Sevgili okurlar,
Tatil döneminde, sıkça ziyaret ettiğim ilçelerden birisi de Akyazı İlçesi oldu..İzlenimlerimin bir bölümün ‘Bizim Sakarya’ okurları ile paylaştım. Mutlaka hatırlayanlar vardır..
Sakarya’da en çok sorulan ve gündemde tutulan konulardan birisi de ‘aidiyet’ meselesidir..Üzülerek söylüyorum, bu konu ile çok yakından ilgilendiğimiz gibi hala ‘kız alıp-vermede’ bile aidiyetler arası çekingenlik yaşandığı vakıadır..
Üzülerek ifade edeyim ki, ‘aidiyet’ meselesine takıldığımız zaman, işin içinden çıkamayız?
Neden mi?
O zaman, işin içine din vurgusu girer, kültürel farklılıklar girer, girer de girer!..
O nedenle,Sakarya’da sıkça konuşulmasına, gündemde tutulmasına rağmen, yeni nesil bu ‘aidiyet’ vurgusunu aşmaya büyük özen gösteriyor..
Evlilikler, arkadaşlıklar, ortaklıklar, birlikte geziler, birlikte oyunlar, okullu olmak, bunun en güzel örneğidir..
Elbette insanlar, kendi kültür değerlerini yaşatacak, annesinden, babasından, hatta atatan gelen dini inançları konusunda hassasiyet gösterecekler..
Burada bir sıkıntı yok..
Bu açıdan Sakarya, il olarak iyi bir örnek..
Hemen her toplum Sakarya’da temsil ediliyor..
Kurulan yöre ,hemşeri dernekleri buna en iyi örnektir..
Farklı köyler, farklı gelenekler, farklı kültür değerleri yılların içinden geçerek yaşatılıyor..
Bu elbette bu bir kültür zenginliği..
Ancak Sakarya’nın kültürel açıdan zengin bir il olduğunu söyleyemeyiz..
Evet, Koca Üniversitemize, meslek yüksek okullarımıza, liselerimize ve ortaokul, ilkokul ağına rağmen manzara acı..
Her yıl kaç yazarımız kitap yayımlıyor?
Hemen yanı başınızdaki kütüphaneye, günde kaç kişi girip çıkıyor?
Belediye halk kütüphaneleri var mıdır, yok mudur?
Şöyle ilimizde yayımlanan gazeteleri, okuyanların sayısı nedir?
Bu gazetelerdeki kültür vurgusu, memnuniyet edici bir seviyede midir?
Düzenlenen paneller, konferanslar, toplantılarda, kültür vurgusunun yeri ne kadardır?
Daha da ileri gidersek, Sakarya’da okuma-yazma oranı nedir?
Üniversite sınavlarında, Sakarya’nın başarısı konuşuluyor mu?
Sakarya Gazetesi’nden öğrencim olur Fahri Tuna..
Kendi kişisel sayfasında paylaştığı bir not gözüme ilişti..
’Süleymaniye Külleyesi 1557’
Tarihi bir eserimizin altına,’ Biz sokaktan toplama bir millet, Kızıldereli derisi soyan bir devlet, Bedevi bir medeniyet değiliz!.’
Notunu düşmüş,sevgili Tuna..
Sıkça kullanılan bir sözdür ama, kime ait olduğunu bilmiyorum.. Ancak Fahri Tuna kardeşim söylemiş ise ne ala!..
Şimdi asıl baklayı çıkarıyorum;
Mesela, Sakarya merkezde, Serdivan’da, Erenlerde, Akyazı’da, Karasu’da, Hendek, Sapanca, Geyve diğer yerleşim birimlerimizde, Cumhuriyet döneminde, vatandaşlarımız tarafından yaptırılmış kaç eserimiz mevcuttur?
Elbette devletin, milletin birlikte yaptığı eserleri kastetmiyorum!
Sakarya,’ hoş görünün kenti’ olarak adlandırılabilinir..Ama bunu destekleyecek argümanlarınız elinizde yoksa, elle tutulur örnekler veremiyorsanız, o kent ‘kültür fakiri’ bir kent olarak anılmaya ve kalmaya mahkumdur!..
Bu açıdan sevgili Fahri Tuna’nın beni davet ettiği, ‘Kurtuluş Mahallesi, Bankalar Cd. No:39, 54100 Adapazarı/Sakarya- Türkiye’ adresinde küçük iki katlı ahşap yapı içerisindeki ulviyeti, sıcaklığı, samimiyeti size nasıl anlatsam..
Bildiniz, Sait Tanış Kültür Merkezi’nden söz ediyorum..
Tanış Ailesi adına, bu yapıyı Sakarya’nın hizmetine sunan Tanış Ailesi fertlerinin, içten, sıcak, samimi kültür miraslarından haberiniz varmıdır?
Diyeceksiniz ki, Sakarya’da resmi kurumları bile doğru-dürüst bilen var mı?
Haklısınız!
Demem o ki, yaşanılan kente, köye, mahalleye, orada doğup büyüyenler, yaşayanlar, bir değer katmamışsa, hangi kültür değerinden, birikiminden, gelecekten bahsedebiliriz?
Şunu söylemek istiyorum da, bir türlü söyleyemiyorum, yıllar içinden gelen varlıklı ailelerin, kültürümüze, ilimize katkısı nedir?
Hangi eserin, hangi kültür yapıtının altında imzaları var?
Evet,sesinizi duyar gibiyim.. Ama yetmez! Hele kültür fakiri ilçelerimiz.. Köylerimiz.. O büyüklerimizin kurduğu ‘köy odalarını’ bile kapattık..
Nerede o kültür toplantıları?..
Nerede o her yılsonu müsamerede buluşanlar?
Kurulsun okey masaları!
Vay ki,ne vay?
Bu nedenle, bu ilde yaşayan varlıklı ailelere, sülalelere, iş adamlarına çağrımdır..
Bu kente kültür yatırımında bulununuz..
Gençlerimizin, kadınlarımızın, insanımızın buluştuğu, kültürümüzü harmanladığı mekanlara ne çok ihtiyaç var..
Sakarya, trafik kazaları ile cinayetleri ile kavgaları ile değil, yetiştirdiği kültür adamları ve eserleri ile anılmalı..
Bu yönde çabanız var mı?
Son olarak şunu söylemek istiyorum..Sakarya Harmanlık Spor Kulübü
Lokali’nde bir çay içimi, Sakarya’nın tüm yerel gazeteleri yanında, ulusal gazeteleri de okuyabilirsiniz..
Yönetim Kurulu’nu bu açıdan tebrik ediyorum.. Kek, pasta vermiyorlar ama, sıcak, demli çaylar var, gevrek simitleri var..
Bu kente bir çivi çakana elbette minnet, müteşekkiriz! Fakat Sakarya’yı bir kültür kendi yapmak için gayretimiz yoksa, daha farklı acıları da yaşarız..
Sakarya’nın bu açıdan bir kabadayı, mafya kenti olarak anılmasına hepimiz karşı çıkmalıyız..
Bize efelenenler değil, kültür kabadayıları, yiğitleri gerek..
Bele silah koyup, taşımakla kabadayılık olmaz!..
Kabadayı, yiğit, kültürel değerlere, geleceğe sahip çıkandır..
Bu nedenle, Sakarya’nın ve Türkiye’nin kültür kabadayılarına ihtiyacını da konuşmalıyız..
İşte bu yolun yolcuları, Sait Faik Abasıyanık, Ziya Taşkent, Sezgin Burak, Yıldırım Gençer, Zeynep Değirmencioğlu, Mehmet Niyazi Özdemir, Ayfer Tunç, Aykut Kocaman, Hayrettin Uysal, Nuri Bayar, Ayhan Sakallıoğlu, Abdullah Çelik, Hasan Uyar, Fahri Tuna, Özgür Arık, Nedim Kurtiç, Sezai Matur, Cihan Ersöz, Kenan Certel, Müjgan Zaman, Zühal Erol ve diğer adını sayamadıklarımdır..
Selamlar olsun!