Sinir sistemi, diğer vücut sistemlerini birbirine bağlayan bir kontrol sistemi olarak tanımlanabilir. Beyin, omurilik ve vücuttaki diğer sinir dokularından oluşur. Sistemin birincil işlevi, insan vücudundaki iç ve dış uyaranlara tepki vermektir .
Sinir sisteminde fiziki veya psikolojik olarak gelişecek sonuçlar doğrultusunda rahatsızlıklar gün yüzüne çıkar veya tetiklenir.
Merkezi sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur. Beyin vücudun kontrol merkezidir ve milyonlarca sinirsel bağlantı içerir. Bu organ, vücuttan ve çevresinden mesaj göndermek ve almaktan sorumludur. Beynin her bir parçası insanın farklı yönleri için uzmanlaşmıştır.
Sinir sisteminde oluşacak deformasyonların bedenimiz üzerinde kalıcı veya geçici sonuçları olur, psikosomatik rahatsızlıklar olarak adlandırdığımız sorunların temelinde psikolojik huzursuzluklar yer almaktadır.
Örneğin, temporal lobun görme ve işitmede önemli bir rolü vardır, ancak frontal lob motor fonksiyonu ve problem çözme için önemlidir. Omurilik beyne bağlanır ve sinirlerin ve beynin ana konektörü görevi görür.
Merkezi sinir sisteminin dışında yer alan sinir dokusu topluca periferik sinir sistemi olarak bilinir. Bu sistem ayrıca otonom ve somatik sinir sistemine ayrılabilir. Otonom sistem, sindirim ve solunum gibi bedensel organları ve mekanizmaları düzenleyen istemsiz bileşen olarak adlandırılabilir.
Somatik sistem, duyusal uyaranları alıp beyne göndererek veya beyinden mesajların kasların kasılması ve gevşemesi için beyinden ileri geri iletmekten sorumludur.
Herhangi bir fizyolojik veya yapısal bozukluk olmadan ve altyapısı psikolojik sebepler yüzünden ortaya çıkan psikosomatik hastalıklar arasında tansiyon problemleri, çarpıntı, hazımsızlık, ishal, reflü, kabızlık gibi mide ve bağırsak hareket bozuklukları; kaşıntı, deri hastalıkları, migren, bedenin uç noktalarında uyuşma, karıncalanma hissi yer alır.
Psikosomatik rahatsızlıklar; kişinin kendi hayatında ve ya sosyal çevresinde yaşanan travmalar ve duygusal çatışmalardan gün yüzüne çıkmaktadır.
Bilimsel olarak yapılan araştırmalara göre; içsel huzursuzluk ve yaşamış olduğumuz stresler yaygın olarak beden yolu ile ifade edilmektedir.
Kişinin sorunlarla ve karşılaştığı zorluklarla başa çıkma eşiği düşük olduğunda; bedeni bunlarla başa çıkmak için çözüm arayışına girer ve fizyolojik rahatsızlıklar meydana gelir.
Örneğin, organizma, yoğun strese maruz kaldığında etkilenen ilk organlardan biri mide olur. Strese maruz kalındığında, midedeki asit üretimi hızlanır. Kronik stres durumlarında sürekli asit salgılanması mideye zarar vermeye başlar ve reflü, gastrit gibi hastalıklar doğabilir.
Her zaman savunduğum ve hayatımda kullandığım bir tasvir vardır;
Ruh iyileşmeden beden asla iyileşmez… Önce ruh sağlığımızı dinç ve sağlıklı tutacağız ki; psikosomatik rahatsızlıklarla karşı karşıya kalmayalım.
Hastaya yapılan tahlil ve tetkiklerden sonra durumun psikolojik olduğunu fark etmek oldukça mümkündür, tedavi sürecindeyse mutlak suretle hasta rahatsızlıkların psikolojik huzursuzluklardan kaynaklandığını kabul etmelidir.
Streslerle ve karşılaştığımız zorluklarla mücadele etme eşiğimizi yükseltmek ve alacağımız profesyonel bir destek bizi huzura ve akabinde sağlıklı bir bedene kavuşturacaktır.
Kişinin yaşadığı süreç, travmaları, kendisi ile ilgili geliştirdiği negatif tutum ve davranışlar, panik atak, anksiyete bozukluğu ve panik bozukluk gibi psikosomatik hastalıkların tedavisinde EMDR yöntemi oldukça etkilidir.
İçinize attığınız ve yarın geçer bir şey olmaz dediğiniz tüm olumsuz duygu ve düşünceler günün birinde daha ağır bir halle gün yüzüne çıkacaktır.
Psikolojimizin dinç ve sağlıklı olması; hayatımızda gül bahçeleri açar, aksi bir durum ömür boyu huzursuzluk ve hastalıklarla dolu bir hal alır.
Üzümü yemek için bağcıyı dövmeye gerek yok diye düşünüyorum.
Hiç bir şey için geç olmadığını unutmayın; dün geçti, yarın gelecek mi meçhul, o yüzden yaşadığımız şu anın kıymetini bilelim.
Sağlıklı bireyler; sağlıklı aileler oluşturur, sağlıklı ailelerde huzur ve refah seviyesi yüksek bir toplum haline dönüşür.
Sevgilerimle, hoşçakalın.