Sevgili okurlar,
Haftanın bu ilk günü sizlere,ülkemizi bekleyen bir başka tehlikelere dikkat çekerek “merhaba” demek istiyorum..
Geçtiğimiz hafta içinde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce aslına uygun olarak,yeniden inşa ettirilen “Ayasofya Fatih Metresesi’nin” açılışı gerçekleştirildi..
Haberi televizyonlardan takip ettim..
“Bunda ne var” diyebilirsiniz?
Elbette, ülkemizin bir tarihi değerinin, onarılması çok önemli olduğu kadar, hizmete de sunulması, o kadar kıymetlidir..
Ama dikkat ederseniz, burada “aslına uygun olarak yeniden inşa” sözkonusudur..
Sözkonusu olan bu medrese, “Cumhuriyetilanı ile tarih olan kurumların” yeniden, yavaş, yavaş mantar gibi çoğalmasına izin vermektir!

MEDRESELER GERİ GELİYOR!
“Yeniden İhya Edilen Ayasofya Medresesi” Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bir kesim davetli tarafından açılıyor..
Diyanet camileri kapısından, “T.C “(Türkiye Cumhuriyeti) levhalarını kaldıran Prof. Dr. Ali Erbaş’ın da hazır bulunduğu bu açılış töreni elbette, bizi ister istemez “neler oluyor” noktasında düşündürmektedir..
Hatırlayacağınız gibi, “tarihi Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesine” çok içerleyen bir grubun açılışta sergilediği manzarayı hepimizi biliyor ve yapılan konuşmaları ise taptaze hafızamızda tutuyoruz!
Açılışta Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,” Bugün açılışını yaptığımız Ayasofya Fatih Medresesi ile izleri silinmek istenen bir eseri daha hamdolsun yeniden şehrimize kazandırıyoruz. Burası İstanbul'un fethinin akabinde, Ayasofya'nın bitişiğinde şehrin ilk medresesi olarak hizmete açılmıştır. İlk müderrisi Molla Hüsrev olan medresede, Ali Kuşçu da ders vermiştir. Medrese, farklı tarihlerdeki bakım, onarım ve inşalarla 1924 yılına kadar eğitim hizmetine devam etmiştir. Daha sonra bir müddet de öksüzler yurdu olarak kullanıldıktan sonra görüntüyü bozduğu gerekçesiyle yıktırılmıştır.

MÜZEYE ÇEVİREN ZİHNİYET?
Ayasofya'yı asli kimliğinden kopararak müzeye çeviren zihniyet maalesef bu medreseye de tahammül edememiştir. Fatih'in vakfiyesi olan ve asırlarca ilim, irfan yuvası olarak hizmet veren bu tarihî medrese sessiz, sedasız ortadan kaldırılmıştır. Oysa her vakfiye aynı zamanda bizlere tevdi edilmiş bir emanettir.
Buna rağmen Türkiye bir dönem ne ecdat yadigârı eserlerin ne kültür ve medeniyet mirasımızın korunması, yaşatılması noktasında iyi bir imtihan verememiştir.
Özellikle tek parti zihniyetinin bu konuda sabıkası oldukça kabarıktır.


BATILILAŞMA ADINA?
Bu dönemde batılılaşma adına yapılanlar hem millî bünyemizde hem de milletimizin hafızasında çok derin yaralar açmıştır. Bizans hayranı, batıdan çok batıcı, milletin değerleriyle kavgalı bu zihniyet, binlerce yıllık kültür hazinemizin değerini de bilememiştir. Ayasofya Fatih Medresesi'nde olduğu gibi kimi zaman ihmalkârlıktan, kimi zaman gafletten kimi zaman rövanşist anlayışla tarihî eserler yıkılmış, içindeki yüzlerce nadide eser kaybolup gitmiştir.

MAZARET “GERİLİK NUMUNESİ”?
İşte o tek zihniyet döneminde. Kur'an kurslarımız kapatılmış, ilim, irfan ve hikmet merkezlerinin kapısına kilit vurulmuştur. Öyle ki tarihe, medeniyetimize, milletimizin ruh köküne ait ne varsa 'gerilik numunesi' denilerek tasfiye edilmek istenmiştir. İşte biz bugün bu açılışla sadece emanete sahip çıkmıyoruz, aynı zamanda tek parti zihniyetinin tarihimize sürdüğü bir utanç lekesini daha ortadan kaldırmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz.

BATI KÜLTÜRÜ VE HAYAT TARZI!
Özellikle Batı kültürü ve hayat tarzının tüm dünyayı istila ettiği günümüzde asli kimliğimizi koruyarak varlığımızı sürdürebilmemizin başka yolu yoktur. Bu konuda ilim ve kültür erbabımızdan tarihçilerimize, siyaset kurumundan belediyelere, sanatçılarımızdan vakıflara, sivil toplum kuruluşlarına kadar ülkemizin tüm kesimlerine önemli görevler düşüyor. Biz hükûmet olarak üzerimize düşenleri yaparken buraları asıl sizlerin yaşatacağını, canlı tutacağını da hatırlatmak istiyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum”diyerek, medresenin açılış kurdelası kesildi..

CUMHURİYET VE ATATÜRK İLE SORUNLU?
Bu tarihi açılışı ve bu tarihi konuşmayı, okurlarımın bilgisine sunma ve tarihe not düşme gereği duydum..
Zira AK Parti iktidarı döneminde, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün adının önemi kurum ve kuruluşlardan silinmesi kadar, Türkiye Cumhuriyeti’ni simgeleyen “T.C.” haüfrlerinin de yavaş, yavaş çeşitli kurum ve kuruluşlardan kaldırılması, gelen bir teplikenin habercisi olarak değerlendirenlere hak vermemek elde mi?
Kaldı ki, daha önce bu cenahtan yapılan “Kanırta, kanırta geliyoruz, ülkenin bağırsakları temizleniyor, iki ayyaş” ifadeleri, ülkenin kozmik odalarına girilmesi, ardından Türk Silahlı Kuvvetlere(TSK) yapılanları ve geldiğimiz 15 Temmuz Darbe Kalkışması’nı asla unutmak olmaz!
Karşı söylemlerle ülkenin tüm zenginliklerini heba eden bir zihniyet ile karşı karşıyayız!?

HALKI ETKİSİZ KILMAK?
“Havalanı, köprüler, yollar, tüneller”
yaptık diyerek, halkı borç altına sokan,  devletin tüm kurum ve kuruluşlarına, kendi fikirdaşlarını yerleştiren, “hukuk ve adelet” kavramlarının içini boşaltan ve ülkeyi diledikleri gibi yöneten ve bütün bunları “ alel-acele milleti bilgilendirmeden” yapılan “Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi” referandumu ile perçinleyenlerin, “hedefinin artık ne olduğu açık ve seçik” belli değilmidir?
Ülke bir yere doğru, ağır adımlarla, yavaş, yavaş evriliyor!?
Bunu anlamak için illa “kahin” olmaya gerek yok!

İSTANBUL MEDRESELERİ?
Bakınız, bir başka açılış ise yine İstanbul’da gerçekleştirildi..
Birgün gazetesinden Mustafa Kömüş’ün haberine göre,
”Eğitimde tarikatların ve gericilerin etkisi her geçen gün artarken İsmailağa Cemaati’ne yakın Erenler Vakfı’nın İstanbul’un birçok noktasında medrese açtığı öğrenildi. Medreseler içinde okulöncesi çocuklar için sıbyan mektepleri dahi bulunuyor. Bunun yanında temel dini bilgiler, hafızlık, kıraat, Arapça ve ulum-u şerr’iye ve ihtisas alanları bulunuyor. 5 yıl süren medrese eğitiminin ardından ihtisas alanına yapılıyor”bilgilerine yer verilerek, şu bilgiler paylaşılıyor:

KARŞI EĞİTİM SİSTEMİ?

“Arapça ve ulum-u şer’iyye alanıyla ilgili yer alan bilgiler ise dikkat çekici. Arapça ve ulum-u şer’iyye ilgiliyse şu ifadeler yer alıyor: “Batılı eğitim sisteminin en iyi taklitçisi ve takipçisi olmakla yarışıp övünürken taliplerine verdikleri unvanlarla (doktorluk, doçentlik vb.) onları bir seraba meftun etmektedirler. Bu anlayışın, İslam düşmanlarının sepetini doldurmak olduğunu fark edemediğimiz gibi, arabı ve acemiyle kendi mukaddesatımıza, değerlerimize, geçmişimize, kitabımıza, üstadımıza, mabedimize ve mabudumuza karşı saygıyı da yitirmiş olduk. Acı bir gerçektir ki; hürmet etmediğimiz değerlerimize başkalarının saygı göstermesini bekleme hakkımız yoktur.”
İşte geldiğimiz nokta burası!

ATATÜRK TÜRKİYESİ’NE BAY, BAY!
Bütün bu ifadelere, paylaşımlara, açılış ve törenlerine, atılan adımlara ne dersiniz bilemem amma, Cumhuriyet’in altının iyice oyulduğu, “Atatürk Türkiye’sine, bay, bay” diyeceğimiz günlerin, çok yakın olduğunu söylememe gerek var mı?
Birbirini yiyen ve ilimde, fende ve her alanda geri kalmışlığın zincirlerini bir türlü kıramamış olan Müslüman ülkelere özenmek, Türkiye’yi bu zihniyet bataklığına itmek isteyenlerin boş durmadığını, adım, adım bu yolda ilerlediklerini söylemek için daha ne söylesinler ki?
“Yokluk, yolsuzluk, hayat pahalılığı, artan enflasyon, zamlar..” karşısında, yine Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son konuşması ile ülkeyi “güllük, gülistanlık” göstermesi ve “herkese iş var” diye halka seslenmesi, “sizleri gülümsetse de, asıl oyununun, gelecek bir zamanda sahneye konulacağı” kesindir!
İşte size, geldiğimiz son durumdan değerlendirmeler!
Gidişat, sizleri mutlu ve memnun ediyorsa, mesele yok!
Bizim için de erik dalı gevrektir!
Yusuf Cinal yazıyor, 18 Nisan 2022 Brüksel