BUGÜN 1 Nisan Pazartesi… Mart ayı ise artık gerilerde kaldı… Dün ülkemizde “yerel seçimler” yapıldı… Ve gazetemiz “Bizim SAKARYA” yönetimi, bizlerden en geç saat 16.00’ya kadar yazı vermemizi istiyor.
Seçimler sonuçlanmamış… Düğüm çözülmemiş… Oylama bitse bile, tüm bölgelerden gelecek sayım haberleri gece yarısına kadar sürecek…
Öyle ise, kendimize başka bir konu bulmak zorundayız…
……………….
Mart ayı için birçok söylem vardır:
“Mart ayı, dert ayı…”
“Mark kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır…” gibi…
Ancak mart ayını aslında çok daha farklı algılamalıyız…
Geride bıraktığımız mart ayında birçok etkinlik ve anma günleri vardı. Her biri de kendi içinde büyük önem arz ediyor… Lâkin bu günler içinde bir gün var ki, her yıl dönümünde anmaktan, yeniden yaşamaktan, şehitlerimizi, gazilerimizi saygı ve minnetle anmaktan geçemiyoruz:
18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü…
Önemlidir… Anlamlıdır… Kıymetlidir…
Bu konuda gazetemizin yazarlarından Yusuf Cinal, A.Gülez Kaya ve Rabia Kaya’nın güzel makaleleri kaleme aldığını da hatırlatayım.
………………..
Bu ülkede, bu kutsal topraklarda bir yurt kurmuşsak, işte bu 18 Mart Zaferi ile olmuştur… Çünkü o tarih, Türk Ulusu için bir dönüm noktasıdır…
Eğer geçilseydi Çanakkale, eğer çok uluslu güçler oradan İstanbul’a ve Anadolu içlerine kadar sokulsaydı, şu anda hangi konumda bir ülke olurduk, kim bilebilir!
Fakat kahraman Türk Askeri, Çanakkale’de öyle bir destan yazdı ki, adeta “Bu topraklarda bir destan yazılacaksa, bunu ancak biz yazarız!” dercesine!
ORADA 250 BİN ŞEHİT VERDİK
Osmanlı Ordusu yorgundu, bitkindi, isteksizdi… Çünkü 13-14 cephede 1 milyonun üstünde bir güçle savaş veriliyordu…
Fakat Çanakkale başkaydı… Düşman güçleri, boğazı aşarak Türk mukavemetini yarmak, insanımızı İç Anadolu Bölgesi’ne mahkûm etmek istiyordu.
Bunun için Çanakkale Cephesi’ne en mahir komutanlar ve en güçlü ordu birlikleri gönderildi.
Aylar öncesinden 450 bin kişilik ordu düştü yollara… Kendilerinden kat be kat üstün olan düşman birlikleri Çanakkale’de, Gelibolu’da karşılanacaktı.
Ordunun teçhizatı yetersizdi…
Askerlerin yiyeceği, giyeceği yetersizdi…
Kullanılan silahlar da düşman birliklerinin silahlarından hem sayıca çok az hem de teknoloji olarak daha eskiydi…
TOPLU VURDUKÇA SİNELER…
Fakat düşman unsurlarında olmayan bir şey vardı kahraman Türk askerlerinde; sarsılmaz, çelik gibi bir iman… Ve o iman;
“Ölsen de dönme bu yoldan,
Düşman gelse de 10 koldan,
Gitse de binlerce can;
Kurtulmalıydı bu vatan…”
Diyordu…
Ve yine bu mart ayı içerisinde yazmış olduğu İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümünü kutladığımız vatan ve bayrak şairi Mehmet Akif Ersoy şöyle motive ediyordu Türk Milletini;
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu vurdukça sineler, onu top sindiremez…”
Gerçekte de öyle oldu… İşte o 450 bin kişilik Türk Ordusu’nun kahraman neferleri, Çanakkale ve Gelibolu’daki farklı cephelerde öyle bir savunma yaptılar ki, kendilerinden kat be kat üstün ve sayıca fazla olan düşman askerleri çakılıp kaldı.
Çünkü kahraman Türk askeri, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, çok değerli komutanların liderliğinde destan yazmaya başlamıştı bile. Yine merhum Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirinde;
“Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedrin Arslanları ancak bu kadar şanlı idi…”
Diyerek Türk askerlerini haklı olarak yüceltiyordu. Ve bu muazzam eserinin son satırlarını şöyle haykırıyordu Mehmet Akif:
“Eş şehit oğlu şehit, isteme benden makber!
Sana kucağını açmış, bekliyor Peygamber…”
Zaten kahraman askerlerimizin inanılmaz zaferleri altında içtikleri bu “ölümsüzlük” şerbeti yatmıyor muydu?
18 MART ONUN İÇİN ÖNEMLİDİR
Bu acımasız savaş, aylarca devam etti. Çanakkale’de büyük bedeller ödedik. Üniversiteler, liseler mezun veremedi o kurtuluş yıllarında… Analar, babalar yıllarca evlatlarını bekledi cephelerden, “Belki bir gün dönerler” diye.
O gençler, o kahraman askerler hayatlarının baharında ve bu kutsal topraklar için can verdi, şehit düştü…
Ama bize böylesine kutsal ve kadim bir vatan bıraktılar…
Aylar sonra Çanakkale savaşları bitmiş, düşman birlikleri bir sabah sessiz sedasız geldikleri gibi defolup gitmişlerdi…
Evet… Çanakkale’de destan yazmak ve ne pahasına olursa olsun, bir karış toprak vermemek için yola çıkan 450 bin kişilik bir ordudan geriye 200 bin kahraman asker, yaralı ve bitap bir vaziyette dönebilmişti…
İşte bu 250 bin şehidin arasında 13 yaşından 75-80 yaşına kadar yiğitlerimiz vardı…
Görüldüğü gibi binlerce komutan ve yüz binlerce askerimizi şehit verdik Çanakkale’de…
İşte bunun için 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümleri çok önemlidir…
Şehitlerimizi, gazilerimizi, Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını bir kez daha saygı, sevgi, minnet ve rahmetle anıyorum…
………………….
ANLAMLI SÖZ
“Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağın en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdi…”
CHURCHİLL
………………….