Sevgili okurlar,
Sizlere söz verdiğim gibi, Sakarya’dan yaşam kesitleri sunmaya büyük özen gösteriyorum..
İnsan yaşadığı kentin, ilçenin, beldenin, köyün, mahallenin mihenk taşlarını elbette unutmamalı..
Hatıralar yaşatıldıkça güzeldir..
Güzelliğin ötesinde, onlar çok değerlidir. Onları değerli kılan, birliktelikler, ortak sevgi ve aynı atmosferi paylaşmak, aynı çiçeklerin kokusunu duymak, aynı yağmurda ıslanmak, gök gürültüleri ile irkilmek ve yağan karlı kış geceleri üşümektir..
Sizleri bir eğitim-öğretim dönemine götürmek istiyorum..
Bir Akyazı günü ki, o günü yaşayanların çoğu, merhum Akyazılı Yazar, tarihçi Mehmet Niyazi Özdemir’in deyimi ile “Daha Dünde Kaldılar” kitabına konu olanlardan farklı hayat dokunuşları ile geleceğe imza atanlardır..
Zor yıllardır, o yıllar..
Sivrisineklerin, Sakarya ovasında bayram yaptığı ve insanımızı derinden sarstığı ve adına “sıtma” denilen hastalıklarla boğuştuğu günlerdir, o günler....
İşte o günlere adına yazdıran bir sağlıkçıdır Aliş Tuncer..
Başta Akyazı olmak üzere, köylerde “sıtma” taraması yapar, hastalara şifa dağıtırdı Aliş Tuncer..
Onu askeri jeeplere benzeyen jeepi ile hatırlarım..
Akyazı Dokurcun karayolunun, 4.Kilometresinde bulunan Karaçalılık Köyü’nde jeepini durdurur, bu jeepten güzel mi, güzel, dünya tatlısı bir Cumhuriyet öğretmeni inerdi..
Bir Cumhuriyet öğretmeni..
O yıllar önce Kuzuluk’ta ilkokul açılmıştır..
Sonra 1946 Yılında Alağaç Köyü’nde ve ardından küçük bir köy olan Karaçalılık’ta, sarı badana renkli tek katlı iki sınıflı, bir öğretmen odalı okul açıldı..
Bu okulun ilk öğrencilerini hatırlamamak olur mu?
Hey gidi günler,hey!
Karaçalılık Köyü’nde yaşayanların da ayrı hikayesi vardır..
Hacı Yusuf Ailesi(Öztürkler), Çetinler, Pekcanlar, Aktunalar, Ekiciler, Karayakalılar, Abitler, Hancılar, Öksüz aileleri ile Karaçalılık, Akyazı-Dokurcun karayolu üzerinde olmasının da nimetlerini toplardı..
Başlıca gelir kaynağı, tarım, hayvancılık olan köy çocuklarının çoğu, bu okulun açılması ile okuma yazma öğrenmeye başladı..
Bu okulun ilk öğrencileri okullarına seve, seve koşar, sabah öğretmenlerinden önce, ilkokul sobasını yakar, kara tahtayı temizler ve ders için hazır hale getirirlerdi..
Ne günlerdi,o günler..
Karaçalılık Köyü içinden, okul çocuklarının sesleri yükselirdi..Her pazartesi günü ile cumartesi günü, Atatürk büstü önünde İstiklal Marşı okunur, göndere Türk Bayrağı çekilirdi..
Vatanseverlik duyguları böyle aşılanırdı..

***
Arkasında toz bulutu bırakan jeep Aliş Tuncer yönetiminde geldi..Ve Karaçalılık Köy kahvehaneleri önünde durdu..Jeep’in kapısı açıldı ve içinden dünya güzeli, gayet şık giyimli, elinde çantası ve saçları rüzgarda savrulan bir öğretmen indi..
Okul çok uzak değildi..Hemen kahvehaneler ile Hancıların evleri önünden geçip, patika yoldan okula ulaştı..
Karaçalılık kahvehanelerinin müşterilerinin başları öğretmene doğru döndü..Hayranlıkla onu süzdüler, takip ettiler.. Tüm gözler bu Cumhuriyet öğretmeni üzerineydi..
Evet, adı Selime Tuncer idi..
Ağabeyi Aliş Tuncer ile okula gelip- giderdi.. Ara sıra ise köy istikametine doğru yolcu taşıyan köhnemiş otobüsün yolcuları arasında olurdu Selime öğretmen..
Köy çocuklarına yıllarca A,B,C.. ve ülkemizi, Cumhuriyet değerlerini öğretti..
Köy insanına olduğu kadar, köy gençlerini geleceğe hazırladı..Işık oldu, ışık saçtı..Gençleri aydınlık yarınlara hazırladı..
O yıllarda Karaçalılık Köyü’nde çevrilen filmlerin starlarına inat, Selime Tuncer, Karaçalılık Köyü’nün bir başka güzeli ve geleceği idi..
Eğitim ve öğretimin yanı sıra, köy gençleri ile birlikte düzenlenen müsamereler, yılsonu eğlenceleri ve komşu köy Alaağaç İlkokulu ile birlikte düzenlenen etkinlikler unutulur mu?
O Cumhuriyet öğretmeni olduğu kadar, aynı zamanda bir Cumhuriyet aydınıydı..
Okulun hemen bitişiğinde bir aile yaşardı..Minoş köpekleri ile öğrencilere su verir, hatta pişirdiği börekleri sunmaktan imtina etmezdi..Safiye Abla tam bir İstanbulluydu..Eşi Veysel Amca ise hünerini tel üstünde gösterirdi..
Ara sıra okul bahçesine iki direk üzerine gerilen tel üzerinde cambazlık yapardı..
Öğrenciler onu ne çok severdi..
çocukların Veysel Amcasıydı..
Selime Tuncer öğretmen bu ailenin bir kızı gibiydi..Öğlen molalarında burada nefeslenirdi..
Hatta hiç unutmam, günlerden bir gün, yine okul önünde Veysel Amca’nın telleri gerildi..Cambazlık yapacaktı..Ama bu özel güne bir de konuk getiriyordu Veysel Amca.. Zamanın halk komedyeni İsmail Dümbüllü Karaçalılık Köyü’ne geliyordu..
Okul bahçesinde büyük bir kalabalık oluştu..Önce Veysel Amca, eline aldığı sırık ile ince tel üzerinde yürüdü..Alkışlarla yere indiğinde İsmail Dümbüllü’nün ortaoyunu başladı..Köy içlerinden yükselen kahkahalar, karşıdaki Aksar tepede yankılanıyordu..
İşte bu sosyal, kültürel etkinliklerin mimarı Selime Tuncer öğretmenden başkası değildi..
Okulda görev yapan Kayserili Kemal öğretmen, Akyazı Kuzuluklu Seyfi Bağlan Hoca ile Fahrettin Kılıç öğretmen ve diğerlerini sevgi ve saygı ile selamlıyorum..
Ve köy muhtarları Merhum Mehmet Nuri Çetin, Dursun (Bey) Güner, oğlu Hasan Güner, İzzet Ekici, Karaçalılık Köyü’ne hizmet getirmek için uğraş verenlerdendi..
Onlar bir başka muhtar idiler..

***
Sevgili eğitimci, gazeteci arkadaşım Kenan Certel’in haberinden, bu Cumhuriyet aşığı, cumhuriyet öğretmeni, Arifiye Köy Enstitüsü mezunu Selime Tuncer’in vefatını üzüntü ile öğrendim..
Cenazesi 16 Haziran 2019 tarihinde Akyazı Gazi Süleyman Paşa Camii’nde kılınan cenaze namazı ile defnedildi..
Hala aklımda, onun Karaçalılık Köyü’ne gelişleri, gidişleri..Okulda öğrencileri ile buluşmaları ve köy hayatına ışık oluşu..
Keşke bu cumhuriyet öğretmenlerinin adlarını yaşatabilsek, onların adlarını, sokaklara, caddelere, okullara, müzelere, önemli mekanlara verebilsek..
Nerede o nesil?
Onlar Cumhuriyet’e sahip çıkanlar, Cumhuriyet ışığını, meşalesini köylerde yakanlar,bugüne taşıyanlar..
Birer, birer cennet atlarına binip gidiyorlar!
Onların yaktığı ışıkları söndürmeyelim!..
Cehalete, yobazlığa, gericiliğe pirim vermeyelim!..
Onların hatıralarını yaşayalım,yaşatalım!..
Allah rahmet eylesin! Mekanı cennet olsun!