İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun, Bakan Yusuf Tekin nezdinde AKP’nin eğitim politikasını adeta topa tuttuğu konuşmasının son bölümü;

“Milli Eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payı her geçen yıl düşürdünüz.
2002 yılında yüzde 17,18 olan bu payı 2023 yılına gelindiğinde yüzde 9,18’e indirdiniz ve eğitim harcamalarında esas yükü velilerin sırtına yıktınız!
Sayenizde; ilköğretimden yükseköğretim düzeyine kadar yıllık bazda devlet tarafından karşılanan giderler bakımından öğrenci başına, 36 OECD üyesi ülkenin içinde 34. sırada yer alıyoruz.
4+4+4 sistemi getirip düz liseleri kapattınız. Bu sistem dert artı, dert artı, dert oldu!
Liselere girişte tam beş farklı sınav sistemi denediniz ve Anadolu ya da fen liselerine yerleşemeyen binlerce öğrenciyi açıkta bıraktınız.
Sonra bu öğrencileri zorla imam hatip liseleri, meslek liseleri ve özel okullara yönlendirdiniz.
Fırsat eşitliğini sağlayacağız dediniz. 4+4+4’e geçildiğinden beri kamu okullarına ayrılmayan bütçeyi, “teşvik” adı altında özel okullara aktardınız.
2002 öncesi yüzde 2 olan özel okul oranı sizin marifetinizle tam yüzde 25’lere ulaştı.
Devlet okullarında 2019 yılına kadar tekli eğitime geçeceğiz dediniz. Hani nerede tekli eğitim?
“Kullanılmayan köy okullarını köy yaşam merkezlerine dönüştüreceğiz” dediniz. İktidarınızda tam 13 bin 800 köy okulunu kapattınız. Çocuklarımızı, “taşımalı eğitim” adı altında eğitimden uzaklaştırdınız.
Yatılı ilk öğretim bölge okullarının sayısı azalttınız, dar ve sabit gelirli ailelerin çocukları merdiven altı vakıf, cemaat ve derneklerin yurtlarına mahkum ettiniz!
Ataması yapılmayan öğretmen sayısı 1 milyonu buldu. Eğitim emekçilerini sözleşmeli adı altında güvencesiz hale getirdiniz. Özel sektörde öğretmenleri asgari ücrete, hatta altına mahkum ettiniz!
Söz vermiştiniz; Okullarda ücretsiz yemek uygulaması başlatacaktınız? Çocuklarımızı derslere aç girmeye mahkum ettiniz!
Söz vermiştiniz; Okul öncesi eğitimde okullaşma oranını yüzde 90’a çıkaracağız dediniz. Açtığınız devlet ana okullarını paralı yaptınız!
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sonuçlarına göre; OECD ülkelerindeki öğrencilere kıyasla bizim çocuklarımız, kendilerini güvende hissetmiyorlar. Bu konuda Türkiye, 73 ülke arasında sonuncu oldu, övünebilirsiniz!
81 ülkenin katıldığı araştırmada Türkiye’nin, 2018'e göre matematikteki puanı sabit kaldı, okumadaki oranı 10 puan azaldı.
81 ülke arasında 39. sırada yer aldık, bilim alanında da 79 ülke arasında yine 39. sıra ile yetindik.
Müsteşar olduğunuz dönemde adeta “gölge bakanlık” yaptığınızı biliyoruz.
Döneminizde bir gecede çıkarılan kanun ile tüm ülkedeki idareciler görevden alındı, atamalar yapıldı.
2014 yılındaki bu atamalara kimlerin referansı ile karar veriliyordu?
Tabii ki sendika, tarikat, dernek, grup, oluşum türü yapılanmaların dediği oluyordu.
Atamalarda dikkat edilmeyen tek özellik elbette ki “liyakat”tı!..
Sn. Bakan mesela müsteşarlığınız döneminde, eğitim tarihimizin en büyük kıyımını yaptınız!
O dönemde sizden olmayan 20.000 okul ve kurum müdürü talimatınızla görevden alındı.
Bu iki yılda toplam 30.000 müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarının da görevlerine son verildi.
Birçok insan bu yıkıma katlanamadı. Birçok yuva dağıldı. Birçok kişi ekonomik zorluklar yaşadı.
Bu yandaş kayırmacı politikanız, maalesef ülkemizde eğitim barışına vurulan en büyük darbe oldu.
Şimdi eğitiminin bakanı oldunuz. Tabii ki huyunuzdan vazgeçmediniz! Göreve gelir gelmez kadrolaşma için kolları sıvadınız. Tabii tam da bu noktada, konuşmamın başlarında da örnekleriyle söz ettiğim, Kurucusu olduğunuz, “Cihannuma”yı devreye soktunuz.
Nedendir bilinmez bu yapı sizin en önemli referansınız oldu.
Dernek devreye girdi, atama rüzgarları ortalığı kasıp kavurdu, yeni bakan yardımcıları, genel müdürler, daire başkanları, il milli eğitim müdürleri, müdür yardımcıları, ilçe milli eğitim müdürleri kolları sıvadılar.
Sizin döneminizde maalesef; İl müdür yardımcısı ilçe müdüründen, ilçe müdürü şube müdüründen, şube müdürü okul müdüründen, okul müdürü müdür yardımcısından, müdür yardımcısı öğretmenden, öğretmen de kamu işçisinden az maaşla ve geniş sorumlulukla, yetkisiz çalıştı, halen de öyle çalışıyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın mülakatı kaldırma talimatı olmasına rağmen siz neden hala mülakatı savunuyorsunuz? Zaten mevcut durumda, Milli Eğitimde ne kadar dernek, vakıf, cemaat, grup varsa bilin ki hepsi çok aktifler. Hepsi bir protokol dahilinde okullarda cirit atıyorlar.
Bakın bakanlığın yürüttüğü “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” adlı bir projesi var.
Bu proje ile okullarda bir “manevi danışman” furyasıdır gidiyor.
Sn. Bakan siz din eğitimi almış öğretmenlerinize güvenmiyor musunuz? Okullarımızda formasyonu olan öğretmenlerimiz yok mu? Öğretmenlerimiz yeterince donanımlı ve liyakatli değil mi?

Eğitimde temel felsefe, nitelikli eğitimin yolunu açmak, fırsat eşitliğini sağlamak, devlet güvencesiyle parasız eğitime geçiş yolunda çalışmalar yapmak, sonuç itibarı ile liyakat sahibi gençler yetiştirmek olmalıdır.
Çünkü; çeleceğin aydınlık Türkiye’sini kurmanın yolu, ancak insan hak ve hürriyetlerinin egemen olduğu, hukukun tüm kurum ve kurallarıyla işlediği bir sistemle mümkündür.,
Aynı zamanda adaletin herkesi için tesis edildiği, laik ve demokratik bir ülkede yaşayabilmek için de, milli eğitimdeki bu ideallerin hayata geçmesi şarttır.
Yargı kararına rağmen keyfi bir uygulama ile Andımızı yasaklamanız, bu milletin tarihine bir “utanç kararı” olarak yazılmıştır.
Çocuklarımızın, “Ne mutlu Türküm diyene!” diye haykırmasından rahatsızlık duyanların gerçek niyetinin, kimliksiz bir zihniyete sahip bireyler yetiştirmek olduğu net biçimde anlaşılmıştır. Onlara inat buradan haykırıyorum;
Varlığımız Türk Varlığına Armağan olsun; Ne Mutlu Türküm Diyene!”