PARİS Olimpiyatları artık geride kaldı. 15 günlük bir spor festivali gibiydi; geldi, geçti… 102 kişilik bir sporcu kafilesi ile Paris’e giden Türk sporcular sadece 3 gümüş, 5 bronz madalya ile 64. Sıraya çakıldılar.

Bu tablo bize hiç yakışmadı…

Spordaki üstün becerimizi (!) bir güzel sergiledik!

Daha doğrusu ve işin gerçeği, takke düştü, kel görüntü…

Fakat olay bununla da sınırlı değil. İş buralarda kalsa iyi; Türk sporu her geçen yıl, her geçen olimpiyat biraz daha gerilere gider.

Şimdi, şapkamızı önümüze koyup, düşünme, yeni çözümler üretme zamanıdır. Sporda yeni bir sayfa, yeni bir sistem ortaya koyma zamanıdır… Demek ki, şimdiye kadar tutulan yol, bizi başarıya götürmedi… Bu yolun sonu hüsran; ne kadar çabuk döner ve doğruyu yakalarsak, kalkınma hamlesi de oradan başlar…

DAHA ÇOK SPORCU ÇIKARMALIYIZ

Tarihimizde zaman zaman yetenekli sporcular çıkıyor. Bunlardan birkaç branşta birkaç sporcuyu buraya yazalım:

Güreşte; Hamza Yerlikaya, Yaşar Doğu, Ahmet Ayık, Gazanfer Bilge, Taha Akgül, Rıza Kayaalp gibi… İsimleri daha da yazabiliriz…

Tekvandoda; Bahri Tanrıkulu, Servet Tazegül, Tennur Yerlisu gibi…

Karatede; Haldun Alagaş gibi…

Halterde; Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu ve Nurcan Taylan gibi…

Motor sporlarında: Kenan Sofuoğlu gibi…

Olimpiyatlarda 30’un üzerinde branş var ve dikkat ederseniz ben sadece 5 daldaki sporcuları saydım. Daha çok sporcu, daha çok şampiyon çıkarmalıyız… Ve bu sporcuların alternatifleri de hazır olmalı…

SİSTEM BİR YERDE TIKANIYOR!

Sporumuzda tam anlamıyla bir “sistemsizlik” hâkim... Her gelen yönetici, problemlere çözüm üretmek yerine; cilalı, gösterişli işlere yöneliyor; olan aksaklıkları halının altına süpürüyor…

Kimse köklü bir çözüm üretmiyor! Biri üretmeye kalksa da bu durum, düzenden nemalananların rahatını kaçırdığı için, karşı hücumlar başlıyor, insanların hevesleri kursaklarında kalıyor.

Sporun sistemli bir şekilde kalkınması çok önemlidir… Eğitim, bir ülke geleceğinde ne kadar önemli ise, sportmen bir gençlik de onun kadar önemlidir. Bunun için çıkarılacak yeni “spor kanunu” ile Türkiye artık bulunduğu konumdan hızla uzaklaşmalıdır.

Öyle bir sistem kuralım ki, sağlam olsun, şeffaf olsun, hakkaniyetli olsun ve insanları eşit şartlarda spora yönlendirsin… Yapılan yanlışlarla sporcuların hevesleri kursaklarında kalmasın!

YOK MU BİR BABAYİĞİT?

Türk sporu bütün mevzuat ve teşkilatlarıyla dökülürken, dünyanın en geri kalmış ülkelerinin bile gerisine düşerken, bizim spor adamlarımız hâlâ güncel politikalarla oyalanma peşinde…

Yahu, Türkiye’nin de içinde bulunduğu şu “Olimpiyat Madalya Durumu”nu bir incelesenize! Görün bakalım, sportif yarışlarda kimlerin gerisinde kalmışız!

Bizler, güncel politikalar, itişip kalkışmalar, ayak oyunları ve çeşitli torpillerle hak etmeyen insanların önünü açarken, gerçek kabiliyetlilerin heveslerini kursağında bırakıyoruz. Türk sporundaki bu kısır döndü, gelecekte bir Naim Süleymanoğlu, bir Gazanfer Bilge ve bir Yaşar Doğu gibi efsaneleri çıkarması da olanaksız hale geliyor…

Dedik ya, şimdi özeleştiri zamanı... Aynanın karşısına geçelim ve “Biz nerede yanlış yapıyoruz?” sorusunu kendimize yöneltelim.

Bunu yapamazsak, yeni bir çıkış trendi de yakalayamayız…

Mesela şimdiki Gençlik ve Spor Bakanımız Osman Aşkın Bak, kollarını sıvasa ve bu konudaki problemleri Millet Meclisi’ne taşısa, sporcunun ve spor kulüplerinin her alanda planlı bir şekilde desteklenmesi için gerekli kanunların çıkarılmasına ön ayak olsa…

Yeni bir başlangıcın fitilini ateşlese… Belki birkaç yılda bunun karşılığını alamayız ama, o bakan, işte bu kalkınmanın fitilini ateşleyen bakan olur…

Hiç olmazsa bu şekliyle anılır…

Daha ne bekliyoruz… Şimdi tüm spor teşkilatlarının, kulüplerin, spor adamlarının, spor yazarlarının ciddi ciddi düşünüp, Türk sporunda bir devrim yaratmak için elini taşın altına koyma zamanıdır.

Gelecek olan başarıda sizin de tuzunuz olsun istemez misiniz?

::::::::::::::::::

ANLAMLI SÖZ

“Başarı, yılmadan ve kararlılıkla çalıştığınızda elde edilen tatlı bir ödüldür. Her adımınız, hedeflerinize biraz daha yaklaşmanızı sağlar. Karşınıza gelen engeller ise, sadece sizi daha güçlü kılar…”

:::::::::::::::::