Dün akşam ev ahalisi televizyon ekranının karşısına kurulup bitmek bilmez yerli dizisini izlemeye koyulunca ben de tabletimi alıp olay yerinden uzaklaştım. İnternette sörf yaparken sadece internet üzerinden yayınlanan Fi dizisine denk geldim. Bir saatlik, arada çok kısa reklamlarla, güçlü oyuncu kadrosuyla birlikte oldukça kaliteli bir yapım olmuş. İnternetin güçlü bir şekilde yaşamımızı domine ettiğinin bir kanıtı daha. Klasik yöntemlerin hepsine internette alternatifler var. Müzik, sinema, edebiyat, tartışma, sosyalleşme, yazma, oyun… ne ararsanız internet size hep daha fazlasını veriyor. İşten özel hayata kadar artık internet bireyin vazgeçilmez bir parçası. İnternete bağlı cihazlar, uygulamalar hele ki, sosyal ağlar hem bizi yansıtıyor hem de adım adım bizi ele geçiriyor! Elimizden smart telefonlar düşmüyor, yaşadığımız her anı sosyal ağlarda ifşa ediyoruz; sosyalleşmeyi internet üzerinden yapmaya başladık, sosyal ağlarda birbirimizi gömüyoruz-kavga ediyoruz / seviyoruz-üzülüyoruz, eğleniyoruz-kızıyoruz… her duyguyu sosyal ağlarla birlikte yaşıyoruz. Elbette ki, teknoloji insanoğlu için en büyük nimettir. Lakin internet insanoğlunun hayatına girdiğinden beri durum biraz farklılık gösterdi. Sanki biz interneti değil de internet bizi kullanıyormuş gibi. Artık çevremde şöyle cümleler duymaya başladım; “Face’imi kapattım artık kullanmıyorum.” Ve bu cümleler büyük bir övünçle kuruluyor. Sigara bırakılmış gibi gururlanılıyor. Demek ki, birileri için internet ve onun etkileri hastalık olarak kabul ediliyor. İnternet Bağımlılığı diye bir gerçeklik var. Klinik vakalar da görülüyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bünyesinde İnternet Bağımlılığı Polikliniği açıldı. Durum ciddi! Geçen hafta elime ‘Teknoloji ve İnternet Bağımlılığı’ broşürü geçti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Müdürlüğü bastırmış. Belediye böyle bir broşürle halkı uyarma gereği duyuyorsa vaziyet bizim geyik muhabbetlerimizden daha ileride demektir. Gerçekten bu bağımlılığın ne olduğunu merak ederek broşürü inceledim. En can alıcı noktası son sayfasındaki uyarı cümleleri:
Teknolojiye bağlanın, bağımlı olmayın! Dürtülerinizi ona teslim etmeyin, onu siz kullanın!
Peki bu internet ne için bağımlılık yapıyor? Bunun tek bir cevabı yokmuş. Ama şunu bilmek bizim için bu aşamada en önemlisi; internet bağımlılık yapmaz, insanlar internete bağımlı olur. Sorumuzun cevabı ise şöyle; Kişide depresyon, sosyal fobi ya da başka psikopatolojiler varsa, kişinin internet bağımlısı olma riski çok yüksektir. Psikolojik açıdan baktığımızda, kişilik özellikleri bakımından içe kapanık, kendini ifade edemeyen, dürtüsel insanların internet bağımlısı olma riski çok daha yüksektir. Sosyal açıdan baktığımızda ise anne babadan bağımlı modellemesi almış bireylerin ve sosyal anlamda kendini ifade edemeyen, sosyal çevresiyle ilişki kuramayan insanların bağımlı olma riski çok çok daha fazladır.
Peki bu sosyal medya bağımlılığı ne durumda. İşte bazı veriler. Dünyada 2 milyardan fazla insan sosyal medya kullanıcısı, yani sosyal medya dünyanın merkezi haline gelmiş durumda. / Günün 2-3 saatini Tweet atarak, beğenerek, güncellenen haberlere göz atarak geçiriyoruz. / Sosyal medya kullanıcıları, Facebook’a bakmadan birkaç saatten fazla zaman geçiremiyor. / Instagram’a 5 milyon fotoğraf yükleniyor. / 500 milyon Tweet atılıyor, Linkedln’e her geçen saniye 2 kişi üye oluyor, her bir kullanıcı YouTube’da günde ortalama 15 dakika geçiriyor, Pinterest’te 2 milyon pin paylaşılıyor. / 5 akıllı telefon kullanıcısından 4’ü sabah uyanıp sosyal hesaplarını kontrol ediyor, günün neredeyse 22 saatini telefonlara yapışık şekilde geçiriyoruz. / İnsanlar Facebook’a ortalama 14 kere giriyor ve sosyal medyada bir günde ortalama 2 saat 13 dakika vakit geçiriyor.
Söz konusu broşürü inceledikten sonra yıllar önce okuduğum bir dergi aklıma geldi. Üşenmedim, arşivimden çıkarttım. 2010 yılının Ekim ayının Newsweek Türkiye sayısı. Kapak konusu Sosyal Ağ Bağımlılığı. Bundan 7 yıl önce, henüz Instagram yok ama konu tartışmada. Dergi, editörlerine bir hafta boyunca sosyal medyayı yasaklıyor ve akabinde psikiyatrla görüştürülerek bağımlılık dereceleri saplanıyor. İnternet bağımlılığı konusunda ne kadar hızlı yol aldığımızı birazcık algılayabilmek adına derginin genel yayın yönetmeni Selçuk Tepeli’nin 7 yıl önce yazdığı editör yazısından bir alıntı yapacağım. “Dünyada internet bağımlısı oranının yüzde 1-1,5 olduğu belirtiliyor. (…)Araştırma şirketi TNS’in 46 ülkede yaptığı araştırmaya göre sosyal ağlarda en çok zamanı Malezyalılar, Ruslar ve haftada 7.7 saatle üçüncü sırada Türkler geçiriyor. Dolayısıyla Türkiye’de bağımlı oranı da dünya ortalamasının üzerinde olabilir.”