ASRIN Felaketinin üzerinden 1 yılı aşkın bir zaman geçti. Henüz bulunamayan insanlar var… Bu insanların hayatta olup olmadığını kimse bilemiyor… Yakınları ise, bir gün bir yerlerden çıkar, gelir diye umutlu bekleyişini sürdürüyor…

Bu durum, depremin yaşandığı 11 şehirde de böyle… Onlarca kayıp insan ne yerde ne gökte ne de denizde; kimsenin bir bilgisi yok…

Kayıpların sahipleri her yerde arıyor, bulamıyor ve feryat ediyor:

Bir anne, “Benim evladım daha 3 yaşındaydı. Oturduğumuz evin yıkıları altından çıkmadı. Benimle aynı odada yatıyordu…”

Bir başka yaşlı dede, “Evladımı 6 Şubat’tan beri bekliyorum! Bu zamana kadar ne ölüsüne rastladık ne de dirisine. Bu çocuk kanatlanıp uçmadı ya! Bize hayatta olduğu müjdesini kimler verecek?”

Bir başka kadın depremzede şöyle yalvararak ağlıyor;

“Benim kız kardeşim depremden sapa sağlam çıktı. Yalnızca dizinde önemli bir incinme vardı. Muhtemelen kırık da olabilir… Yıkıntıların altından çıkarıldığında bir ambulansa kondu. Ben de gitmek istedim ve “Seni alamayız!” dediler… Depremden sapasağlam bir şekilde çıkan ve “Bir şeyim yok!” diye bize teselli veren kardeşim nerede, kimse bilmiyor! Kardeşimi o ambulans hangi şehre, hangi hastaneye götürdü. Bize kimse doğru bir cevap vermiyor…”

O AMBULANS ACABA NEREYE GİTTİ?

Kayıp yakının anlattığına göre, o kargaşa anında bir ambulans yanaşıyor ve yaralı olan depremzedeyi alıyor. Yakına bir yakınını da kabul etmiyor ve oradan hızla uzaklaşıyor…

Gidiş o gidiş… Ne gelen var ne giden!

Demek ki, bunca kayıp insanların sır perdesi aralanmaya başladı…

Evet… Türkiye, 6 Şubat Pazartesi günü büyük bir deprem yaşadı… Öyle bir ortam oluştu ki, kimin kime hizmet ettiği, kimin hangi amaçla deprem bölgesine geldiği belli değildi…

Demek oluyor ki, hasta yakınını ambulansa almayan kişiler, karanlık kişiler… Belki de genç kızları, çocukları ve bebekleri tedavi amacıyla değil de kendi karanlık emelleri için kaçırdılar!

Eğer durum gerçekten böyle ise, facia içinde facia demektir…

 BİRÇOK ÜLKE YARDIMA KOŞTU LAKİN…

Aslında Türkiye, depremden hemen sonra organize olamadı… Depremden saatler ve günler sonra olay yerlerine ulaştı kurtarma ekipleri…

Azerbaycan’dan, Türkmenistan’dan, Almanya’dan, Fransa’dan, Yunanistan’dan ve tabii ki ülkemizden birçok kurtarma ekibi yardıma koştu. Her bir ekip de cansiperane çalıştı ve onlarca insanı kurtardı, hayata döndürdü. Allah her bir ekipten ve büyük çaba sarf eden bu insanlardan razı olsun…

İyilikleri unutulmaz…

Ancak arada kötü niyetliler de karışmış olacak ki, bunca aramaya rağmen bulunamayan onlarca insan var!

Araya kötü niyetliler karışmış. O hengamede, o kargaşada ve kaosta emellerini gerçekleştirmiş bu karanlık insanlar…

DEVLET BU ÇALIŞMALARIN NERESİNDE?

Devletimiz tabii ki elinden geleni, imkânlar ölçüsünde gerçekleştirdi; bu yadsınamaz… Fakat deprem bölgelerine giren ve çıkanları iyi denetleyemedi…

Gelen yardımlar, gerçek muhtaç sahiplerinin eline ulaşamadı…

İnsanlar, kara kışın ortasında aylarca soğuk çadırlarda ve konteynerlerde çile çekti…

Aslında felaket bölgesine giren tüm araçların, tüm insanların kayıtları alınmalı ve resimleri çekilmeli idi. Yapılmadı…

Kriz iyi yönetilemedi…

Bu kaosu ve kargaşayı fırsat bilen kötü niyetliler de yaptı yapacağını!

Deprem bölgesinde birçok bebek ve çocuk kayıp… Deprem bölgesinde henüz cesedine ulaşılamayan insanlar var…

Pekiyi nerede bu insanlar?

Bu sorunun cevabını tabii ki Devletimizin yetkilileri verecek?

Bazı bakanlar açıklama yaptı:

“Her şey kontrolümüz altında, ölenler, kalanlar, şu an hastanelerde yatanlar kayıtlarımız altındadır… Kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın…”

En baştan, deprem bölgesinde yetim ve öksüz kalan çocukları Devletin şefkatli kollarına teslim ettiklerini açıkladılar… Bazı çatlak sesler bu çocukları tarikat yurtlarına verildiği yönünde haberler yaydı.

Fakat bu konuda da kimse sağlıklı bir haber vermiyor!

ÖNÜMÜZ, ARKAMIZ KIŞ… VAR MI BİR ÇIKIŞ?

Büyük felakette acılı bir yıl dönümü yaşadık… Yakınlarını kaybedenler, yani bir mezarı olanlar gitti 6 Şubat’ın sabahında mezarlıklara… Dualar edildi, göz yaşları döküldü…

Hükümeti ile muhalefet partileri ile hep birlikte deprem bölgelerine üşüştük… Lakin o bölgelerdeki sıkıntı halâ devam ediyor… Söz verilen konutların yüzde 10-15’i ancak yerine getirilebildi. Pekiyi bir yılda bu kadarı yapılabildiyse, bu insanlar daha 10 yıl cefa mı çekecek?

Soğuk konteynırlarda, çadırlarda, yıkık dökük binalarda hayat süren binlerce aile var… Ve onlar bir yıl geçmesine rağmen çile çekmeye devam ediyor!

Türkiye tam anlamıyla bir seçim atmosferine girdi…

Vaatler, vaatler… Peş peşe sıralanan sözler verildi, veriliyor yine…

Hükümetiyle, muhalefetiyle 6 Şubat’ın yıl dönümünde felaket bölgesinde salındılar… Bol bol da nutuk attılar…

Şu anda o bölgelerde acı ve dram devam ediyor… Siyasiler ise, bir başka mekânda bir başka bölgenin halkına nutuk atmaya, saat vermeye devam ediyor!

İleri görüşlü ve güçlü devlet olmak böyle bir şey demek ki!

Avrupa bizi kıskanıyor…

ANLAMLI SÖZ

“Ağaç dalındayken yaprak bilmezmiş ağacın kıymetini… Düşünce anlarmış onu ne kadar çok sevdiğini…”

Hazreti Mevlâna