Sevgili okurlar,
Biz biliriz ve söyleriz ki, her şeyin başı sağlıktır..
Sağlıklı olmayan bir insan ile sağlıklı olmayan bir devlet arasında zerre kadar fark yoktur..
Aynı şekilde, adaletin, hukukun, ekonominin, iş dünyasının, eğitimin, dini kurumu ve kuruluşların, sporun gençliğin sağlıklı bir yapı içinde olmaması o devlet için ne büyük kayıptır..
Belçika’nın önde gelen gazetelerinden Le Soir ve La Derniere Heure gazetelerinde arşiv incelemeleri yaptığı dönemlerde, en çok üzerinde durduğum yıllar, “1911 ve 1922’li “yıllar olmuştur..
Tarihin izlerini sürerken, Osmanlı’nın çöküşü, Avrupalı aydın ve gazetecilerin, devlet adamlarının mesajları gerçekten dün için önemli ipuçları veriyordu..
Beni en çok kahreden manşetlerden birisi “Boğazın hasta adamı” tanımı olmuştur..
Sevr anlaşmasının dayatıldığı, Osmanlı topraklarının lime, lime paylaşıldığı ve daha sonraki işgal yıllarını hatırladınız mı?
Sevgili merhum gazeteci dostum Sıtkı Uluç, Belçika’da yayımladığı Anadolu Dergisi’nde, tarih içinde Osmanlı padişahına para teklifi yaparak, padişahtan toprak istemek için İstanbul’a gelen Belçikalı Prensi yazar..
Genç Belçikalı Prensin İstanbul’a gelişi, İstanbul’a hayran oluşu ve sonra da yaşadığı hayal kırıklığını babası Belçika Kralına yazdığı bir mektup ta şöyle ifade eder:
“Babacığım çok geç kalmışız. Her yer paylaşılmış..Padişaha yapılacak bir teklif kalmamış.. İstanbul o kadar güzel ki, müsaade ediniz bu güzel kentte bir hafta daha kalayım!”
İşte,” Boğaz’ın hasta adamı” ile ilgili anlatılan o kadar çok hikâye var ki, bu hikâyelerin ön önemlisi Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a hareket etmesi, Samsun’dan güneş gibi doğması ve hastalıklı bir yapıdan, sağlıklı bir devlet ortaya çıkarması unutulur mu?
“Yoksulluk, yokluk, hastalık, çaresizlik” içinde bir milleti ayağa kaldıran Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşları hakkında,” olmadık laflar etmek, olmadık düşünceleri ortaya koymak ve buradan din adına, alnı secdeye değenler adına düzmece bilgiler ile bu büyük destansı İstiklal Savaşı ve yıllarına gölge düşürmek” kimsenin haddi değildir..
Maalesef, ülkenin geldiği noktada, “alnı secdeye değenlerin, din, iman, Allah, peygamber, Kuran..” lafzında, “İstiklal Mücadelesine karşı çıkanların, yani eşkıya ruhunun, sağlıklı Cumhuriyet ve Atatürk Türkiye’sinin altını oydukları, ülkenin sağlığını nereden nereye getirdikleri açık ve alenen” bilinmektedir..
“Bu kokuşmuşluğun, bu çözülüşün, bu hasta ruh halinin detaylarını” verecek değilim..
İşte her şey gözlerimiz önünde cereyan ediyor, her şeye bizzat tanıklık ediyor ve yaşıyoruz..
Allah beterinden saklasın!
***
Sevgili okurlar,
Bir ülkenin hasta hali, hemen her şeye yansır..Her yaş grubundan, ülkenin tüm dama taşlarına kadar, bu hasta ruh hali bulaşır..
İşte bu durumu tedavi etmek, eski ruh haline yakalamak, hayata umutla bakan, gelecek vaat eden projeler ile geleceğe birlikte yürüyecek bir millet ruhunu ayağa kaldırmak kolay değildir..
Bunu anlamak için Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ortaya koyduğu ve bir imparatorluğun küllerinden yarattıkları Cumhuriyet’e, Cumhuriyet değerlerine çok iyi bakmamız, anlamamız gerekir..
Bakın Osmanlı İmparatorluğu’nun haşmetli Hakanı Kununi Sultan Süleyman Zigetvar kalesi alınırken, hasta yatağındadır..
Bizzat o hastalık ruhu ve psikolojisi içinde söylediği söz ise, bugün bile kulaklara küpe niteliğindedir..
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi”
İşte devletin yaşaması, yaşatılması kadar, o devleti vücuda getirenlerin de sağlığı çok önemlidir..
İşte bugün ülkemizin başında kara bulutlar dolaşırken, bu hasta ruh halinin terk edilmesi, birlik ve beraberlik için el ele verilmesi ve ülkenin, insanımızın geleceği için düşmana karşı dikilmesi her şeyin başında gelir..
Düşman “ Türklerin hasta ruh halini” çok sever..Onların iştahını kabartan durumları ortaya koymak, onları azdıran fiillerde bulunmak yerine, hastalıkları tedavi etmek, içimizdeki mikropları temizlemek ve geleceğe bakmak gerekir..
Allah birlik ve beraberliğimizi bozmasın!
***
Sevgili okular,
Şu Koronalı günlerde hasta olmamak için ne gerekiyorsa onu yapmanız bile yetmiyor! Mikrop bu ya, virüs bu ya bir şekilde gelip sizi buluyor..
Büyük ihtimam göstermemize rağmen, Belçika’da sürdürdüğümüz yaşam kesitimiz içinde hastalıklı günlerimiz de oldu..
Başta soğuk algınlığı ile başlayan, daha sonra virüslü günlere dönüşen kabuslu günlerimiz çok şükür gerilerde kaldı..
Allah herkese sağlık ve afiyet, yani ağız tadı nasip etsin!..
Bu zaman dilimi içinde Sakarya’dan kadim dostum Şaban Mergül’ün de hastalığı bizleri ziyadesiyle üzdü..
Ardından Akyazılı hemşeri Suat Kamil Boztepe’nin “kan kanserine” yakalandığını paylaşması da bizleri derinden sarstı..
Bunu Sevgili Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur’un bir küçük anjöyü geçirmesi haberi ile şaşkınlığımız daha da arttı..
Yüce Mevla’ma hasta olan, tedavi altında bulunan tüm sevdiklerimize, tanıdıklarımıza şifalar versin!..
Bu zaman dilimi içinde Türkiye’de Akciğer kanseri tedavisi gören arkadaşımız Salih Zeki AL’ın bir ilaç ile ilgili arayışları bize kadar yansıdı..
Hemen gerekli incelemelere başlayarak, ilacın izlerini Belçika’da bulduk, kendisini haberdar ettik..İnşallah ilaç sağlıklı bir şekilde zamanında ithal edilir ve Salih Zeki Al kardeşimin hizmetine sunulur..
Bu dönemlerde moral değerlerde çok önemli..
Bu dönemde bizzat arayan sevgili Bizim Sakarya Gazetesi Sahibi Adnan Yüksel, Genel Yayın Yönetmeni Tuncer Kalaycı, Spor yazarımız Nazım Aktürk, Spor Müdürümüz Mustafa Özbey, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Yılmaz Karaca, Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur, Orta ve lise dönemi öğretmenlerim Evliya Parlak, Sevim Türemen ile Büyükelçi Korkut Tufan, okul arkadaşlarım, öğretmen ve gazeteci dostlarım, sevdiklerim bizzat telefon, mesajlarla hal hatır sorup şifa dileklerinde bulundular..
Dedim ya, insanın ağız tadı bir bozulmaya başlamasın!..
Yatağa mahkum hal, bir umut ışığı bekleyen umutsuz bakışlar ve çaresizlik anlatılacak gibi değil!..
Çok şükür o günler çok geride kaldı..
Tekrar mesajları ile ayağa kalkmama katkı sunan, moral değerleri ile bize umut olan herkese teşekkür ederken, yatağında şifa bekleyen, bir derman seste umut arayanlara Allah şifalar versin!
Allah yardımcıları olsun!
Binlerce selam ve teşekkürler, iyi ki varsınız!
Boğaz’ın hasta adamı?
Yusuf Cinal
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar