İslam’la alakası olmayan ülkelerde Gazze için ciddi ve etkili protesto eylemleri yapılırken Müslümanların tepkileri neden bu kadar cılız diye sormuştum.

Bu sorunun cevabı Netanyahu’nun Arap liderleri tehdit eden "Çıkarlarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız; Sessiz kalın" ifadesinde gizli.

Kast ettiği ülke liderleri, eğer çıkarlarını yani iktidarlarını korumak istiyorlarsa dut yemiş bülbül misali susup oturmak zorundalar.

Dut yiyen bülbül neden ötemez bilirsiniz. Dut karnını bozduğu yani ishal olduğu ve ötebilmesi için güçlü nefese ihtiyaç duyduğu içindir o. Ötmeye kalktığı an altını tutamaz çünkü…

Arap liderleri de Emperyalizmin sofrasında ABD dutu yedikleri için ötemezler.

Öterlerse başlarına neyin geleceğini bilirler.

ABD bahsettiğimiz dutu, Osmanlı parçalanıp kendilerine sınırları cetvelle çizilmiş sözde bağımsız ülkeler verilirken yedirdi onlara…

Sonra, kısmen Libya ve Irak o dutu hazmedip ötmeye kalktıklarında başlarına neyin geldiği gördük.

Şurası muhakkak ki Kaddafi ve Saddam hayatta olsalardı, ABD bu kadar pervasız davranamazdı.

Suriye bu hale getirilmeseydi, ABD bu coğrafyada istediği gibi at oynatamazdı.

Maziyi biraz deşersek görürüz, İsrail’in en korktuğu ülkeler Irak, Libya, Suriye ve İran’dı.

İşte eş-başkanı olduğumuz BOP ile bir alan temizliği yapıldı ve meydan İsrail’e bırakıldı.

Şimdi bu projede yer alan ülkelerin ve ülke liderlerinin İsrail hilafına hareket etmeleri mümkün değildir. Yapılanlar yani tepkiler de iç kamuoyunu ikna etmek, tabanlarını kaybetmemek adına kendilerine verilen izin kadardır. Yani ancak izinle tepki koyabilirler.

Bu yazı için araştırma yaparken dikkatimi çekti.

Siyonizm ile mücadele ve Kudüs hassasiyeti konusunda Arabistan’ın ve özellikle Kral Faysal’ın hakkını vermemiz gerekiyormuş.

Şu sözleri lütfen sonuna kadar okuyun ve bugün hangi İslam ülkesi lideri bu konuşmayı yapabilir diye düşünün;

“Kardeşlerim neyi bekliyorsunuz uluslararası vicdan denen şeyi mi bekliyorsunuz?

Hani neredeymiş o?

Mescid-i Aksâ sizleri çağırıyor. Mescid-i Aksâ sizleri çağırıyor, Aksâ’nın çığlıkları sizden gelmesi beklenen yardımlar içindir kardeşim.

İçinde bulunduğu zorluklardan ve çilelerden kurtarmanız için sizleri çağırıyor.

Peki neden korkuyoruz, bizi durduran nedir?

Ölümden mi korkuyoruz, Allah yolunda cihad ederken ölmekten daha güzel ve izzetli olan bir ölüm var mıdır?

Ey benim Müslüman kardeşlerim! Bizler bir dirilişi arzuluyoruz…

Onun adı İslâm ne ayrılıkçı kavmiyetçi ne de mezhepçi bir diriliş.

Adı cihad olan Allah yolunda bir davanın dirilişi!

Dinimizin ve imanımızın izzeti için, mukaddes beldemizi korumak için ve Rabbime beni O’nun yolunda şehid olanlardan kılması için yalvarıyorum.

Duygusallığımdan dolayı beni bağışlayınız ama ne zaman Mescid-i Aksâ’nın, o mukaddes beldemizin Allah’ın dinine küfredenler, onun iffetine leke düşürmek isteyenler tarafından ırzına geçilmiş, küçük düşürülmüş ve incinmiş olduğunu görsem… Rabbime el açıyorum: Eğer bana mukaddes beldemizin uğrunda cihadı nasip etmeyecek ve onun hürriyetini göstermeyecek ise bir an daha yaşamama müsaade etmesin.”

Evet, bu sözler Suudi hanedanı Kral Faysal’a ait.

Ona boşuna “istisna kral” dememişler anlaşılan…

Bu sözleri, 1969’da Mescid-i Aksâ’ya yapılan bir saldırı sebebiyle söylemiş Kral Faysal.

Söylemek ve eleştirmekle kalmamış, gereğini de yapmış Kral Faysal…

Harem-i Şerîf'in sınırları içerisinde bulunması sebebiyle diğer Müslüman ülkeler nezdinde ‘ağabey’ statüsünde bulunan Suudi Arabistan, yeni kral sayesinde uluslararası arenada da itibarını iyiden iyiye artırmıştı.

Oradan aldığı cüret ve cesaretle büyük bir adım attı ve işte İslâm Konferansı Örgütü yani bugünkü adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı kuruldu.

Birliğin kurulmasına önderlik eden Kral Faysal, o dönem Arap ülkelerini Arap milliyetçiliği yerine Siyonizm ile mücadele ortak paydasında buluşturdu.

İsrail pervasızlaşınca, yıllar önce babasının “… Filistin sınırları içerisinde bir Yahudi devletine müsaade edilmemesi…” karşılığında Roosevelt’e verdiği sözü çiğnemeye karar verdi.

Dünya petrol rezervinin büyük çoğunluğunun sahibi olan OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) ülkelerini Amerika ve İsrail destekçisi ülkelere petrol ambargosu koymaya davet etti.

Kral Faysal artık ABD ve İsrail’in korkulu rüyasıydı.

Sonra?

Sonrasına yarın devam edelim…