yeryüzünde Allah’ın elçileri, Peygamber Efenidimiz Hz. Muhammed’in(AS) tebliğcileri” olarak biliriz..
Din, adı üzerinde yoldur..
Bu dosdoğru, temiz yolu yürüyen müminlerin kardeşliğide önemlidir..
Avrupa’da yaşanan din savaşlarının, kilise ve papazlara, yani din adamlarına karşı, “bir kurtuluş mücadelesinden” başka bir şey değildir..
Bu yolda binlerce masum insan öldürülmüş, kiliseye, papazlara güven ve inanç sarsılmıştır..
İşte Avrupa’da birbiri ile kuleleri, kubbeleri, stünları, görkemi yarışan kiliselerin içi bundan boştur..
Gidin sorun, “bu dinin mensupları, kiliseye neden gitmediklerini” söyle açıklarlar:
“ Bizler din adamlarına bir kere güvendik, bir daha asla” demeyi ihmal etmezler..

KORKU SOPASI GİBİ?
Üzülerek ifade edelim ki, geldiğimiz bu noktada “İslam Dinini” kendi çıkarları doğrultusunda, “bir korku sopası” gibi kullananların sayısı gün gittikçe artıyor..
Maalesef, siyasilerimizde bu anlayışa hizmet etmekte, bir beis görmüyorlar!
“Cennet, cehennem” bağlamında olduğu kadar, “günah ve haram” konularını bile kendi çıkarlarına alet edenlerin, bu Yüce Dini temsiliyetleri elbette tartışılır, sorgulanır..
Kimsenin “İslam Dini” ile bir alıp veremediği yok!
Kimsenin, İslam Dinine saldırdığı da yok!
İslam Dini şemsiyesi altında, dine aykırı, “haram ve helali, günahı ve iyiliği” kendi çıkarları doğrultusunda kullananlar sözkonusu!
Bu noktada, bu çirkin, bu pislik ve üstelik bu güzel dini anlayışı, inanç temelinde, “suistimal edenlere karşı” gereken yapılmalıdır..

RUHMAN SINIFI YARATILDI!
Dinimizde Hıristiyanlık dininde olduğu gibi bir “ruhban sınıfının” olmamasına rağmen, bugün dini mecrada böyle bir sınıf yaratan, “el, etek öptüren, kendilerini bulunmaz, nefesi kutsal, tükürüğü bile tüm dertlere deva olarak sunulan, dini birçok objeleri, üzülerek ifade edelim ki, Peygamber adına satışa sunan, bu güruhtan kurtulmak, bunlara bel bağlamamak, bunların oyunununa gelmemek, bunlara çoluk çocuğumuzu teslim etmemek gerektiğini” ne zaman anlayacağız?
Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, bu hususlar açık ve net ortaya konmuştur..
İnançlar temelinde, insanımız özgürdür..
Kimse inançlarından ötürü sorgulanamaz, aşağılanamaz, dışlanamaz!

HALA DERS ALMADINIZ MI?
Kimse, bu dinin sahibi ve elinde sopası ile kollayıcısı değildir!..
Kimse, din adına işlenen suçları görmezden gelemez, bu alanda işlenen suçları gizleyemez, tarafları bu manada aklayamaz!..
İşte, “bu ihmaller ve kayıtsızlık nedeni ile FETÖ denilen bir cemaat, hem siyasi iktidarın saflarına, hem devletin kılcal damarlarına sızmış, 15 Temmuz Darbe Kalkışması ile 250 Vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve binlerce mağduriyetin yaşanmasına” sebep olmuştur..
Yine yoksul ve fakir halk çocuklarının, iğreti tarikat yurtlarında cayır, cayır yanışlarını seyretmedik mi?
Bu yangınlarda, bu tarikat anlayışları dibe vurmadı mı, çökmedi mi?

TÜRK KIZLARI KOCAYA,YABANCI KIZLAR OKULA?
Din adına olduğu kadar, siyasi algılar ile “insanımızın aklını çelen, kandıran, yalanlarla onları kul, köle haline getirenlerin varlığı”, bizleri gelecek adına, daha da ürkütmektedir..
Osmanlı Devleti’nin çöküşüne neden olan, bu gerici akımın, o yıllarda; “ Müslüman kızların kocaya, gayrimüslim kızların okula gitmesi” gerektiği gerçeği, hala kulaklarımızda çınlanmaktadır..
Bugün “kızlar okumasın, cenazeye gelmesin”diyenleri ve “kadınları şeytan adedenleri”, şimdi daha iyi anlamak mümkün!

LAİKLİK, SİZİN KORUMA HIRKANIZDIR!
Ne acıdır ki, “Osmanlı döneminde bile yapılması gereken yenilikler, modernleşme, batı ile uyum..”, işte bu zihniyetler nedeniyle gerçekleştirilememiştir..
Bugün ülkemizde yaşınılan bu çürümüşlüğün, bu kokuşmuşluğun kaynağının, tarihi derinliklerini iyi bilmek gerekir..
Geldiğimiz bu noktada, “tarikat ve cemaatlerin propagandalarına, dernek ve vakıfların oyununa gelmemek için”, üzerimize düşen büyük ödevler var..
Ülkemizde, “Laik devlet düzenine” karşı harekete geçen, Kuran kursları kisvesi altında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmaya matuf hareketlerin hız kazandığı bir dönemde, daha duyarlı, daha uyanık olma mecburiyetimiz vardır..
Bu kesim, “hiç korkmadan bu işi ve diğer suistimalleri gazetecilere ve başka yerlere yıkabilir, din adına aforoz beyanlarda” bulunabilirler!..

KILIFINI UYDURUYORLAR?
Bakınız, Sakarya’nın Akyazı İlçesi Acella Yaylası’nda, yıllardır açık tutulan ve kaçak bir yapılaşmada sürdürülen, birçok kere mahkemelik olan bir dini yapılanma,”Kuran Kursu” adında hala faaliyetine devam ediyor..
Sorsanız, dini, Kur’anı öğretiyorlar!
Maalesef buraya, bunun gibi yapılanmalara, ülkemizde dokunulamamaktadır?
Burada neler olup, bittiğini gerçekten bilen varmıdır?
Tesadüfen gördüğüm ve içinde şöyle gözlemde bulunduğum bu tip, karanlık yapılar, kapılar ardında,”olup biteni, buralara çocuklarını teslim edenler” biliyorlar mı ki?
Bizim görevimiz, “din adına insanları korkutmak, onların zaaflarından, çaresizliklerinden faydalanmak”, asla değildir..
Bizim asli görevimiz, ”insanımızı bilgilendirmek, haberdar etmek”, tehlikeleri onlara bildirmek ve iletmektir..
Bunu her zaman terör odakları için yaptık..

BİZİ ENGELLEMEYE ÇALIŞTILAR?
“Tehlikeli tarikat ve cemaat yapılanmaları karşısında ise, hiç korkmadan, çekinmeden gerçekleri okurlarımız ile insanımız ile paylaştık, bu güruha alet olmamaları için uyarıcı yazılar” yazdık..
Yazmaya da, dilimiz döndüğü kadar devam ediyoruz!
1978 Yılında Akyazı gibi bir ilçede “Akyazının Sesi” adlı bir gazete çıkıroyuruz..
“Halkımızı bilgilendirmek, haberdar etmek” gibi bir heyecanımız var..
Ama karşımıza, işte bu “din kisvesi“ altındaki yapılanmaların temsilcileri çıkıp, yolumuzu kesmeye, bizi ürkütmeye ve korkutmaya çalışmasını hala unutmuş değiliz..

NE KAZANDI, NE KAYBETTİ?
Bu anlayış ile Akyazı, ne kazandı,ne kaybetti acaba?
Dün bizim karşımıza çıkanların, Akyazı gibi modern bir ilçede  sosyal hayata nasıl pranga vurduklarını, ilçeye bakıp görmek mümkün..
Sinemaların kapandığı, sosyal, kültürel hayatta kadın-erkek ayrımının yaşandığı, din taasubu altında ürkütülen ve korkutulan kesimin giyim ve kuşamı, meyhaneleri ile ünlü Akyazı’da tekel bayilerinin bile zor izin alıp ticaret yaptığı bugünlerde, “çürümüşlük, kokuşmuşluk, sapkınlık” daha da almış başını gidiyor!..
Birçok alanda olduğu gibi, siyasi kişiliklere de musallat olan,” bu çürümüşlük karşısında susmak, kayıtsız kalmak”, bizleri, yarın adı belli olmayan girdaplara sürükler!..

EVLADINIZI DİNİ BİLGİLER İLE DONATINIZ!
Lütfen okuyunuz, okutunuz, bilgiye bir şekilde ulaşınız!..
“Her gördüğünüz sakallıyı Hoca, Hocaefendi” sanmayınız!
İddiaları ve hedefleri “kindar ve dindar bir nesil yetiştirmek” olan siyasi anlayışlara teslim olmayınız!
Artık Kuran-ı Kerimi öğrenmek için, Kur’an kurslarına çocuklarınızı gönderme gibi bir mecbüriyetiniz yok?..
Keramet, kavuk ve sarıkta hiç değil..
Gerçek bir din öğretisi için yetkili olmayanlara, psikolojik, pedagojik eğitim almayanlara çocuklarınızı teslim etmeyiniz..
Bu dijital dünyada herşey elinizin altında..
Yeter ki, bilgiye ulaşınız, onu isteğiniz doğrultusunda kullanınız..
Bunun için, aileniz için, evlatlarınız için biraz zaman ayırın yeter!

ÇİN ARTIK UZAK DEĞİL?
Göreceksiniz, “bilgilenmekte, öğrenmekte, anlamakta bir aracıya bile ihtiyacınız olmadığının sevincini” yaşayacaksınız?
Unutmayınız ki, bilgilenmenin, okumanın yaşı yoktur..
Lütfen, dünyanızı karartacak insanlardan, cemaat ve tarikatlardan uzak durunuz!
Tarikat ve cemaatlerin, bu dijital, sınırların kalktığı dünyada size vereceği ne ola ki?
Bilesiniz ki, Çin artık çok uzak değil!
Yusuf Cinal yazıyor, 10 Aralık 2022 Brüksel