RAMAZAN Bayramı yarın… Bayramın 3. günü ise 23 Nisan… Yani Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı…

İki “bayram” bir arada… İç içe, kucak kucağa…

Bu tarihten 13 gün sonra da ülkemizde çok önemli seçimlere gidiyor…

Parlamentodaki vekiller yenilenecek… Cumhurbaşkanı’nın gitmesi ya da göreve devam etmesi konusunda oylama yapılacak.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihi bir dönemece giriyor diyebiliriz.

Lakin, daha seçimlere iki hafta var. Önce önümüze bakalım; çifte bayramımıza…

ÖYLE BİR VİZYON Kİ, ANLATILMAZ; YAŞANIR

23 Nisan, aynı zamanda Cumhuriyete geçiş belgesidir… Bu belge, bizleri tüm dünya milletleri arasında özgür, bağımsız ve müstakil bir Devletin vatandaşları kılıyor…

Başı dik… Gönlü hür… Vicdanı hür…

Düşünebiliyor musunuz? Bundan tam 100 yıl önce tesis ettiğimiz bu Cumhuriyetin çizgisine daha ulaşamayan ülkeler var etrafımızda… İşte doğu komşumuz İran ve Ermenistan, Gürcistan, güneyimizde Irak ve Suriye, batımızda Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya’dan türeyen ülkeler…

Ve dahi Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Arabistan…

Say sayabildiğin kadar…

Daha bu ülkeler, bizim tam 100 yıl önce ulaştığımız çizgiye gelemediler…

Bu nedir? Bu Cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun çok değerli silah arkadaşlarının engin görüşlerinin bir yansıması…

YA KADINLARIN SEÇME VE SEÇİLME HAKLARI

Yıl 1934… Türk Kadını, seçme ve seçilme hakkını elde ediyor… Basit bir şey sanmayın dostlar; daha o günün Fransa’sında, Hollanda’sında, Avusturya’sında, İtalya’sında daha kadınlar seçemiyor, seçilemiyor… Oy kullanamıyor…

Engin görüşe bakar mısınız?

Büyük şairlerimizden Nazım Hikmet’in “KADINLARIMIZ” adlı şiirinde anlattığı gibi;

“Bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen…”

Laf olsun diye yazmamış şair… Cumhuriyet öncesinde ve ülkemizin bazı bölgelerinde, bazı dinci yapılanmalarda hâlâ çözülemeyen feodal yapıda kadına reva görülen değerden bahsediyor. Hani erkeğinin yanında bile yürüyemeyen, onu birkaç metre geriden takip eden kadınımızdan…

Nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlara, yalnızca seçme ve seçilme hakkının verilmesi bile çok önemli bir devrimdir…

Daha Arabistan’da kadınlara araba kullanma hakkı yeni verildi.

Sözde İslam Cumhuriyeti olan İran’da başını açan kadınların başına gelenleri biliyorsunuz… Mahsa Amini olayı…

ANALAR, BÖYLE BİR LİDER DOĞURMADI

Çocuklarımız, tüm dünya çocuklarından önce bir bayrama sahip oldular…

Hira Dağı’nda Aziz Peygamberimize gelen “Oku… Allah’ın adıyla oku!” emrindeki ilim kapısını; Atamız, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyerek destekliyor…

Bilindiği gibi okumak ve merak; ilmin kapısıdır…

Ve öyle bir liderimiz var ki, 57 yıllık bir ömürde kazanılan savaşlar... Alınan madalya ve nişanlar… Beratlar…

En iyi giyinen… En iyi konuşan… En iyi asker ve en iyi devlet adamı…

Bütün bu vasıflar onda…

Ve bütün bu hengâme arasında okunan tam 4 bin kitap…

Evinizde bir kitaplık -eğer varsa- sayın bakalım, kaç kitap çıkacak?

Dört bin rakamının neyi ifade ettiğini o zaman anlayacaksınız…

İŞTE ONUN İÇİN YÜZ YILIN SEÇİMİ DİYORUZ

Evet, önümüzde çok ama çok önemli bir seçim var… 100 yıl içinde elde ettiğimiz Cumhuriyet kazanımları mı, yoksa giderek marjinalleşen ve Parlamenter yönetimden, zümre yönetimine doğru evrilen bir anlayış mı?

Biz, Parlamenter sistemin daha da gelişmesi, eksiklerini tamamlaması ve Atamızın da işaret ettiği gibi muasır medeniyet seviyesini yakalamanın peşindeyiz.

Bilgisiyle, birikimiyle, irfanıyla yüksek kültür düzeyine ulaşmış…

85 milyonu aşan insanıyla mutlu, mesut ve bahtiyar…

Güçlü ordusuyla, tarımıyla, sağlık sistemleriyle ve modern eğitimiyle kendine yetebilen bir Türkiye…

Bütün mesele bu…

CİNAL USTAMIZA GÖNÜLDEN TEŞEKKÜRLER

Yusuf Cinal, Akyazı’da en erken matbuat sektörünü düşünen, bu konuda kafa yoran ve “Akyazı’nın Sesi” gazetesini hayata geçiren kişidir…

Her şeyden önce bir eğitimci ve iyi bir gazetecidir… Sahibinin sesi değil, inandığı, bildiği şeyleri dillendiren bir yazardır…

Eğer yıllarca yurt dışında değil de Türkiye’mizde kalsaydı, inanıyorum ki, devrin en büyük gazeteleri Hürriyet, Milliyet, Sabah, Tercüman ve Günaydın gibi gazetelerin birinde mutlaka yazar olarak görev alırdı.

Ama ne gam… Yurt dışında da büyük işler başardı… Gönüllü büyükelçi gibi çalıştı, çalışıyor… Oradaki gurbetçilerimizin her zaman gözü-kulağı oldu. Hem de Hürriyet ve Tercüman gibi zamanın en büyük gazetelere muhabirlik yaparak…

Görüyorum ve izliyorum ki, Bizim Sakarya’nın da en renkli ve en üretken kişisi Yusuf Cinal…

Hakkımda yazdıkların için gönül dolusu teşekkür ederim değerli meslekdaşım.

Ben de Bizim Sakarya’da yazmaktan son derece mutluyum… Bu gazeteye vücut bulduran tüm arkadaşlarımı tebrik ediyorum.

Çocuklarımızı unutmayalım… Dedik ya çifte bayramı yaşıyoruz…

Tüm çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyorum…

Ramazana Bayramı’nın 3. günü aynı zamanda 23 Nisan…

Nasıl sevinmez insan?

Ve tüm Bizim Sakarya ailesinin, değerli okuyucularımızın ve Aziz Ülkemizin Ramazan Bayramını tebrik ediyorum.

İnşallah bu bayram ve hemen sonrasındaki seçimler ülkemize huzur, güvenlik, zenginlik ve mutluluk getirir…

Kalın sağlıcakla…