Geçen Salı günü, Sakarya Barosunda, çocuk istismarıyla mücadele hakkında bir etkinlikteydim.

Fena bir kalabalık yoktu. Baronun Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Elif Erdem Düzgün önemli açıklamalar yaptı. Çocuk Bedenime Dokunma hareketinin kurucusu Tuğba Kosova Camcıoğlu da toplantıya katılarak bilgi ve fikir alışverişinde bulundu.

Medyada neredeyse göremedik.

Akabinde, Perşembe günü Elif Hanım ile yapılan bir röportaj servis edilmiş. Bu sefer de “kimyasal hadım geri dönüşü olmayan bir yaptırım. Bu konuda çekimserim, masum insanlar da zarar görebilir. Önceliğimiz vakaları engellemek olmalı” diyen Elif Hanım, internette eleştiri yağmuruna tutulmuş. Kendimi tutamadım, bir şeyler yazmak istedim.

***

Ülke olarak suç işlenmesiyle derdimiz yok. Bizim derdimiz suçu işleyenle. “İdam edelim, asalım, keselim” derken hiç demiyoruz ki “bu suçun işlenmemesi ya da daha az karşımıza çıkması için neler yapabiliriz?”

Diyeni de linç ediyoruz…

***

Bataklıktaki sinekler gibi… Sinekleri kovalamak yetmez, kanatlarını koparalım. Hatta o da yetmez, öldürüp diğer sineklerin görebileceği yerlerde sergileyelim…

Göz ardı ettiğimiz şey; bataklık orada olduğu müddetçe bu sinekler hep var olacaktır, sineği nasıl öldürdüğünüz fark etmeksizin… Sinek yine sinekliğini yapacaktır.

Özellikle; bir pedofilin, çocuğa cinsel istismar eyleminde bulunan birine verilen cezadan ötürü kendisini frenleyeceğini düşünüyorsanız, çok naifsiniz… Öyle örnekler oluyor ki, bu insanlar on yıllar boyu hapiste yatıyorlar ve çıktıklarında ilk fırsatta bir çocuğumuzu daha istismar ediyorlar.

Sizce verilen ceza mı az? Hadım edilse başka bir şeyler yapmaz mı dersiniz? Çocuklarımız için zararsız bir insana mı dönüşür aniden?

Ben buna inanmıyorum.

İnanana da inanamıyorum.

***

İdam, bu konuda biraz daha etkili bir yöntem gibi duruyor. Hakkını vereyim.

Peki, bu davaların hakkını veren hâkimlerle ne sıklıkla karşılaşıyoruz?

Sanki ülkemizde;

Haksız yere hapis yatan insan yokmuş gibi

Herkes hak ettiği cezayı çekiyormuş gibi

Hiçbir kurumda yozlaşma yokmuş gibi

Hâkim ve savcılar kusursuzmuş gibi

Hakkaniyet esas ilkemizmiş gibi

İdam istemeyi anlamıyorum.

Anlayanı da anlamıyorum.

***

“Şikâyet etmeyin, ev ihtiyaçlarınızı karşılayalım” diyen örtbasçılar değişmedikçe

“Artık kirlendin, namusumuza halel getirdin” diyen anne-baba değişmedikçe

“Dokuz yaşında kızla evlenmek caizdir” diyen din adamı değişmedikçe

“Evli barklı adam, mağdur olmasın” diyen akraba değişmedikçe

“Bir kereden bir şey olmaz” diyen zihniyet değişmedikçe

“Evlenirse sıkıntı yok” diyen yasa değişmedikçe

“Rızası vardır” diyen hâkim değişmedikçe

Bir şeyin değişeceğini düşünmüyorum.

Düşüneni de samimi bulmuyorum.

Verilmeyen hapis cezası yerine, verilmeyen hadım cezamız olur.

Biz de deriz ki:

“Ne güzel cezalarımız var, hak edene vermediğimiz…”

***

Son olarak özetlemek amacıyla soruyorum:

Aşağıdakilerden hangisi içinizi daha çok rahatlatır ve daha huzurlu uyursunuz?

Çocuğu istismar eden kişinin hadım/idam edilmesi

Çocuğun istismar edilmemesi

Cevabınız A şıkkıysa,

bu sınavda başarısız oldunuz. Sosyal medyadan istismarcıya sövmeye devam…

Cevabınız B şıkkıysa,

bir şeyler yapma vaktidir. Vah vah, tüh tüh deme zamanı geçti. Hareketin parçası olun.