Sevgili okurlar,
Bugünler Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin(TBMM) kuruluş günleri.. 23 Nisan 1920 tarihinde temeli atılan bu yüce meclisin, kuruluş yıldönümünde, Türkiye’nin geldiği nokta elbette üzüntü kaynağımızdır..
10 Yılda 10 Milyon genç yaratan bir ülkede, türküler çağırdığımız günler çok çabuk unutuldu..
Cumhuriyet ile “fikri hür,vicdani hür” nesiller yaratmak, üreten bir köylü oluşturmak, kent yaşamına adapte olmak, kısacası sosyal hayatta, ekonomide, eğitimde,sporda büyük başarılara kilitlenmek, Cumhuriyet’in önemli hedeflerindendir..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti,Milleti ile bir hedefe kilitlenmiş ve o hedefe hep birlikte yürümüşlerdir..
Bu hedef, modern Türkiye’nin, uluslar arası platformda yerini alma, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak, olarak bizlere tarif edilirdi..
23 Nisan 1920 Tarihinde temeli atılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 29 Ekim 1923 tarihinde de Cumhuriyet ilan edilmiş ve ülkenin yeni adı Türkiye Cumhuriyeti olmuştur..
İlk Cumhurbaşkanımız Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana, gelmiş geçmiş tüm cumhurbaşkanları, halkın gönlünde tarafsızlıkları ile taht kurmuşlar, tarihteki yerini almışlardır..
Bir kere,bize bu güzel ülkeyi,bu güzel cumhuriyeti bırakanlara minnet ve şükranlarımızı ifade etmezsek, görevimizi tam yapmış olmayız..
Türkiye, “ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” düsturu ile kurulmuş,yoğrulmuş ve bugünlere de kadar felsefede gelebilmiştir..
Türk Cumhuriyeti’nin temeli,Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir..Burası halkın mizanıdır..Halkın güvencesi bu temeldir..Ekonomiye,adalete,eğitime, bilime, Türkiye’nin geleceğine burada karar verilir..
“Yürütme, yasama, yargı” saç ayağında, iktidara gelen siyasi erk, ülkeyi tarafsız, sorunsuz, şeffaf olarak yürütme, denetime açık olma, halka hesap verme noktasında, görevler üstlendiği bu sistemi bir tarafa öteleyip, adına “başkanlık sistemi” denilen, bilinmez,”tek adam” yönetimine itilen Türkiye’de, karın ağrıları şimdiden başlamıştır..
Kısacası,Cumhuriyetin temeli sarsılmıştır..
Çürük bina içinde siyaseten görev yapmak, güç ve meşakkatli hele gelmiştir..
Bunun elbette sebepleri vardır..
Bir kere geldiğimiz bu noktada, halkımızın da büyük sorumlulukları ve vebali vardır..
Kendi ikbal kaygıları içinde olan ve büyük umutlarla iktidara gelen bir gurup ülkeyi, üzülerek ifade edeyim, uçurumun eşiğine getirmiştir..
Gelinen bu noktada, “başkanlık sistemi” içinde, hem “parti başkanı” olarak durmak, hem de “cumhurbaşkanı” olarak görev üstlenme, Türkiye’ye yarar yerine zarar getirmiştir..
Halkın son 31 Mart 2019 seçimlerinde muhalefete rağbet etmesinin en bariz göstergesi budur..
Halk “tek adam” ve” iki şapkayı “ bir arada taşıyan sisteme karşı harekete geçmiş ve muhalefetten yana tercihini yapmıştır..
Ülkenin geldiği bu noktada, bu sistemi savunanların, batan ekonomiyi, artan işsizliği, hayat pahalılığını, iltimas ve rüşvet hareketlerini, yargıdaki adaletsizlikleri, başı bozuk düzeni evirmesi, çevirmesi mümkün değildir!..
Bu tespitlerden sonra asıl söylemek istediğim şudur:
Ankara Çubuk İlçesi’nin Akkuzu Köyü’ndeki hadise sıradan bir hadise değildir..
Buraya, hangi söylemlerle geldiğimizi hatırlatmak isterim…
Evet, buraya “Bay Kemal” söylemleri ile gelindi..
Bir grubun, bir kümenin iktidarda kalması için, rakiplerine belden aşağı vurması, siyasi nezaketi bir kenara bırakması, “ semeri kalmamış eşek” benzetmeleri yapması, halkı germiştir, bölmüştür!
Bu söylemleri daha da ileri getirerek, bir siyasi partiye, grubu, kümeyi, terör ile ilişkilendirmek abesle iştigaldir!..
Yani, sen “ak kaşık”, ötekiler “tu-kaka” anlayışı ile propagandalar yapmak, bu bağlamda, devletin tüm imkanlarını arkana almak, bütün basın yayın organlarını tek elde toplamak, valisi ile kaymakamı ile muhtarı ile saldırıya geçmek yakışık almıyor!..
İşte bu saldırı ve propagandaların bir yansımasıdır,Çubuk hadisesi..
Halkı bu şekilde bölerseniz, halk ta sizden cesaret alarak, “Bay Kemal’e sloganlar ile saldırır ve yumruk atar..
Aslında bu yumruk, yeni söylem ile “Kılıçdaroğlu”na değil, Türkiye’nin yumuşak karnına atılmıştır!..
Nasıl da kısa zamanda “Bay Kemal’den, Kılıçdaroğlu”na geldik!?
Üstelik bir şehit cenaze töreninde!
Ne acı bir durum!?
Söylenenler, atılan manşetler, yapılan çirkin yakıştırmalar, işte cehalet kesiminde yerini bulmuş ve o insan yakan güruh harekete geçmiştir!
Türkiye, tarihte yerine bulan Menemen’den, Sivas Madımak’tan, Kahraman Maraş’tan ve diğer acı olaylardan dersini almamış görünüyor!..
Yine cambazlar ortada..
Yine sorumsuz demeçler,açıklamalar yapılıyor..
Yine sorumsuz manşetler atılıyor..
Şehit Ailesi adına yapılan çirkin açıklamalara ne demeli?
Acısını yaşayan, hiçbir şeyden haberi olmayan ve cenazeye kimin gelip gelmediğini bilmeyen bir aileyi, tartışmaların odağına çekmek, kime ne yarar getirir!?
Türkiye’yi başka ülkeler ile karıştırmamak gerek..
Türkiye, bir Fransa, bir Amerika değildir..
Halkımızda bu “başkanlık sistemine” hazır değildir..
Ülkeyi germek, çatıştırmak,grup ve kümelere ayrıştırmak kimseye yarar getirmez..
Siyasilerimiz daha itidalli konuşmalı,demeçler vermeli,halkımızı skunete davet etmelidir..
Siyasi hırsları ile bu ülkeyi germek,bölmek, insanımızı ayrıştırmak,bu ülkeye yapabilinecek en büyük kötülük olur..
“Kızgın demir” böyle soğutulamaz!
“Türkiye İttifakı” böyle oluşturulamaz..
Ankara Çubuk’ta büyük bir facianın eşiğinden dönülmesi, ülkenin en büyük şansıdır..
Ülkenin yasaları yerli yerinde duruyor..Bunlara sarılmaktan başka çaremiz yok!
Yasalar çerçevesinde seçime girenleri, öteleyemeyiz, terör ile ilişkili gösteremeyiz!
Bu hakkı bize kanunlar veriyor mu?
Vermiyorsa, milletin tercihini neden kabullenemiyoruz ki?
Eğer, bu ülkede terör ile ilişkili olanlar varsa, kanunlar çerçevesinde bu kesimi yakalayıp, adalet teslim etme görevi kimindir?
Cumhuriyeti yıkmak, devleti çökertmek, siyasi hayatı çekilmez hale getirmek kimseye yarar getirmez..
İnsanımız, tarihte büyük acılar çekti..
Bunlardan ders alarak, geleceğe hep birlikte yürümenin, asgari müştereklerde birleşmenin, birbirimizi kucaklamanın yollarını arayalım..
Lütfen,bu ülkeye daha büyük kötülükler yapmayalım..
Hırslarımızı, öfkelerimizi frenlememizi bilelim..
Kişi hak ve hürriyetlerine saygı gösterelim..
Bu ülke, bu toprak, bu bayrak, bu millet bizim!
Ne olur, hiç değilse cenaze törenlerimizde birbirimize tahammül edelim, saygı gösterelim..
Bunu istemek, herkesi hakkıdır..
Bu da az şey değildir!
Teröre, teröriste sadece siz karşı değilsiniz, bu millet yıllardır terörden neler çektiğini çok iyi biliyor..
Cumhuriyeti kuranlara saygı gösterelim, minnet ve şükran duygularımızı iletelim..
Bugün birlikte ve beraberlik, kenetlenmek günüdür..
Bu noktaya nasıl geldiğimizi, hepimiz düşünmeliyiz?!
Çocuklarımıza armağan ettiğimiz Cumhuriyet’e sahip çıkalım.
Gerisi kolay!
Yaşasın 23 Nisan!
Bu noktaya nasıl geldik?
Yusuf Cinal
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar