Hamasetle uyutulan ve uyuşturulan bir toplum yaratıldı.

Evet, çoğunluk değiller ama azınlık da sayılmazlar.

Günlük hayatta hemen herkes karşılaşmıştır bu tiplerle ve aşağıda aktaracağım diyalogları çok kişi yaşamıştır.

Pandemi dönemi, ‘maske kodun geldi mi, maske alabildin mi’ diye soruyorsun. ‘Hayır’ diyor. Bunu eleştireceğini anladığı an da şu cümleyle ağzını tıkıyor; “Maske önemli değil. Gelmedi ama olsun, bak 44 ülkeye yardım yolladık İsveç’ten uçak ambulansla hasta getirdik, biz büyük milletiz, bizi kimse tutamaz.”

Bir başkası, elinde malum gazetelerden birini almış koşturup yanına gelmiş, gazetenin ‘Türkiye ekonomisi yüzde 7 büyüdü’ manşetini gözüne sokuyor.

Tanıdığınız birisi, kredi borç sarmalına girmiş, yiyecek ekmeği yok ama kendisine hiçbir faydası olmayan sanal büyüme ile senin muhalif düşüncene saldırıyor. Aksini söylesen vatan hainisin!

Bir başkası, tır şoförü, ömrü yollarda geçiyor. Çok iyi biliyorum, tanıyorum, evine haciz geldi artı yenge evi terk etti ama bana duble yolları övüp ‘bizi durduramayacaklar, bizi kıskanıyorlar’ nutukları atıyor.

Bir başkası, market market dolaşıp ucuz ürün aramaktan helak olmuş, ‘senin çevren geniştir, benim çocuk okulu bitirdi iş arıyor, aklında olsun’ diyor ama işsizliği eleştirmeye kalktığımda bana eski Türkiye masalları anlatıp günümüzü övüyor.

Örnekler çok…

Büyük bir kısmı evet durumundan son derece şikayetçi ama ne hikmetse iktidardan memnun, ‘daha iyisini mi gelecek’ diyenler, ‘siz bu iktidarı çekemiyorsunuz, Erdoğan’ı size yedirtmeyiz diye höykürenler’ gırla gidiyor.

Üzüldüğüm tarafı özellikle şu son beş yıldır eski yol arkadaşlarımın da benzeri tavır göstermeleri; iktidara laf söyletmiyorlar…

İçlerinden geldiğim için bu tavrın sebebini biliyor, onları anlıyorum. Çünkü yıllarca ‘Irmağının akışına ölürüm Türkiye’m’ şarkı, marş ve sloganlarıyla büyüdüler ama iş gelip ırmağının satışına dayanınca sadece seyrettiler. Dahası seyretmeyenleri, itiraz edenleri de bir dövmedikleri kaldı!

Türkiye’nin geldiği nokta belli, fotoğraf ortada…

Ve bu fotoğrafa herkesten çok itiraz etmesi gerekenler de Türk milliyetçileri, Türkiye sevdalıları…

Ama dediğim gibi günümüzde hepsi boş, hepsi şarkılarda, marşlarda ve bol hamasetle soslanmış sloganlarda kalmış.

Fotoğraf belli, rakamlar ortada…

Bu ülkede ortalama emekli maaşı 5 bin 500, asgari ücret 8 bin 500 lira…

Bu ülkede sanal resmî enflasyon yüzde 55! Gerçeği yüzde 100’ün üzerinde…

1 koli yumurta 85 lira. 

1 kilo et 300 lira.

Dün aldım, 1 kilo kıyma 280 lira.

1 litre süt 25 lira.

1 kg pirinç 50 lira.

1 kilo kuru fasulye 60 lira.

Sebze meyve desen ona keza…

Bütün bunlar temel gıdalarımız bizim, olmazsa olmazımız ama Türkiye'de bu temel gıdaları düzenli olarak kaç kişi alabiliyor? Kaç kişi çocuğuna yedirebiliyor?

Milyonlarca çocuk artık makarna bile yiyemeyecek durumda. Çünkü 1 kilo makarna 40-50 lira.

Teknoloji ürünlerinden, keyfe keder olanlardan ve lüks tüketimden değil en asgarisinden, temel insani ihtiyaçlardan söz ediyorum.

Bir zamanlar kendi kendine yetebilen, açlık tehlikesi bulunmayan bir ülkede yaşanıyor bunlar.

Başka ülkelerin ancak savaş nedeniyle yaşadığı açlık tehlikesi kapımızda.

Peki biz ne yaşadık sevgili Türkiye sevdalıları? İşgal mi edildik? Savaşa mı girdik? Ambargo mu konuldu?

Bırakın dış güçler palavralarını, bu ülkeyi kim bu hale getirdi?

Dış politikada çuvallarsınız anlarım, uluslararası satranç tahtasında mat olursunuz anlarım.

Dışa bağımlı olduğunuz alanlarda sıkıntı yaşarsınız anlarım ama tarım da bu noktaya nasıl geldik, getirildik konusunda hiçbir bahaneniz ve sizden başka suçlu yok.

Çoğumuz bu sorulara hamasi kılıflar arıyoruz, bize anlatılan masallara inanıyoruz değil mi?

Adını açık açık koyalım, bu ülkeyi bir siyasi parti yönetiyor ve Türkiye, bu siyasi partinin saçma sapan ekonomi modeli ile bu hallere geldi.

Sorumlusu, tek bir kişinin dayatması ile faizin enflasyona neden olduğunu iddia edip, koca ülkeyi enflasyon ateşi ile yakan ve milyonları fakirleştiren bir siyasi iktidar.

Bu iktidar, adalet ve kalkınma iddiasıyla bu ülkeye açlık yaşatıyor.

Haliyle iktidarın vebali ve günahı sadece bu ülkeye açlık kışı yaşatan siyasi parti ve onun politikalarını uygulayanlar değil, aynı zamanda futbol takımı tutar gibi körü körüne bu siyasi partiyi bu ülkeye halen savunanların da boynunadır…

En büyük vebal de Türk milliyetçisiyim, Türkiye sevdalısıyım diyenlerin olacaktır.