Ben olsam kibrinin, kendisinin yamyamı haline geldiğini görmeyen Muharrem İnce’ye selam bile vermem! Ama siyaset bir kurallar bütünü olduğu için, hele ki böyle bıçak sırtı bir seçimde herkes ve herkesim ile görüşmek gerekiyor.
Haliyle dün Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce görüşmesine bu gözle bakıyorum.
İnce’nin yüksek egosu, terbiye sınırlarını aşan davranışlarını ekrandan izledik.
İzleyemediğimiz ve göremediğimiz kısmını da İsmail Saymaz’dan aktaralım.
Kılıçdaroğlu, görüşmeye Grup Başkanvekilleri Özgür Özel ve Engin Altay, Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ve Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı ile gitti.
CHP heyetini İnce ile Parti Sözcüsü İpek Özkal Sayan, Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Dudu ile Asuman Ali Güven karşıladı.
Bir saatlik görüşmede CHP lideri Altılı Masa’dan, parlamenter sisteme dönüş sürecinden ve depremden söz etti. Cumhurbaşkanlığı bahsini açmadı. Ne İnce’nin adaylıktan çekilmesini ne Memleket Partisi’nin Altılı Masa’ya katılmasını teklif etti.
Ne de İnce, iddia edildiği gibi, çekilmesi halinde cumhurbaşkanı yardımcılığı, üç bakanlık ve 20 milletvekilliği istedi. Pazarlığın ‘P'si bile geçmedi.
Memleket Partili Dudu, CHP’nin herhangi bir adım atmadığını ve teklif getirmediğini söylüyor. Dudu, tabanlarının ittifaka sıcak bakmadığını belirterek, “Bizim açımızdan vaziyet dünden farklı değil” diyor.
CHP’li Özel ise İnce ve Memleket Partisi’nin oylarının seçime doğru azalacağını ve kendileri açısından bir risk faktörü olmaktan çıkacağını kaydediyor.
İki parti arasında kapı arkasında pazarlık yapılıyor olabilir mi?
Olabilir. Elbette mümkün.
Bu arayışlar son ana kadar sürecektir.
Ancak cumhurbaşkanı adaylarıyla ilgili liste bu akşam kesinlik kazanacağı için geriye saatler kaldı. Bu sürede iki partinin uzlaşması çok düşük bir ihtimal. Kaldı ki ben İnce’nin adaylıktan caymayacağını düşünüyorum.
Çünkü İnce, bütün oyununu 9 Nisan’da milletvekili listelerinin Yüksek Seçim Kurulu’na verileceği güne göre kuruyor. 9 Nisan’da CHP listesinde Gelecek, DEVA, Saadet ve Demokrat’a ayrılacak kontenjanın sayısı ve niteliği üzerinden çatlağın büyüyeceğini hesap ediyor.
Bu çatlak iki yönlü olacaktır:
1: Bazı partilerin 20 milletvekili istediği konuşuluyor. CHP’ye 4 bine yakın milletvekili başvurusunun olduğu düşünülürse kontenjan sayısı partide kaçınılmaz şekilde rahatsızlık yaratacak. Şimdiden CHP Genel Merkezi’nde kazan kaynıyor. 2: DEVA’dan Sadullah Ergin gibi, Adalet Bakanlığı sırasında tartışmalı kararlara imza atanların, geçmişte Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı tutum takınanların CHP listelerinde yer bulması, İnce’nin silahına dönüşebilir.
İnce, listelerden kaynaklı tepkiden ötürü CHP’den oy akacağı hesabını varsayıyor.
Ancak bir hesap hatası yapıyor. O da şu:
14 Mayıs’ı CHP ile kendisi arasında bir kurultay kavgası gibi değerlendiriyor. Erdoğan ile muhalefet arasında değil, Kılıçdaroğlu ile kendisi arasında geçecek bir yarış olarak görüyor. Bu yüzden, dün ziyaretten sonra yapılan açıklamada olduğu üzere, nezaket sınırlarını aşıp CHP’yi halk huzurunda hırpalayarak kazanacağını zannediyor.
Çuvalladığı nokta işte burası.
***
İnce’nin HDP çelişkisi
İnce, daha ikinci cümlesinde “Siyasette ittifaklar olmalıdır ama menfaat değil, ilke ittifakı olmalıdır. Bizim ilkelerimiz nettir. Atatürk’ü tartıştırmayız. Teröre karşı mesafeliyiz” dedi.
Böyle diyerek, ziyarete gelmiş Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi Atatürk’ü tartıştırmakla ve terörle arasında mesafe olmamakla itham etti. Üstelik bu eleştiriyi ilkeli olmak adına yöneltti.
Kılıçdaroğlu’nun suçu, HDP’lilerle görüşmek…
HDP’lilerin oyuna takip olmak mıdır?
Ve bu suç mudur?
Bugün HDP’liler “Oyumuz sana” dese İnce “İstemiyorum” der mi?
Değil İnce…
Bahçeli bile “Hayır” demez.
Kaldı ki İnce, 2018 yılında cumhurbaşkanı adayı olduğunda ilk turda bile değil, ikinci turda HDP’lilerin oyunu almak için neler yapmadı, neler söylemedi ki.
Şimdi hatırlamak istemiyordur belli ancak Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret etti.
İlk mitingi Hakkari’de yaptı.
HDP’liler desteğe geldiği için yandaş kanallar Demirtaş yanlısı slogan atılır umuduyla mitingi baştan sona canlı yayınladı. Atılan birkaç slogan “bölücü destek” diye yazıldı.
İnce, mitingde Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istedi.
Ahmed Arif’ten cezaevi göndermeli şiir okudu.
O, Diyarbakır’da miting yaparken, eşi Demirtaş’ın eşini evinde ziyaret etti.
HDP’lilerle görüşmek ve onların oylarını istemek, “teröre karşı mesafesiz” olmaksa bu hususta hiçbir siyasetçi İnce’nin eline su dökemez. HDP “Kararımızı değiştirdik, oyumuz sana” dese, İnce dakkasında Edirne F Tipi Cezaevi’nde ziyaretçi kuyruğuna girer, eşini ilk uçakla Diyarbakır’a gönderir, Ahmed Arif’den ’33 Kurşun’u okur, Kürtçe ders sözü verirdi.
Yaptı. Yine yapar.
Peki dün yaptıkları bölücülüğü okşamak mıydı?
Hayır, asla değildi.
Fakat bugün yaptıkları, acınası ve gülünç bir riyakarlık…
Öyle anlaşılıyor ki İnce’nin hesabı, kazanmak üzerine değil de kaybettirmek üzerine kurulu. Erdoğan’a değil, muhalefete kaybettirmek; iktidarı değil, CHP’de genel başkanlığı kazanmak. Ya da CHP’nin tapulu arazisine Memleket Partisi’ni kondurmak.
İnce, muhalif gazeteciler, sanatçılar ve komedyenlerle ‘yumruk yumruğa’ kavga ederek, muhalefetin ortak adayı Kılıçdaroğlu’ndan oy çalarak kazanabileceğini sanıyor. Oysaki sosyal medyanın tazyikiyle kamaşan gözleri, Kılıçdaroğlu kaybederse kendisinin de kaybedeceğini görmüyor.