Çok iyi hazırlanmış izlenesi bir içerik,’’ ne kadar geniş bir kitleye ulaşırsa o kadar iyi olur’’ diye düşündüğüm bir sosyal medya paylaşımıydı. Ben de burada ,orada dinlediklerimi , başka şansım olmadığı için yazılı olarak paylaşarak, bu oluşumdan olumsuz etkilenenlerin yaşamına bir parça faydalı olayım istedim.
Bu inançla, biraz kısaltarak aktarıyorum şimdi…
İzlediğim; Derin mesajlar içeren bu kısa film, şöyle başlıyordu;
2018 yılında dünya;
Sosyal medyanın liderleri , daha iyi bir dünya yaratan destane çılgın tanrı rolü oynamayı bırakmalı. Ve tshirt üstünde ki tütüncü olduklarını kabul etmeliler. Çünkü çocuklara bağımlılık yapan ürünler satıyorlar. Hadi bununla yüzleşelim. Sosyal medyada ki beğenilerinizi kontrol etmek yeni bir sigaradır. PHİLİP MORİS sadece ciğerlerinizi hedefledi, dijital uygulamalar mağazası ise ruhunuzu istiyor. Facebook da 2 milyardan fazla insan kayıtlı. Bu sayı dünyada ki Hristiyanların sayısıyla hemen hemen aynı. İnsanlar y kuşağı kitlesi, günde 150 kez telefonlarını kontrol ediyorlar. Şöyle bir düşünürseniz uyandığınız andan itibaren sanki bu ortama terk edilmiş durumdasınız. Bir kaç teknoloji şirketinin düzenlediği düşünceler zihninize üşüşmeye başlıyor.
İnsanların her 15 dakika veya daha kısa bir sürede telefonlarını kontrol ettiğini gördük. Bunların yarısında aslında telefonlarına hiçbir mesaj ve uyarı gelmemiş .Bu onlara zihinlerinden gelen bir mesaj ve o mesaj şöyle diyor;Bir süredir facebooka bakmadın,twittera girmedin,acaba birileri intagramda ki gönderine yorum yaptı mı?Bu durum kortizol oluşturur ve sizi rahatsız etmeye başlar.Nihayetinde tek amacınız bu huzursuzluktan kurtulmak olur, ve sosyal hesaplarınızı kontrol edersiniz. Öyle görünüyor ki telefonumuz ve internetimiz olmadığında ya da şarzımız bitmek üzere olduğunda strese giriyoruz.Muhtemelen bu hissi hepiniz biliyorsunuz.Steve jobs ıphone ile tüm dünyada devrim yarattı ama kendi çocuklarının onu kullanmasına asla izin vermedi.Çünkü çocuklarının teknoloji bağımlısı olmalarını istemedi. Zamanımızın hiper nesil ayrımı son derece garip ve sağlıksız.Bu durumun tarihte bir eşi benzeri de görülmemiştir. İnsanlar bir restoranda oturuyorlar hatta bir masanın etrafında ama birbirleriyle konuşmuyorlar .Evdeyken birbirleriyle sohbet edemiyorlar. Herkes gibi olmak için üzerimize kurulan baskı o kadar büyük ki herkes sanki bir tv programındaymış gibi yaşamaya çalışıyor..Bizler muhteşem tüketicileriz ama zayıf üreticileriz. Sahip olmadığımız parayla tanımadığımız insanları etkilemek için, pahasını ödeyemeyeceğimiz şeyler alıyoruz ve herkes gibi olmaya çalışıyoruz. Facebook başından kalkın ve bir kitaba gömülün. Bir genç kız özçekim yapıp üzerinde oynamalar yapıyor. Çünkü onlara verilen mesaj yeterince güzel olmadıkları….
Şöyle bir söylem var teknolojinin tarafsızlığı onu nasıl kullanmayı tercih ettiğimize bağlıdır. Farkında değilsiniz ama kodlanıyorsunuz. İnsanların bunların bazılarını yada bağlandıkları şeyleri derhal bırakması gerekiyor. Çünkü bunlar toplumun işleyişini mahvediyor. Karşılıklı konuşma yok, yardımlaşma yok, yanlış yönlendirme ve yalanlar var. Bu tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun. Herkesi bir hafta sosyal medyadan uzaklaşmaya davet ediyorum .Telefonunuzun yada sosyal medyanın sizi kontrolü altına almasına izin vermeyin!
Diyordu bu kısa filmde, izleyenler bilirler görseli de son derece etkileyiciydi. Canlandırması yapılan bu klipte,toplum olarak sorunumuzun ifadesinde eksik var ,fazla yok.
Farkındayım biraz uzun bir yazı oldu, sosyal medya gibi eğlenceli de değil. Okurken sıkılmış da olabilirsiniz ama gerçek bu. Evet kodlanıyoruz ve evet internet kullanmadığımız zaman yoğun strese giriyoruz.Ve evet bu teknolojiyi, bu biçimde kullandığımız için sosyalliğimizi yitiriyor, gerçek kimliklerimizi kaybediyoruz. Artık etkileyecek hiçbir şey yapmıyor, sadece etkilenerek yaşıyoruz. Bu nedenle işimizi, eşimizi, anne yada babamızı ,zamanımızı ,dostlarımızı verimliliğimizi kaybediyoruz. Özgürleştiğimizi düşündükçe tutsaklaşıyoruz. Yaşadığımız anların tadına varamıyor sadece kaydedip paylaşıyoruz. Sosyal medyada attığımız gülücükler kadar gerçek yaşamda gülmüyor, gönderdiğimiz öpücükler kadar sevişmiyoruz. Bizler sosyal medya için yaşıyor ve orada yatıp kalkıp, yiyip içip geziyoruz. Ve biz ve biz… Her bir like da da ne yazık ki doğru ile yanlış, güzel ile çirkin, iyi yada kötü gibi kavramları yitirerek biraz daha yalnızlaşıyoruz.
NOT1.En son ne zaman baktınız sosyal medya hesaplarınıza , bir haftadan fazla mı oldu bence siz korkmayın.
Not.2 Ön kamerada ve filtresizde güzel ya da yakışıklı buluyor musunuz kendinizi? Evet mi? Siz mutlusunuz.
Not.3 Sevdiklerinize , işinize ve kişisel gelişiminize, hobilerinize ve rutin sorumluluklarınıza zaman ayırabiliyor ve telefonsuz yatağa girebiliyorsanız eğer henüz internet bağımlısı değilsiniz.