Deprem ve geri sayımda giderek sona doğru yaklaşıyoruz. Gazete olarak bu hafta içi halkla yaptığımız röportajda herkes karamsar ve herkes umutsuz. Hepsinin ortak kanısı deprem için gerekli önlemlerin alınmadığı ve deprem için yeterli hazırlık yapılmadığı konusunda. 
Halkımız yetkililere soruyor, 1999 depreminden bu yana 25 yıl geçti, kentsel dönüşüm anlamında ne gibi çalışmalar yapıldı, riskli mahalleler hala niye boşaltılamıyor. Hasarlı kamu binaları güçlendirildi fakat hasarlı olan şahısların mülkiyetindeki kaç bina dönüşüm kapsamına alındı. Alınmayan binalarda kaç kişi yaşıyor.
Tüm bu veriler biz ulaşamasak ta yetkililerin elinde mevcut. Pek çok hasarlı binaya müdahale edilememesinin altında yatan neden de hukuki ve siyasi engellemeler farkındayız ama bu engellemeler kaç kişinin canına mal olacak, olası bir depremde idarecileri nasıl bir çıkmaza sürükleyecek bilemiyoruz. 
Unutmuş olabiliriz ama;
17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03.02'de meydana gelen depremde 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre 18.373 kişi öldü. 48 bin 901 kişi ise yaralandı. 
Yaklaşık olarak ta 16 Milyon insan da maddi ve manevi olarak etkilendi. Kimi yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldı, kimi de hayatına engelli olarak devam etmek zorunda kaldı. Bu deprem sebebiyle binlerce aile dağıldı, umutlar söndü.
Son yüzyıla baktığımızda bölgede 1943, 1957, 1967 ve son olarak 1999 yıllarında yıkıcı depremler oldu. Bilim insanlarının uyarısı bölgede 30 yıllık periyotlarla bu şekilde yıkıcı depremlerin olacağı yönünde. Son meydana gelen depremden bu yana 25 yıl geçti. Bilim insanları tedirgin, halk ta tedirgin. Her an deprem olma riskiyle karşı karşıyayız. 
Ölmekten korkmuyoruz ama hayatımızın siyasi çıkar ve rant a kurban edilmesi ağrımıza gidiyor.