İlkokulda başarılı bir öğrenciydim... Okula kayıtsız gittiğim için ikinci sınıftayken sınıf tekrarı yapmak zorunda kalmıştım… O dönemde ana yaşına değil, kimlik yaşına bakılıp, okula kaydediliyordu öğrenci… Çoğu aileler, çocukları askere geç gitsin diye en az 2-3 yaş küçük yazdırırlardı nüfusa… O dönemlerde evin erkekleri gurbette oldukları için aileler böyle bir yönteme başvuyorlardı…
Bende durum ise çok farklıydı… Abimden önce 7 abim dünyaya gelmiş, hiç biri yaşamamıştı… Ben de ailenin en küçük ferdiydim… Babam, ev ekonomisine katkı sağlamak için evden uzak kalıyor, iş yükü abime düşüyordu…
Ortaokul ve lisede çok başarılı bir öğrenci değildim… Ortaokula kayıt olduğumuz günden beri siyasi görüş çatışmaları dur durak bilmezdi… O dönemlerde çoğu derslerimiz boş geçtiği gibi bazı günlerde okula bile gidemezdik… Bazı öğretmenlerimiz, derslerden geri kalmayalım diye programına uymadan ders işlerlerdi… Bir seferinde sınıfımızın basıldığını biliyorum. Hem de okulumuzun üçüncü sınıf öğrencileri yanlarına kattıkları lise talebeleriyle birlikte sınıfın kapısına 3 kişi birden abanarak açmış, hocaya “ Hoca hoca kimden izin aldın da bu sınıfta ders yapıyorsun… Bizim iznimiz olmadan bu sınıfta bir harf bile öğretmezsin… Bizim sözümüz bu sınıfta geçmezse kendini Erzurum'da bulursun…” şeklinde sözler sarf etmişlerdi… Hocamız, “Biz dersimize devam edelim çocuklar. Sizler yarının büyükleri olacaksınız. Devletinize milletinize hizmet edeceksiniz… Az önce sınıfımızın kapısına dayanan 3-5 çapulcu gibi olmayacaksınız…” dedikten sonra 15 dakika daha ders işleyebildik… Ve her gün sınıfımızda ders işlenip işlenmediği konusunda okuldaki ispiyoncu arkadaşlarımız tarafından, hocamızın ifadesinde olduğu gibi 3-5 çapulcuya haber uçurulurdu… Bu olumsuz durum, lise birinci sınıfa kadar devam etmişti… Okulda bu kadar olumsuzluk yaşanırken, o dönemin okul müdürü, adını söylemeye dilim varmıyor, okul kapısında kıyafet ve saç kontrolü yapardı… Karlı bir havada yolun yarısından fazlasını yaya yürümüş, okula 24 dakika geç kalmıştık… Okul müdürü geç kalanları tek tek odasına çağırıyordu. Odadan çıkanlara müdürün ne dediğini sorduğumuzda aldığımız cevap “saçmalık” olmuştu… Sıra bana gelmişti. Müdürün odasının kapısını çalıp içeri girdim… İlk duyduğum şey; “ Vay… vay… vay… sende mi geç kalmışsın Sabri bey?” olmuştu… Müdürümüze neden geç kaldığımızı detaylı bir şekilde anlatmama rağmen beni dinlemiyor gibiydi… Masasından kalkıp; “ Senin saçların mi uzamış” diye seslendikten sonra yanına çağırdı. Parmaklarıyla saçımın uzayıp uzamadığına baktı. Biraz uzamış olduğunu fark edince ön taraftan makasla kesti… Müdürün bu davranışı çok zoruma gitmişti… Kızgınlığıma rağmen izin isteyip, odasından çıkmıştım… Koridorda bekleyen arkadaşlarıma soru yöneltmelerine fırsat vermeden saçlarımı gösterdim… Kesilmiş yeri kapatmak için bir şekilde ıslattım… Akşam eve gelince annem, “Bu ne hal oğlum. Ne olmuş sana böyle…” dediğinde müdür yaptı diyememiş, arkadaşlarımdan birinin şaka yaparken aşırıya kaçtığını söylemiştim… Annem, ablamı yanına çağırarak, aile büyüğümüz Osman amcadan bütün takımlarıyla tıraş makinesini getirmesini istemişti…
Annem; “Kaç numara olsun oğlum, sen söyle ona göre makineye aparat takacağım” dedi… Ben de, “arkadaşların makasla kestiği kadarını kısaltman yeterli. O da muhtemelen 3 numaradır… Evet evet 3 numara olsun…” cevabını vermiştim…
Saç tıraşından sonra ablamın ılıklaştırdığı suyla saçımı yıkamış ve akşam yemeği yemeden yatağıma girip, yorganı yüzüme kadar çekmiştim… Yorganın altında o kadar çok şey düşünmüştüm ki şimdi yazıya döksem sayfalar yetmez…
Bizim Sakarya Gazetesinin ilgili köşesinde, yazılarımla siz değerli okuyucularımızla buluşmadan önce yarım asırdır yayın hayatını sürdüren Ardeşenin Sesi Gazetesi’ne yazıyordum ve halen daha yazmaya devam ediyorum… Yukarıda bahsettiğim konu ortaokul yıllarında yaşadıklarım hakkında. Kaleme aldığım yazıyla ilgili olduğu için, Ardeşenin Sesi Gazetesi’nde yazdığım yazının bir bölümünü alıntılayarak, sizlerle paylaşmak istiyorum… Lisede müdürümüzün “Hepimiz köylü çocuğuyuz. Gelir giderimiz belli. Okul kıyafeti için aynı renk takım alınması zorunluluğu yok… Çoğumuz, abilerimizin, babalarımızın veya komşularımızın giysileriyle okuduk… Yokluğun ne demek olduğunu çok iyi bilenlerden biriyim… Onun için temiz ve düzgün takım elbise, kravat ve gömlek giymeniz yeterli… Ayakkabı konusunda hiçbir zorlama yapmayacağım. Aile bütçeniz size ayakkabı almaya yetmiyorsa kara lastik, Lazca adıyla uça postali yani kuçxe modvalaşe, mutu ziraten him modveri mektebişa moxtitu (ayağınıza giymek için ne buluyorsanız onu giyerek okula gelin)” konuşmasıyla eğitim hayatımız tamamen değişmişti… Öğrenciyi koruyan, kollayan, gösteremese de sevgisini hissettiren bir müdürümüz vardı artık…
… Öğrencilerin okuması için iki okul idarecisinin göstermiş oldukları çabalar hakkındaki yorumu sizlere bırakıyorum…Bu vesileyle 1980 yılında lise müdürümüz olan kıymetli öğretmenim Nejat İslamoğlu’nu, müdür yardımcımız Abdurrahman Aslışen’i ve aramızdan ayrılan tüm öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum…
Bu arada ortaokuldan sonra ne olduğunu merak edenler için; boş geçen derslerimiz ve saç ölçer müdürümüze rağmen fedakar ve korkusuzca bize ders veren hocalarımız sayesinde öğrendiklerimizle lise birinci sınıfta birkaç derste sorunsuzca başarılı olmuştuk… Ancak bu durum sınıfta kalmamı engelleyememişti… O yıl 33 kişilik mevcudun yarıdan fazlası sınıfta kalmıştı… Ekonomik şartlar gereği, halamın oğlu ve ablamın eşiyle birlikte Denizli’ye bağlı eski adı Kızılhisar olan Serinhisar’da PTT binasının inşaatında çalışmaya gitmiştim… Liseye 3 yıl ara verdikten sonra kurtarma yazılılarıyla lise ikiye başlamıştım… Üniversitede olmam gerekirken halen daha lisedeydim… Kayıp yılların suçlusu kimdi? Karşıt görüşlü insanlar mı yoksa saç ölçer müdür mü?… Ne dersiniz?
Bir çoğunuz, ortaokul müdürünüz ne yapmış, öğretmenlik hayatına devam etmiş mi diye merak edebilir… Bilgilendirme vermek için yazıyorum; soyadını değiştirmek zorunda kalmış, yerel yönetimler ve milletvekilliği aday adaylığı için defalarca başvurularda bulunmuş. Ancak ortaokulda öğrencilerine yaptıklarından dolayı, soyadını değiştirmiş olsa bile, bu başvurularının hiç birinden sonuç alamamış… Durum bu… Yorum size ait…
2023-2024 Eğitim Öğretim Bahar Yarı Yılı bütün eğitim kadrosu ve öğrencilerimize başarı getirsin…