GEÇEN hafta oldukça hareketli geçti. Terör ülkesi İsrail’in Başbakanı Binyamin Netenyahu’nun ABD Senatosu’nda alkışlarla karşılanması sonrasında, ülkesine döner dönmez, katliama kaldığı yerden devam etmesi tüm dünyanın dikkatini çekti, nefretini bir kez daha kamçıladı.
İsrail, bir yandan masum Filistin halkına kan kustururken, öte yandan Beyrut’a bomba yağdırıyor…
Yetmiyor, birçok örgüt komutanına, siyasi liderlere yaptığı suikastlarla bulunduğu bölgeyi ateşe vermeye devam ediyor…
Amerika’nın şımarık ve katil çocuğu bu defa Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’yi İran’ın başkenti Tahran’da katletti.
İsrail bunu sık sık yapıyor ve dünya savaşının fitilini ateşliyor…
Tabii ki arkalarında dünyanın her bir yanında kök salan güçlü bir Yahudi lobisi bulunuyor… Arkasına emperyalizmin ve Siyonizmin gücünü alan İsrail, dünya barışını hızlı bir şekilde tüketiyor…
NEYİN YASINI TUTTUK?
Bilindiği gibi geride kalan 1 Ağustos Perşembe günü, İsmail Haniye’nin öldürülmesinden sonra Türk Hükümeti, ülkede “milli yas” ilan etti. Bayraklar tüm yurtta ve temsilciliklerde yarıya kadar indirildi.
Bu neyin yasıdır anlayamadık!
Bu ülkenin öz be öz evlatları cephelerde şehit düşerken, 5 kişi, 10 kişi, 15 kişi, 31 kişi ve 33 kişi… Ve binlerce kahraman askerimiz gerek sınır içinde ve gerekse sınır dışında kalleşçe pusularla şehit edildiği zaman neden ilan etmediniz bu yası?
Neden uğruna can verdikleri ay-yıldızlı bayrağımızı yarıya indirmediniz?
Bizim aziz şehitlerimizin canı can değil miydi?
Kendi insanımıza, kendi canımıza esirgediğimiz “milli yası” neden Hamas’ın bir yetkilisi için tutuyoruz?
Çanakkale’de, Conkbayırı’nda, Dumlupınar’da 7 düvelin indiremediği o şanlı bayrağı, bu ülkenin vatandaşı olmayan biri için neden yarıya kadar indiriyoruz?
VE GIYABİ CUMA NAMAZI
Bayrakların yarıya indirilmesi, “milli yas” ilan edilmesi yetmedi; bir de Cuma namazında vaaz konusu oldu İsmail Haniye…
Kürsüde söylendi; yetmedi…
Minberde söylendi; yetmedi…
Hoca sık sık ve emredercesine, “Cuma namazından sonra sakın bir yere gitmeyin, İsmail Haniye için gıyabi cenaze namazı kılacağız!” sözlerini vaazının arasına sıkıştırdı.
Hiç gerek yokken milli yas…
Hiç gerek yokken, bayraklar yarıya…
Ve hiç gerek yokken gıyabi cenaze namazı…
Hocanın bu “emrivaki” sözüne sağda solda tepkiler oldu; birçok kısmı da “benim gibi” Cuma’nın farzını eda ettikten hemen sonra camiden ayrıldı.
Son sünneti, zuhr-i ahiri ve vaktin sünnetini kılacakken; -vebali boyunlarına- camiyi terk etmek zorunda kaldım…
Benim, Filistin topraklarında yaşayan bir zatla ilgili ne hakkım olabilir?
Hiç tanımadığım bir kişinin “iyi olduğuna” nasıl şahitlik ederim?
Tabii hocanın, cemaate emretmesinin dışında bir suçu yok; o Diyanet İşleri’nin bir memuru… Ankara’dan ne emir alırsa, onu uyguluyor…
DİN EŞİTTİR SİYASET ÖYLE Mİ?
Cumhuriyet döneminden bu yana, İslamiyet’in bu kadar siyasallaştığına ben hiç şahit olmadım…
Artık gençler inanmıyor…
Ortalık Deist ve Ateist gençlerden geçilmiyor…
Türkiye’nin yarısı, “inşallah”, “maşallah”, “Allah’ın izniyle” gibi kelimeleri diline pelesenk ederek siyasetin tam göbeğinde konumlanırken, yine Türkiye’nin önemli bir kısmı ise, “Dillerinden Allah, Peygamber, Kur’an-ı Kerim” sözlerini eksik etmeyen insanların çaldığı, çırptığı, her türlü haksızlığa çanak açtığı, zulmedeni alkışladığı bir ülkede bizler neden dindar olalım?” diye soruyorlar.
“Türkiye’nin dindarı böyle olursa, biz neden onlarla aynı safta olalım?” diyorlar.
“Bir İslam ülkesinde, bu kadar çalma, bu kadar hırsızlık, bu kadar adaletsizlik, bu kadar haksızlık ve zulüm olursa, biz neden Müslüman olalım?” diye soruyorlar.
Göndünüz mü sonunda yaptıklarınızı?
Gördünüz mü eserinizi?
Sokakta rast gele bir genci çevirin ve onunla dini konularda bir konuşun bakalım ne biliyor ne bilmiyor?
Oysa ülkeyi yöneten ağalar, lüks ve bölünmüş yollarla, köprülerle, geçitlerle, tünellerle, şehir hastaneleri ile, havaalanları ile övünüyor… Bunlar, tüm kurumlarıyla sağlıklı bir şekilde işleyen ve planlı olarak kalkınma yoluna giren bir ülkede zaten yapılmalı…
Fakat bir ülke, gençliğini kaybederse, bir ülke, kültürünü, dinini, tarihini, inancını ve o milleti millet yapan özelliklerini kaybederse bir daha toparlanamaz…
Bilmem, anlatabildim mi?
:::::::::::::::::::::::::::
ANLAMLI SÖZ
“Bir ülkenin geleceği ve sağlıklı kalkınması; sağlam kalelere, gökdelenlere ve lüks yaşama değil, o ülke insanlarının ahlaki değerlerine bağlıdır…”
::::::::::::::::::::::::::