Sevgili okurlar,
Bugün, Türkiye’de gerçekleştirilmeye çalışılan, “15 Temmuz 2016 Darbe Kalkışması’nın” yıldönümü..
Böyle günlerde, ne yazılır, ne söylenir?
Her şey gözlerimiz önünde gerçekleşmedi mi?
O yıllara damga vuran olayları şöyle bir hatırlayınız?
Masum bir “altın nesil yetiştirme” ve “Türkiye’nin gelecek yıllarına yön verme hareketi” içinde olanların, alttan, alta çalışmaları yıllar sonra, yani, “15 Temmuz 2016” Tarihinde patlak vermedi mi?
O süreci olduğu kadar, o geceyi yaşayanlardan biri olarak, görüş ve düşüncelerimizi, zaman, zaman okurlarımız ile paylaştık, dostlarımız ile sohbetlerde dile getirdik..
Bir ülkede “hizmet adına” yola çıkanların, “devletin imkan ve kabiliyetleri ile devasa bir güce eriştiğini ve ülke yönetimini ele almak için darbe yapabileceği” akla gelir miy di?
Ne yazık ki geldi!

SİNSİ PLANLAR?
“Din temelli” bu yola çıkışların, elbette ortakları vardı?..
Bu yolda şarkılar söylendi, mesajlar verildi, toplantılar düzenlendi, milletin gözü, bir güzel şekilde boyandı ve daha doğrusu milletimiz, bu manada aldatıldı!
Salkım, saçak, ülkenin kılcal damarlarına girildi!..
Sinsice bir plan adım, adım uygulandı!..
Bütün bunları gören, gelişmelere tanıklık eden, gelecek endişesi içinde kaygılanan bir gazeteci olarak, “bu yolda bize bile çelme takanlar, dışlayanlar, hedefe koyanların, birlikte yiyip içmeleri, gülüşmeleri, kahkahaları, hain planları” aklımızdan gider mi?
Türk Milleti, “bir yanda PKK denilen bir terör örgütü ile mücadele ederken, içimizdekiler ise devleti ele geçirmek, siyasi iradeyi devirmek adına yol alıyor, çalışmalarını menzile ulaştırlmak” istiyorlardı!..
Radyoları, televizyonları, gazeteleri, yazarları, edebiyatçıları, öğretmenleri, imamları, okulları, müritleri, şakirtleri, yöneticileri bu hareketin işbaşındaydı..

DİN MASKESİ ALTINDA?
Bir “cemaat”, bir “hizmet “ hareketi, bir “dini yapılanma” adına, kendilerini  gizleyenlerin, maskesinin düştüğü tarihtir, 15 Temmuz 2016..
Üzerinden tam 7 Koca yıl geçti..
“Ne olup, bittiğini gerçekten bilen” var mı?
“Bu hareketin, devletin kılcal damarlarına kadar girmesine, kimler, hangi zihniyetler izin verdi, müsamaha” gösterdi ki?
Haydi, siyasi ayak uyudu, ihmal etti?
Peki, devletin kurumları da mı uyudu?

İnsanımızın, tertemiz alınterleri, duyguları, bu hareket tarafından nasıl heder edildi, nasıl bir başka amaç ve gaye için suistimal edildi, kullanılıdı?.
Dönüp, dolaşıp, aynı yere geliyoruz!
Dünü, iyi anlamaz isek, yarına gerçekci planlar yapamayız, projeler, stratejiler ortaya koyamayız!
Demem o ki, “bilinenlerin ötesinde, bilinmeyenlerin varlığı, yarın, öbürgün ortaya konarmı, bu konuda daha gerçekçi açıklamalara tanıklık edermeyiz” bilemem?

GÖRMEDİM, DUYMADIM, İŞİTMEDİM?
Ama, “15 Temmuz Darbe Kalkışması” sonucu, hala birçok soru cevap bekliyor..
TBMM’nin(Türkiye Büyük Millet Meclisi) raporu nerede?
Neden, zamanın Genel Kurmay Başkanı Hulisi Akar, MİT Başkanı Hakan Fidan, Yüce Meclis’te, ilgili Komisyona ifade vermediler ki?
Bu kalkışmasının arkasanıda olduğu söylenen Amarika’nın(ABD), rolü kadar, başka ülkelerinde rolu var mıdır?
“Velhasıl, bütün bu oluşumun içeriğini, Türk Milleti’nin her ferdi bilmek, öğrenmek, anlamak hakkına sahip” değil midir?
“Görmedim, duymadım, işitmedim” şeklindeki üç maymunu oynamaya devam!
Ne acı değil mi?
“Sabır et, şükür et, sus, pus ol tembihi” geçer akce!
Yoksa?
Silivri Zindanları soğuktur!
 
CEMAAT LİDERLERİNİN VEFATI?
Bütün bu gelişmelerden sonra, ülke insanı olarak, önce İstanbul’da “İsailağa Cemaati  kurucusu Mahmut Usaosmanoğlu’nun vefatı dolayısıyla, yaşanılanları, düzenlenen cenaze törenine tanıklık etmedik mi?
Unuttuk geçti öyle mi?
Ya şimdi yaşanılan ve tanıklık ettiğimiz tören, sizlere ne anlatıyor?.
Tedavi gördüğü hastanede önceki gün hayatını kaybeden Menzil cemaatinin 'şeyh'i, tarikat üyelerinin "gavs"(*) olarak adlandırdığı Abdülbaki El Hüseyni’nin cenaze törenine 250 bin kişi katıldığı iddia edildi..

GÖVDE GÖSTERİSİ Mİ?
Elbette bizi cenaze törenine katılanlar değil, “bu cemaatin bir gövde gösterisinde bulunması ve daha önce yaşanılan acı gerçeğin, bir kez daha tezahürünü” ortaya koymuyor mu?
“İnsanlara yol göstermek, mütevazı bir yaşam biçimi içinde olmayı öğretmek olması gereken, bu yapılanmaların eriştiği bu güç”, gerçekten gelecek adına ürküntü vermiyor mu?
Maalesef, “yılların ihmalleri, siyasi  iktidarların sağırkulaklarına yatması sonucu, bir şekilde palazlanan, devlet kurumları içinde büyük bir güce erişen tarikat, cemaat yapılanmalarının, dayanılmaz yükselişi karşısında, devlet, siyasi iktidar, bir şey yapamıyorsa”, siz, biz ne yapabiliriz ki?
Bütün bunların, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, açık net yasalarına rağmen yaşanılması, ortaya konması, rejime diklenilmesi, meydan okunması”, değil de nedir?
Çok ucuza gitti ,şu bizim Laiklik ilkemiz!

FETÖ GİTTİ, MENZİL Mİ GELDİ?
Komşumuz İran’da, “iktidara gelen molla rejiminden kaçanların feryatlarını duymuş biri olarak, bu yaşanılanların hayra alamet olmadığını ve bütün bu gelişmelerden dersler çıkarmamazı geldiğini söylemek için kahin olmaya” gerek yok!
Durumun özeti, “FETÖ giti, Menzil mi” geldi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, boşuna; “ Türkiye şeyhler, müritler ülkesi olamaz” dememiştir!..
“Holdingleşen, devlet ile yarışan, bu cemaatlerin, tarikatlerin, birer hizmet odaklı kurumlar olduğunu söylemek, gaflet ve dalalet” içinde olmaktır!
Umarım, milletçe, devleti yönetenler olarak ta, işin farkında olunur, yaşanılanlardan bir değil, bin ders çıkarırız!
Nereden, nereye, vay be Türkiye!
Yusuf Cinal yazıyor, 15 Temmuz 2023