Sevgili okurlar,
Yıllar gerçekten çabuk geçiyor..Bu “hızlı dönüşüm” nedeni ile geride kalanları unutuyoruz..
Oysa geride kalanlar çok önemli?
Neden mi?
Bugünlerde bir darbenin yıldönümü için tekrar sokaklara döküleceğiz ve “demokrasi” tekerlemesini yeniden tekrarlayacağız..
Ah be demokrasi!
Bakınız,bu konuda yıllardır sık, sık yazarım..
Türkiye’nin geleceği gerçek “demokrasiden” geçer..
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yoldan saptığımızda başımıza neler geldi, hep beraber gördük!
Öyle “demokrasi” diyorsam, birilerine göre “demokrasi” değil!
Birilerine göre “başkanlık sistemi” değil..
Bir grup, bir küme, bir zümreye göre “demokrasi” değil..
Egemenliğin kayıtsız, şartsız millete olduğu bir demokrasiden söz ediyorum..
Egemenliğin kayıtsız, şartsız millette olduğu bir yönetim şeklinden bahsediyorum..
Şimdi siz,”demokrasi” anlayışını sulandırırsanız, o zaman “ümmeti bölmekten” söz eder, kendinizi savunmaya alırsınız..
Ümmet mi?
Millet mi?
Bizim tercihimiz belli, sizinkini bilmem!
İşte insanlarımızı bu söylemlerle ayrıştırdık, kula, kulak edilen bir sisteme bağladık!
Hükümetin İçişleri Bakanı Süleyman Soyla, FETÖ Terör Örgütü ile ilgili mücadelede, gazeteci Hande Fırat’a,” yüzde 99 bu işi bitirdik” diyor!
Temennimiz bu elbette!
Ama geldiğimiz bu noktada, buna inanan olacak mı?
Neden mi biliyor musunuz?
Bu FETÖ Terör örgütü yapılanmasının siyasi ayağına dokunabildik mi?
Dokunabildik mi “Ey Bülent Arınç usta!?”
Dokunmuşsak, bu dokunduklarımızı adil bir şekilde yargılayabildik mi?
Yine parayı veren, düdüğü çalmanın keyfini mi yaşadı bu sistemde?
Dokunabildik mi?
Türkiye’nin Hollanda Büyükelçisi Şaban Dişli’ye en kıyak rütbeler, kardeş Mehmet Dişli’ye hapisler!?
Nerede bu hareketin siyasi ayağı?
Haklısınız, kazın ayağını herkes biliyor da?..
Siyasi ayağı ise turlarda!
Bu darbenin hala çözülemeyen şifrelerini bir gün öğreneceğiz elbette, ama o günde, başka dayatılanları konuşuyor olacağız!
Bugün FETÖ Terör Örgütü Yapılanması ile mücadele ederken, öte yanda başka tarikatları, cemaatleri baş tacı yapanları, nereye koyacağız?
Evet, siz ülkeye “şeyhler, müritler ülkesi” haline getirirseniz, gelecekte daha çok sıkıntılar yaşacağız demek değimlidir?
İşte Ankara, İstanbul ve diğer illerde seçip, yönetime getirdiklerimiz, siyaset adına, milletin alın teri, emek paralarını, nasılda ona, buna, eşe, dosta, ahbaba, çavuşa, peşkeş çekmiş görüyoruz!
Bir taraf yiyor, bir taraf bakıyor!
İşte kıyametin her gün kopması, bundan yakındır?!
Kıyametin kopması!?....
***
Sevgili okurlar,
Sakarya Üniversitesi yönetimi, aldığı bir karar ile Üniversite kampusu içindeki esnafa, bir tebligat göndererek, mevcut anlaşmalarını bir daha yenilemeyeceklerini açıkladı..
Üniversitenin bu kararı Sakarya’da şok etkisi yarattı..
Üniversite bu kararı niye aldı ki?
Yine Bizim Sakarya ve diğer Sakarya basınından edindiğimiz bilgilere göre, Üniversite bu ticari alanları kendileri işletmeye açacakmış!?
Kafaya bak!
Hükümetleri, ülkenin bütün fabrikalarını satıyor, özelleştiriyor, Bizim Sakarya Üniversitesi de, bir ara Sakaryalı esnafa devrettikleri ticari alanları, tekrar geri almak için önemli bir karar almış..
İlk bakışta alkışlanacak bir karar olarak görülüyor ama, kendi hükümeti ile ters düşen bir karara Üniversite niye odaklanmış ki?
Bir yerden talimat mı geldi?
Geri alınacak olan bu ticari alanlar, bir başkalarına mı, peş-keş çekilecek?
Durup, dururken, bu yasal ticari kurum ve kuruluşlar ile köprüler niye atıldı ki?
Ey Rektör efendi!
Sen ve avenen buralarda yokken, bu üniversitenin kuruluşu için büyük özveri ile çalışan Sakaryalı esnafı cezalandırma niyetinin altında ne yatıyor?
Senin ait olduğun iktidara, yüzde 65 üstü oy vermek olmasın?
Yoksa, sizlerde mi Rize’den, Erzincan’dan, yeni esnaf kadroları ihdas edip, üniversiteye mi yerleştireceksiniz?
Ey rektör efendi!
Bu işlere kafa yoracağınıza, Üniversitenizin eğitim, öğretim kadrosuna kafa yorsanız ne çıkar?
Şöyle Sakarya Üniversitesine çağ atlatsanız, bu halkı daha mutlu ve memnun etmez misiniz?
Şöyle Sakaryalılarla bütünleşseniz, her alanda sesinizi, soluğunuzu, varlığınızı hissetsek iyi olmaz mı?
Yasalar çevresinde beş kuruşluk alın teri için, çoluk çocuğunun geleceğine hizmet eden, tertemiz rızkının peşinde olan ve üstelik üniversiteye büyük hizmet eden, katma değer katan bu kesimi, kapı dışarı etmek ne oluyor?
Sakaryalıları derinden üzen, sarsan bu olayı daha büyütmeden lütfen tatlıya bağlayınız!
Üniversitenizi, çağın gelişmelerine kafa yorarak tanımak, anlamak ve yazmak istiyoruz..
Sakarya bir deprem bölgesidir, bu konudaki çalışmalarınızı öğrenebilir miyiz?
Sakarya, bir tarım, bir sanayi kentidir, bu konudaki çalışmalarınız nelerdir?
Sakarya, bir su kentidir, su kaynaklarının geleceği ve o muhteşem, kayın ve çam ormanlarının geleceği hakkında önerilerimiz var mıdır?
Sakarya, bir turizm kentidir, yeşilin, siyahın en güzelinin görüldüğü dört mevsim Sakarya için, sosyal, kültürel, ekonomik, sportif yaptıklarınızı bizlerle paylaşır mısınız?
Sakarya’nın gururu olan bu üniversitede, bugünü kadar kaç Sakaryalı gence diploma verme imkanınız oldu, kaç Sakaryalı genci bünyenize kattınız, bunlardan biraz söz eder misiniz?
Öyle, esnafın anlaşmalarını bir çırpıda “yenilemiyoruz” demek kolaycılığına kaçmayınız!
Daha iyi hizmet,modern hizmet, çağdaş anlayışla bu esnaflardan istekleriniz elbette olabilir..
Ama, esnafı karşınıza almak, hiçte hoş bir durum değil..
Lütfen kararınızı gözden geçiriniz..
Yoksa, bu Sakaryalı sizin içinde, Cumhurun karşısına bir tabela asar ve sizi istemediklerini ilan ederler!
Gelin, kendinizi rezil rüsva etmeyiniz!
Milletin burnundan soluduğu, dolar ve euro’nun fren tutmadığı, borçların katlandığı, iş bulmanın, iş kurmanın gittikçe zorlaştığı bu günlerde, uzlaşmadan yana elinizi uzatınız..
Sakaryalının elini de havada bırakmayınız!
Demokrasinin en belirgin özelliği, uzlaşmayı emretmesidir..
Lütfen uzlaşmadan yana tavır alınız!