Sevgili okurlar,
Günlük hayatta karşılaştığımız, “çarpık durumlar, kuralsızlıklar”, insanı üzmenin ötesinde, “bu memlekette hal ve gidiş düzelmez”, diyenleri haklı çıkarıyor..
Sevgili Adapazarı hafızalarından, değerli araştırmacı Erol Girişken ve dostlar ile sohbetteyiz..
Bilirsiniz, bir çay içimi sohbetlere doyum olmaz..
Anlatılır da, anlatılır..
Erol Girişken bu, yıllara meydan okuyarak, hafızasını tazeliyor, “eski Adapazarı günlerine” gidiyor..
“Muhteşem bir Adapazarlılık bu” demenin ötesinde, bir “Adapazarlılık” bu?
Nereden mi, çıktı?
Öyle ya, “Adapazarı, Kocaeli’ne bağlıyken, Adapazarı” olarak bilinir, tanınırdı..
Romanlara, hikayelere, türkülere ve anlatılara, “bu Adapazarı adı”, nakış, nakış işlenirdi..
İşte  Erol Girişen ustam, kafayı fena takmış, “bu Adapazarı” adına?

ADAPAZARLI MI, SAKARYALI MISINIZ?
Aslında, iyi bir Adapazarlı olan Erol Girişken, “Adapazarı” adına takık değil, “Sakarya” adına takık?
Neden mi?
“Kardeşim Sakarya Nehri, Eskişehir’den geçiyor, Bilecik’ten geçiyor, niye oraların adı Sakarya değil de, Adapazarı adının üzerine, bir Sakarya adı bindirildi?”
Haklı mı, haklı!
1954 Yılında Adapazarı, il olarak, iller arasında yerini aldı..
İşte, o zaman, İl olan Adapazarı, merkez ilçe olurken, ilin genel adı ise “Sakarya” oldu..
Erol Girişken ustamın, itirazı bu!
“Sakarya yerine, Adapazarı adının daha çok kullanıldığına” dikkat çekiyor..
Gerçekten, sizler Adapazarlı mı, Sakaryalımısınız?
Erol Ustam, çakmak, çakmak gözleri parlarken, söze devam ediyor..
Bazen de, öfkelenmiyor değil!..
Sohbet bu ya, uzayıp gidiyor..
Söze, başkaları da karışıyor..
Bu defa, “Belediye kültür departmanlarında çalışanların yanlışlıkları” dillendiriliyor..

ADAPAZARI RESİMLERİ?
Sevgili Bizim Sakarya Gazetesi kurucu Başkanı Adnan Yüksel, “elinde birkaç Adapazarı resmi” ile çıka-geliyor..
Üzerilerine, Fransızca notlar düşülmüş olan resimlere, bu kentin hafızası olan Erol Girişken Ustam, göz atıyor..
Ressimleri, şıpbadak tanıyor..
Sözü, “eski Adapazarı resimlerine getirerek, bazı resimlerin Adapazarı’na ait olmadığını yüksek telden ifade” ediyor..
Bu yanlışın düzeltilmesi için, yapmadığı kalmamış..
Zamanın, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’na kadır çıkıp,durumu izah etmiş.. 

ADAPAZARI DİYE YUTTURULUYOR?
Duvara asılı resimleri tek, tek indirtmiş..
“Kardeşim bu resimler Adapazarı’na ait değil..Biri İstanbul, diğerleri de başka kentlere ait.. Bu resimleri bize Adapazarı diye yutturamaz ve bu yanlışta ısrar edemezsiniz” diyorda, başka şey demiyor..
Haklı mı, haklı!..
Sevgili Erol Girişken ustam’ın, bu kente ait söyleyecekleri, burada biter mi?
Bitmez, elbette!..
“Geyve’nin taşfırın ekmeğinden” söz ediyor..
Bu taşfırın ekmeğini almak için, Geyve’ye kadar gidip gelen Erol Girişken ustam, bu ilçe ulaşım araçlarına da takık?
Nasıl, takık olmasın?

ALLAH KORUSUN!
“Araçlar eski, hizmet iyi değil, şoförler tıka, basa yolcu alıyorlar!.. Bütün bunlar “belediye otobüsü” kılıfına uyduruluyor.. Yolculuk esnasında yaşananlar, filmlere konu olacak cinsten..Şoförler, telefon ile farklı muhabbetlerdeler.. İnsanlar, mecburen bu eski araçlarda seyahat ediyorlar..Allah korusun, bir kaza olsa, araçların tuz-buz olması işten bile değil!..”
Gerçekten, bu tarihi araçlar, neden yenilenmez?
Merkeze yeni otobüsler, ilçelere eskiler?
Bu kadar mı?
Ya, kent içindeki belediye otobüsleri!
Canım, Sakarya Büyükşehir Belediye Otobüslerinden söz ediyoruz..
“Şöförler çok agresif!
Bir iki kadın şoför var..Onlar ehbette ayrı ve farklı..
Yani erkek şoförler, sinirli ve araçlar kötü kullanılıyor.. Kent içinde hızlı mı, hızlı hareket ediyorlar?
Ya kent içinde, korna çalan minibüs şoförlerine, ne demeli?”
Bütün bunları, bir çırpıda, Erol Girişken ustam’dan öğreniyoruz..

AKYAZI GİDİŞ-GELİŞLERİ?
Durun, durun?
Eşim ile ben de, “bu sözü edilen otobüslerle seyahat etme imkanı” buldum..
Bir Akyazı gidiş-gelişine, tanıklık ettim..
İnanın, Erol Girişken ustam, az bile söylemiş!
Bütün bunları kim, kimler denetleyecek?
Ya da, “bu çarpıklıkları, iğreti durumları”, kimler sonladıracak ki?
İlin Valisi mi, ilçelerine kaymakamları mı, belediye başkanları mı?
Kim,kim?
Kiziroğlu Mustafa Bey mi?
Öyle, bir sihirli el varmı ki?
Bir dokunsa ve bütün bunlar son bulsa?
İyi olur, değil mi?
Yusuf Cinal yazıyor, 14 Kasım 2024