YUNUS EMRE ‘’YARATILANI SEV YARATANDAN ÖTÜRÜ ‘’ demiş. Bu sözü rehber edinenlerdenim. Bu nedenle, insanı severim, doğayı severim, Tanrının yarattığı her şeyi severim. Siyaset yaptım, ticaret yaptım, sosyal hayatım var. Bu uğraşlarım sırasında, bilerek, isteyerek, kimseye kötülük yapmamaya çalıştım.Tabiki hatalarım, yanlışlarım olmuştur. Bunları fark ettiğim zaman özür dilemesini de, imkanı varsa telafi etmesini de bilirim. Siyaset yaparken, ticaret yaparken bana yanlış yapanlar oldu. Hemen hemen hepsini hoş gördüm, affettim. Anlayacağınız yolda gördüğüm zaman yolumu değiştireceğim kimse yok. Kin, nefret, intikam duyguları insanı yoran, yıpratan, hatta insanlıktan çıkaran duygulardır. Bu duygulardan uzak kalmaya çalıştım. Kişisel olarak iyi insan, iyi vatandaş olmaya çalışıyorum. Ancak topluma karşı yapılanlar karşısında aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
Şanlıurfa da, Suriyeli bir baba 13 yaşında olan kızını evlendirmek istemiş. Kız karşı çıkınca üzerine tiner döküp yakmış. Bu haberi dinleyince, tüylerim diken diken oldu. Aklıma AFGANİSTAN ve TALİBAN geldi, İslamiyet öncesi Arapların kız çocuklarına yaptıkları geldi. Sonra, kendini TALİBAN’A yakın hissedenleri düşündüm. ATATÜRK ve CUMHURİYET DÜŞMANLARI gözümün önüne geldi. Bütün iyi duygularım yok oldu.
İSLAM DİNİ, hepimizin anası olan kadına büyük önem veren bir dindir. TÜRK TÖRESİNDE kadının yeri HAKAN olacak kadar büyüktür. Küçük kızların evlendirilmesi, çok eşlilik, kadının sosyal hayattan koparılıp eve kapatılması ne İslamiyet’e, ne de Türklüğe sığdırılamaz.
Bütün bunlar ortadayken, nasıl oluyor da birileri fetva verir gibi, bu uygulamaları meşru gösterebiliyorlar, bir bakalım. Osmanlıda DÖNME şeyhülislamlar olduğunu biliyoruz. Bunların fetvaları ve uygulamaları İslam Dinine fitne ve fesat sokmak şeklinde olmuştur. DÖNMELER, döndükleri dinin en mutaassıbı, en muhafazakârı gibi görünürler. Böylece gizlenmeleri ve fesat sokmaları daha kolay olur. Bu gün de değişen bir şey yok. Aynı ekol iş başında. Ortodoks Rahibelerinin dini giysisi olan KARA ÇARŞAF’I, Müslüman Kadınlara İslami giysi diye yutturanlar, Yunanın Milli şapkası olan FES’İ Osmanlıcılık adına kafasına geçirip ‘’Keşke Yunan kazansaydı’’ diyenler ve onun elini öpenler, İslam’a değil, döndükleri din’e hizmet ediyorlar. Bunların ATATÜRK ve CUMHURİYET düşmanlıkları dini ve milli görevleridir. AYASOFYA hayranlıkları da buradan gelmektedir. Bunlar öldüklerinde, yaptıkları hizmetler karşılığında, Patrikhanenin Mezarlığına gömülseler daha uygun olur, onlarda daha mutlu olurlar herhalde.
Ülkemi, Milletimi, Bayrağımı, Dinimi, seviyorum. TÜRK MİLLETİ, TÜRK DİLİ, TÜRK VATANI, TÜRK BAYRAĞI ve İSLAM DİNİ benim için çok önemlidir. Bunlara zarar veren, ihanet eden hangi mevkide ve kim olursa olsun benim düşmanımdır. Ölüsüne de, dirisine de saygı gösteremem. Şahsıma yapılan birçok şeyi affedebilirim, ancak bu değerlere gizli, açık yapılan her saldırıyı ne affederim, ne de unuturum.
Önümüzdeki günler çok önemli. Milletçe tarihi kararlar vereceğiz. Bu kararlar yalnızca bu günlerin değil, gelecek nesillerinde kaderini çizecek kararlar olacak. HACI BEKTAŞ VELİ ‘’GELİN CANLAR BİR OLALIM’’ demiş ve ilave etmiş ‘’BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM ‘’ . Gün birlik günüdür. Dikkatli ve uyanık olmalıyız, şahsi ihtirasları bir kenara bırakıp, gelecek nesilleri düşünmeli, doğru karalar vermeliyiz. Bunun için tek yol Tanrının verdiği en büyük nimet olan aklımızı kullanmak, siyasetçi ve din adamı kılığındaki meczuplara kiralamamaktır.
Sağlıklı günler dileğiyle…