İYİ Parti, son bir aydır, içinde yaşadığı çalkantılarla, buhranlarla anılıyor… Oysa ki, MHP’den ayrıldıktan sonra birçok akademisyenin ve politikada yeni yüzlerin bir araya gelmesiyle oluşan İYİ Parti’den ülke çok şeyler bekliyordu…

Ve bu yüzden sevgisini verdi… Oyunu ve beğenisini bu yüzden esirgemedi…

İlk seçimlerde %10 gibi bir ucube baraja rağmen 50 civarında çıkardığı milletvekili ile umut ışığı olmuştu.

Önemli akademisyenler vardı…

Önemli siyasetçiler vardı…

AKP’nin gölgesinde artık sıradanlaşan MHP politikalarından yüzünü çeviren vatandaşların buluşma yeriydi İYİ Parti

Güzel ve içi dolu laflar ediliyordu…

Gelecek adına, Türkiye adına umut aşılıyordu…

İçinden çıkılamayan dev problemlere farklı çözüm yolları vaat ediyordu İYİ Parti… Adı gibi ortamı aydınlatan “güneş” amblemi ile İYİ bir gelecek vaat ediyordu…

ERKEN KIRILMALAR BAŞLADI

Sonra yöneticilerin burnu Kaf Dağı’na kadar yükseldi… Gidene “dur” demediler…

Ortamdan sıkılanlara “Senin derdin ne?” diye sormadılar…

Gidene, sadece “Yolun açık olsun” cinsinden bir açıklama… Hepsi bu…

Sonra, ikinci seçimde daha büyümesi gerekirken, hatta yapılan kamuoyu araştırmalarında %15-20’lerde telaffuz edilirken bir bakmışsınız ki, İYİ Parti, başladığı yerde…

Yani %10’larda… Bir arpa boyu yol alınamamış…

Bugün İYİ Parti’ye oy veren seçmenler, kuruluşunda ve içinde bulunan değerli isimlere, akademisyenlere ve politikacılara binaen veriyordu… Sen bu insanları bünyende tutamazsan, onlarla birlikte parça parça erir, başladığın noktaya dönersin…

Mesele bundan ibarettir…

VE ÜMİT DİKBAYIR MESELESİ

Türkiye son 20 gündür de İYİ Parti’nin önemli figürlerinden Ümit Dikbayır ve partide yaşananları konuşuyor…

Üstelik, Sakarya Milletvekili Dikbayır, Genel Başkan Meral Akşener’in yeğeni… Yani, aileden biri… Aileyi en iyi tanıyanlardan…

Ne diyor Ümit Dikbayır;

“Ben partinin Mali Sorumlusuyum. Benim bilmediğim çuval çuval paralar birilerinin cebine giriyor… Bu paraların kaynağı kimlerdir? Hangi sebeple alınmıştır? Hangi sözlerle partiyi bağlamıştır? Ve bu paraların belli kişilere verilmesine hangi üst akıl karar vermiştir?..”

Yine Ümit Dikbayır, devamla şöyle konuşuyor;

“Meral Akşener’in oğlunun parti binasında bürosu var… Partide resmi bir görevi olmadığı halde, önemli kararlarda etkisi var. İYİ Parti maalesef bir aile partisine dönüştü. Ben bu konulara tepki koyunca kötü oldum… Belden aşağı vurmaya başladılar ve bana çeşitli suçlar isnat ettiler… Partimden istifa etmeyeceğim ve sonuna kadar savaşacağım…”

ATEŞ OLMAYAN YERDEN DUMAN ÇIKMAZ

Yukarıdaki atasözü bir gerçeği dile getiriyor… Duman, Kızılderililerin haberleşme aracıdır ve bir yerde tütüyorsa, orada bir ateş yakılmıştır, bir yangın var demektir…

İşte bu yangın şimdi İYİ Parti’nin kalbinde… Dumanlar oradan yükseliyor…

Partide Türkiye’nin çok iyi tanıdığın politikacılar dururken, İYİ Parti’nin böylesine dalgalanması, yönetime dışarıdan birilerinin müdahil olması akıl alacak gibi değil.

Üstelik, seçimlere sadece 3.5 ay gibi kısa bir sürenin kaldığı bu zamanlarda…

İYİ Parti, kendi içinde kopan bu fırtınalarla mı mücadele edecek, yoksa kendisini barajın üzerine taşıyacak ve yeni ufuklar açacak seçmen kitlesine mi ulaşacak?

Hangisi?..

Patisindeki bu kan kaybını ve kafa karışıklığını gideremeyen bir lider, acaba 2024’ün Mart ayındaki Yerel Seçimler’de kitleleri nasıl ikna edecek?

Cadı kazanı gibi kaynayan… Her fokurdayışında dışarıya pislikler saçan bir ortama hangi vatandaş ve niçin tevessül edecek?

ÇELİŞKİLER YUMAĞINA DOĞRU!

Biz sade vatandaş olarak kime inanalım?

Bir hiç yüzünden Altılı Masa’yı tekmeleyen, sonra da 24 saat içinde o masaya tekrar dönen lidere mi?

Masaya dönüş için Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ı, Cumhurbaşkanlığı Yardımcıları olarak şart koşan ve daha sonra bu iki ismin başkanlığını yürüttüğü Büyükşehirlerde kendi adayı ile seçime katılacağını lanse eden Meral Akşener’e mi?

Her konuşmasında haktan, hukuktan, adaletten ve liyakatten bahseden Akşener’e mi inanalım? Yoksa, öz oğlunu da parti işlerine bulaştıran, kayıtsız ve nereden ve niçin alındığı belli olmayan deste deste paraları birilerinin cebine taşıyanlara ses çıkarmayan Meral Akşener’e mi inanalım?

Kuruluşunda bir güneş misali aydınlatan, ferahlatan ve ümit vaat eden İYİ Parti’ye mi, yoksa bir büyücü kazanı gibi fokurdayan şu andaki partiye mi inanalım? Bilemedim…

Anlayan varsa, beri gelsin…

ANLAMLI SÖZ

“İnanç, ümit ve dürüstlük bir kuruluşun temel ögesi olmalıdır. Bunlardan yoksun bir teşkilat, hiç kimseye ümit veremez…”

Anonim