Sevgili okurlar,
Bir önemli “milli bayramımızı” daha idrak etmenin mutluluğu içinde, geleceğe yürümeye devam ediyoruz!
“Toplumumuzun iyice ayrıştırıldığı, siyasi kutuplaşmanın hat safhaya vardığı, tahammülsüzlüğün dizboyu yükseldiği” şu günlerde elbette,”23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı” idrak etmemizin gururu, sevinci ve bir başkadır..
102 Yıl önce,” 23 Nisan 1920’de “temeli atılan ve “egemenliğin kayıtsız, şartsız millete ait olduğu, sultanlığın son bulduğu ve daha sonraki kazanımlarla, hilafet kaldırıldığı, harf devriminin kabul edildiği ve birçok yeniliğin içinde 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilanı ile taçlandırdığımız yeni Türkiye Cumhuriyeti” biz Türkler için çok şey ifade ediyor..
Milletin temsilcilerinin buluştuğu ve adına “Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM)” dediğimiz çatının temelini oluşturduğu ve parlamenter sisteme geçtiğimiz, o günlerden, bugünlere gelişin hikayesi anlatmakla bitmez!
Sevr Anlaşması ile topraklarımızın paylaşıldığı günleri,işgal günleri takip etti.
Düşmana boyun eğmemek gerekti!

DÜŞMAN ÇİZMESİ?
Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu durumu hazmedemiyorlardı..
O koca imparatorluk nasıl çökmüş, nasıl karaya oturmuştu?
İşte düşman çizmesinin Ege kıyılarına ayak bastığı, İstanbul sokaklarında cirit attığı, Fransızların, İtalyanların topraklarımıza çıkışına razı olmayanların  ölüm pahasına olan eylemleri duyulmaya,halkı cesaretlendirmeye ve bir Kuvayı Milliye ruhu ateşleniyordu..
Bu ateşten gömlek giydiğimiz günlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’da yaktığı meşale,Anadolu’yu dolaşmaya başladı..
Dalga,dalga özgürlük ve bağımsızlık rüzgarı milletimizi bir bayrak altında toplamaya yetti.
Bi ayaklanma, bu direniş,”biz daha ölmedik” kükreyişi idi..
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterim”diyerek yola çıkan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları,nihayet düşmanı anayurttan kovmayı başardı..
Artık içte bir başka kalkınma savaşı başlıyordu..
Ekonomide, eğitimde, sosyal alanda yapılan yenilikler, ordumuzun güçlendirilmesi ve hayatımıza yenilikler getiren devrimlerin kabulü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de yönünü tayin ediyordu..

GÜZEL BAYRAMLARIMIZ
Tek Parti döneminden, 1946 Yılında çok partili döneme geçildi..
Artık,bu siyasi platformda da ayrılıklar, farklı görüş ve düşünceler ile insanımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde yerini almaya başladı..

Milli bayramlarımız oldu..
-23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
-19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı
-30 Ağustos Zafer Bayramı
-29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
Büyük Atasını 10 Kasım 1930 Yılında kaybeden Türk Milleti, onu yadadetmek, anmak, sevgi ve saygısını göstermek için,bu günü yas günü ilan etti..
Dini bayramlarımız da vardı elbette..
-Ramazan Bayramı(Şaker)
-Kurban Bayramı..

SEVİNÇTE, TASADA BİRLİKTELİK!
Artık sevinçte ve tasada birlik beraberlik içinde geleceğe yürüyen ve daha mutlu,daha müreffeh bir toplum yaratma yolunda “Atatürk’ün izinde yürümek”, gösterilen hedeflere varmak gerekiyordu..
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından bu yana tam 102 Yıl geçti..
Bu 102 Yıl içinde neler görmedik, neler?
Bugün tekrar başa dönen Türkiye Cumhuriyeti, siyasetin savrulduğu “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ile tekrar “Tek Adam” devrine evrildi..
Bu yeni sistemin yarattığı, yokluk, yoksulluk, yasaklar ve  ekonomik kriz bizi tekrar yol ayrımına getirdi..
“Siyasetteki bu didişme, tartışma, yozlaşma” insanımızı da bezdirdi!.
“Her alanda yaşanan kokuşmuşluk ve çürümenin bedeli, halka ağır faturalar olarak yansımaya” başladı!
İşte bu zor ekonomik şartlar altında inleyen vatandaşlarımıza karşın,bir mutlu azınlık, kendi lüks yaşamından ödün vermeden yaşamını sürdürürken, siyaset gelecek için yeni arayışlarda başladı..

NEREDEN, NEREYE?
İşte böyle bir atmosfer altında idrak ettiğimiz “23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı, coşkusunu bile yaşamak” gerçekten güç!?..
“Evine ekmek götüremeyen, iyi bir işi olmayan, asgari ücret altında geliri olan, ağır elektrik ve gaz, vergi faturalarını ödeyemeyen, diplomasına uygun iş bulamyan, fırsat yakalayamayan insanımız”, nasıl sevinsin ki?
Gazeteci meslektaşlarımızın paylaşımlarına baktım,eskiye özlem ön sıradaydı..
Eski ya, “çocuklar gibi şen olduğumuz, Türk Bayrağını dalgalandırdığımız, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e salam çakıp, saygı duruşunda bulunduğumuz, en cici elbiseler ile alanlara koştuğumuz” günler..
Belçika’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladık..
Nerede o eski günler?

ESKİ GÜNLER?
“Eğitim Müşavirleri Tolga Yağızatlı, Yüksel Sezgin, İhsan Zeren’in”  görev yaptığı yıllardaki coşku, birlik ve beraberlik..
Belçika’nın her köşesinde, Türk ve Belçika bayrakları birlikte dalgalanır, Belçikalı, Kongolu, diğer ülke çocukları ile çocuklarımız aynı platformda, “Atatürk çocukları” olarak, sevgi timsali olurlardı..
Belçika’nın en görkemli salonlarında “ Sev kardeşim” şarkısını, “Bir başkadır benim memleketim” haykırışları takip eder, “en can alıcı Atatürk, Türkiye şiirleri” yankılanırdı..

BANA ATATÜRK’Ü ANLAT?
Büyükelçilerimiz Atatürk’ü, Cumhuriyet’i, Türkiye’yi, Türk insanını anlatır, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini hatırlatır, dostluk mesajları vererek, çocukların bayramlarını kutlar, onlar coşku seline katılırdı..
Bugün çok hüzünlüyüm anne?
Bana savaşları, Samsun’da parlayan yıldız Atatürk’ü anlat!
Bana savaşları, Sakarya’yı, Dumlupınarı, Tınaztepe’yi, İzmir’i, İstanbul’u, Atatürk ve silah arkadaşlarını anlat baba?
Bana, 23 Nisanlar’da, 29 Ekimler’de bayrama katılmayanları?
Atatürk’ü sevmiyorum diyenleri anlat!
Bana Atatürk’ü anlat, onunu sevgisi, duruşu, bakışı, dünya görüşü, aydınlık geleceği yeter!
Bana Atatürk’ü,”Ne Mutlu Türk’üm” deyişini anlat anne!
Onu sevmeyenler, belki utanır!
Yusuf Cinal yazıyor, 25 Nisan 2022 Brüksel