Yeni kuşak onları STK, Sivil Toplum Kuruluşu diye biliyor.

Bizim kuşak onları KTÖ, Kitle Toplum Örgütü diye.

Bir düzüne isimleri var… Dernek, sendika, vakıf, meslek örgütleri…

Şairin dediği gibi;

“Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar.”

***

Ruslar onlar için ‘неправительственная организация’ diye yazıyor; ‘nepraviltstvenaya organizatzia’ diye okuyor. Kelime kelime tercümesi ‘hükümet dışı organizasyon’.

İngilizler de aynı mantığı sahip; ‘Non-governmental organization’. Kelime kelime tercümesi; ‘hükümetten gayrı organizasyon’.

***

STK’lar demokrasilerin ilerlemesi için önemli bir itici güçtür. Güçlü sivil toplum kuruluşuna sahip olan toplumlar demokrasilerini de güçlendirir. O bakımdan STK’ları hükümet dışı organizasyon olarak nitelendirmek daha sorumluluk yükleyen bir tabirdir. Hükümetten bağımsız sivil toplum yararına çalışan kuruluş demek ve bunları böyle kabul etmek hem halka hem de hükümetlere fayda sağlar. Çünkü ileri demokrasilerin olmazsa olmazı mümkün oldukça check-balance etkisini genişletmektir. Medya’yı 4. güç yapmak, sosyal medyayı 5. güç olarak kabul etmek ve sivil toplum kuruluşlarını 6. güç gibi görmek.

Demokrasiyi şirin görmek isteyen bir hükümet sadece yasama-yürütme-yargı güçlerinin denetiminde değil aynı zamanda yasama-yürütme-yargı-medya/sosyal medya ve sivil toplum kuruluşları arasında ahenk içinde yaşayabilmeli. Bu unsurları kendisine bağlamayı değil, kendisine yanlışı gösteren doğru yolu bulmayı sağlayacak fener gibi görmeli.

Böyle bir yaklaşım hem hükümetin kendisi için hem de halk için en doğrusu olacaktır.

***

Sarı sendikaların havada uçuştuğu, sivil toplum kuruluşlarının hükümetlere biat ettiği, hatta spor kulüplerinin dahi hükümete yalakalık için yarıştığı bir Türkiye tablosunda işte tam da yukarıda bahsettiğim gibi bir sivil toplum kuruluşu var, bir meslek örgütü var;

İnşaat Mühendisleri Odası

TMMOB’ye bağlı olarak faaliyet gösteren İnşaat Mühendisleri Odası 26 şubesiyle Türkiye çapında hem inşaat mühendislerinin hakkını koruyor hem de vatandaşın hakkını kolluyor. Hükümetlerin, yerel yönetimlerin ‘rant’ veya ‘yakın akraba’ gibi cezp edici tılsımlara kapılmalarını önlüyor, onlara doğru yolu gösteriyor.

***

Sakarya şubesi ise tam bir efsane.

Ve efsane bir başkana sahip.

Hüsnü Gürpınar

Bu şehirde, ‘rant severler’ dışında yaşayan her bir vatandaşın kendisi için ama en çok da çocukları için tek tek teşekkür etmesi gereken adam, bu adam!

Cesur yürek Hüsnü Gürpınar

Adapazarı’nda çocuğunuzu alıp hala rahat rahat Gar Meydanında gezebiliyorsanız onun sayesindedir.

Tren yolu hala Adapazarı şehrine girebiliyorsa, tren arazisi bina inşaatına açılmadıysa onun sayesindedir.

Karasu kıyı erozyonundan korunduysa bu adam sayesindedir.

Bugün Yenikent çimento solumuyorsa bu adam sayesindedir.

***

Hani derler ya ‘Adam gibi adam’ diye… Hani gençlerin hep dilinde ‘Adamın dibi’ diye… İşte bunun Sakaryacası

Hüsnü Gürpınar

***

Ve önceki gün Hüsnü Gürpınar Türkiye için küçük, Sakarya için büyük bir adım daha attı.

Atatürk Stadı’nın TOKİ tarafından parsel parsel betonlaşmasını önledi.

İnşaat Mühendisleri Odası’nın açmış olduğu dava sonuçlandı ve Sakarya 1. İdare Mahkemesi Atatürk Stadyumu arazisinin ticaret merkezi ve konut alanı olarak düzenlediği değişikliği iptal etti, arazinin yeşil alan olarak kalması gerektiğine karar verdi.

Kestirmeden anlatacak olursak; oraya AVM yapılamayacak, lüks konutlar yapılamayacak. 600 milyon lira gibi bir rant oluşamayacak.

Sadece belli bir grup zenginin menfaati değil, vatandaşın menfaati öne çıkmış oldu.

Senin olan sende kaldı vatandaş. Çaktın mı?

İşte bu yüzden Hüsnü Gürpınar’a teşekkür etmen gerek.

***

Ben kendi adıma teşekkür ediyorum!

TOKİ ve yerel yönetim adına da teşekkür ediyorum; çünkü sen olmasan bazı ‘godomanlara’ boyun eğmek zorunda kalacaklar.

Muhalefet adına da teşekkür ediyorum tabii ki…

Onları hiç yormuyorsun, vatandaşın hakkını korumaları gerekirken ‘abilerini’ üzmeden işler tıkırında yürüyor (!)

Sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve diğer meslek örgütleri adına da teşekkür ediyorum! Sadece hükümete karşı değil, yaşadığın topluma karşı da nasıl sorumlu olunması gerektiğini gösteriyorsun. Gerçek anlamda ‘hükümetten bağımsız’ sivil toplum kuruluşu nasıl olunabildiğini gösteriyorsunuz.

Ve en önemlisi doğmamış çocuğum adına teşekkür ediyorum!

Bir gün bu şehirde gezerken bana, ‘Neden bu kadar çok AVM var?’ diye sorduğunda ‘Bunlar en az hali!’ diyerek birazcık olsun kendimi rahatlatabileceğim.

***

Yazıyı bitirmeden bir-iki söz de TMMOB için yazmak istiyorum. Yani Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği. Bilindiği gibi AK Parti hükümeti birliğin yetkilerini oldukça kısıtladı. Ve yeni yasal düzenlemelerle nerdeyse tamamen ‘sarı’ meslek kuruluşu haline getirmek istiyor. Gerekçe olarak da Gezi’yi gösteriyor, 1 Mayıs’ı gösteriyor…

Asıl gerekçe TOKİ olmasın…

***