Sular gitti, köy kurudu!
Beş bin yıllık tarım arazilerini kendi ellerimizle yok ediyoruz…
Ankara Gölbaşı Kırıklı Köyü’nün suları kuruyor, verimli tarım arazileri yok oluyor…
Düşük kalorili kömür rezervi olduğu bilinmesine rağmen, kömür çıkarma işlemine önce küçük alanda açılan ocakta başlanıyor, şimdilerde ise kömür ocağı için alan genişliği yapılarak, 11 bin dönüm verimli tarım arazisine yayılmak isteniyor…
Küçük alanda açılan kömür maden ocağı, önce suları kuruttu, sonra da toprakları bitirdi. Ocağın genişletilmesi durumunda 5 bin yıllık verimli tarım arazileri yok olacak…
Bu tehlikeyi gören TEMA Vakfı harekete geçerek, Ankara Valiliği’nin verdiği “ÇED Gerekli Değildir” kararına dava açtı…
Geçtiğimiz Cumartesi günü, Kaçkar Dağları eteklerindeki vadilerde yapılmak istenen HES’lerin son durumu hakkında bilgi almak için doğasever, sevgili dostum, TEMA Vakfı Ankara Temsilcisi Nevzat Özer’i aradım. Özer, HES’lerle ile ilgili gerekli bilgileri aktardıktan sonra, Ankara Gölbaşı Kırıklı Köyü’ndeki kömür maden ocağının çevreye verdiği zararlardan bahsederek, Ankara Valiliğin maden ocağı için verdiği “ÇED Gerekli Değildir” kararına dava açtıklarını söyledi ve ekledi;
“Ankara İli Gölbaşı İlçesi Kırıklı Mahallesi (Köyü)’nde başlatılmak istenen kömür madeni projesi tarım topraklarını, suyu, geleneksel köy yaşamını geri gelmemek üzere yok edecek…”
Doğasever, sevgili dostum Nevzat Özer, TEMA Vakfı olarak, Kırıklı Köyü’nde başlatılmak istenen kömür madeni projesinde Ankara Valiliği’nin verdiği “ÇED Gerekli Değildir” kararına karşı neden dava açtıklarını şu şekilde sıraladı;
*TEMA’nın Gölbaşı’ndaki kömür madeni projesine itirazı var.
“Ankara İli Gölbaşı İlçesi Kırıklı Mahallesi (köyü)’nde başlatılmak istenen kömür madeni projesi tarım topraklarını, suyu, geleneksel köy yaşamını geri gelmemek üzere yok edecek.”
*Proje alanının tamamı tarım arazisi
“Köydeki buluntular ve Galatlardan kalan kalıntılar, en az 3 bin yıldır bu topraklarda tarım yapıldığını gösteriyor. Buğday, arpa, nohut yetiştiriliyor. Proje alanı 13 bin dekarlık köy arazisinin 11 bin dekarını kapsıyor. Tarım ve hayvancılık tamamen bitecek.”
*Sular kuruyacak
“Yer altı ve yerüstü su kaynakları kaybedilecek, maden köyü susuzlaştıracak, su kalitesi ağır metallerle bozularak kullanılmaz hale gelecek.”
*Yaratılan toz, emisyon ruhsat alanı dışındaki toprakları da etkileyecek
“En az 25 yıl, milyonlarca ton toprak yerinden alınıp başka yerlere taşınacak, ağır metallerin serbest kaldığı toz bütün bölgeye yayılacak.”
*Mogan ve Eymir Gölleri’nin yer aldığı Özel Çevre Koruma Bölgesi etkilenecek.
“Bu bölge kuşlar tarafından barınma, üreme, konaklama amaçlı kullanılan, Ramsar’a aday gösterilen önemli kuş alanlarından birisidir. Bölgede 83 farklı kuş türü tespit edilmiştir. 47’si endemik 493 bitki türü bu bölgede yaşamaktadır. Toz, açığa çıkan ağır metaller, gürültü biyolojik çeşitliliğe zarar verecektir.”
*Kalitesiz kömür yakılmak üzere 200 km uzaklıktaki termik santrale taşınacaktır.
“Milyonlarca ton düşük kalorili kömür 200 km uzaklıktaki Eskişehir Mihalıççık da bulunan santrale taşınacaktır. Yaratılan trafik, harcanan yakıt, kazalar, toz emisyonu onlarca yıl sürecektir.”
*Dünya kömürden vaz geçerken bizdeki bu ısrar niye ?
“Kömürlü termik santraller, yarattıkları toz ve emisyon, kullandıkları su ile küresel ısınmanın baş sorumlularından biriyken, 30’dan fazla ülke kömürden çıkış programlarını açıklarken Türkiye’nin kömür ısrarını anlamak mümkün değildir.”
*ÇED İzinleri formaliteden ibaret bir sürece dönüşüyor.
“Bütün topraklar kaybediliyor, sular kirleniyor ve kaybediliyor, toz toprak, emisyon bırakın köyü her tarafı tehdit ediyor; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ÇED Gerekli Değildir kararı veriyor. Şirket; 11.000.000 metrekare için kömür ruhsatı almış, ama 249.300 metrekarede kömür çıkaracağım demiş, 250.000 metrekare olsa, daha kapsamlı bir izne tabi olacak. ÇED Raporu hazırlanacak, halkı bilgilendirme, İnceleme Değerlendirme Kurulları, Nihai ÇED gibi süreçlerde tartışmaya açılacak. Bu art niyet bile görülemiyor. Şirketin ruhsat alanı, izin istediği alanın 44 katı büyüklüğünde. Kolaylıkla verilen bu izinler; geleneksel köy kültürüne olduğu kadar, bilim, vicdan ve hukukun duvarına da çarpacaktır. TEMA Vakfı Ankara Temsilciliği olarak toprağını, suyunu, tarımını korumaya çalışan köy halkına saygılarımızı sunuyoruz…”
TEMA Vakfı Ankara Temsilcisi Nevzat Özer’in açıklamalarından ve de bana gönderdiği ve yazının içinde paylaştığım fotoğraflardan yola çıkarsak; Ankara Gölbaşı Kırıklı Köyü’ndeki kömür maden ocağı açılmadan önce köyün hemen ortasında bulunan çeşmeden büyük-küçük baş hayvanlar su içerdi, insanlar buğdayını, kilimlerini yıkardı. Köy halkı suyun başında buluşup, sohbet ederdi. Açılan bir maden ocağı önce suları, sonra toprakları bitiriyor… Düşük kalorili bir kömür rezervi var, önce küçük bir alanda başlıyor, şimdi 11 bin dönüm erimli tarım arazisine yayılıyor. Kömür, köyü susuzlaştırıyor, suları ağır metallerle kirletiyor ve çevresini tozlarla öldürüyor…
Çıkarılacak kömür, tam 200 km uzaktaki (Eskişehir Mihalıççık) bir termik santrale kamyonlarla taşınacak, orada yakılacak, toz, kül, susuzlaştırma sonrası elektrik üretecek ve ballı sözleşmelerle elektriği devlete satacak, halk yine yüksek elektrik bedellerinin faturasını ödeyecek…
Ve en önemlisi 5 bin yıldan beri tarım yapılan topraklar, geri gelmemek üzere yok olacak. Geleneksel köy yaşamı ve hayvancılık bitecek… Bunca kötülüğün tek kazananı var; o da bir şirket…
10 Temmuz 2024
Sabri Aslışen/ ANKARA