Gazetenin baskıya yetişmesi için, sandıkların açılmasını bekleme şansımız yok. O yüzden seçim sonuçlarından ziyade seçim sürecini değerlendireceğim.
Ha, tahminimi ya da içinden geçeni sorarsanız, Ankara büyük farkla tamam, İstanbul için sorun yaşanmayacak diye umut ediyorum.
Sürece gelince, seçim öncesi maalesef bir demokratik hukuk devletine yakışmayan, haksızlık ve hukuksuzlukla dolu bir süreç yaşadık.
İnşallah bu kirlilik oy sayımı ve sonrasına da yansımaz da yaşananları unutur gideriz. Ama aksi olursa yine ayıplı, yine tartışmalı, yine kavgalı ve daha fazla bölünmüş bir toplum olarak birbirimizi yemeye devam ederiz.
Ne ara bu hallere düştük biz?
Tamam, çok partili hayata geçtiğimiz günden beri kavgasız seçimimiz olmadı.
Ama bu kadar da hile hurda, yalan iftira görmedik.
Ve ne ara seçimlere ve sonuçlarına yönelik güvenimizi yitirdik?
Milyonlarca insan, seçime ve ilgili kurumlara güvenmiyor. Normal demokrasilerde olduğu gibi, hiç birimizin ‘oyumu verdim, tercihimi yaptım, gideyim evimde sonuçları bekleyeyim’ deme şansı yok. Çünkü iradesinin sandığa yansımayacağı, oyunun sandığa atıldığı gibi sandıktan çıkmayacağı endişesi var.
O beğenmedikleri “eski Türkiye” bize bu duyguları ve bu korkuları yaşatmıyordu.
Ne ara seçimine ve sınavına güvenilmeyen bir ülke olduk biz?
Arasını bilmem de sebebi belli; seçim ya da sınav, kazanmak için her şeyi ama her şeyi mübah gören bir anlayışa teslim olduk da ondan.
Gençler bilmez, ‘Eski Türkiye’de seçimlere üç ay kala adalet, içişleri ve ulaştırma bakanları istifa ederdi. Yerlerine bağımsız bakanlar atanırdı. Sebebi hikmetliydi. Şartlar eşit olsun isteniyordu.
Öyle ya... İçişleri bakanı güvenliğini sağlayacak, adalet bakanı düzenini kuracak, ulaştırma bakanı ise birbirine bağlayacak. “Eski Türkiye” diyerek yasaları ortadan kaldırdılar. Bütün bakanlar, belediyeler için oy istedi. Devletin arabasını, korumasını, salonlarını seçim için kullandılar.
Devletin bütün imkanlarının bir aday lehine ve öbürünün aleyhine kullanılması, devlet erkanının seçmene vaatlerde bulunmasını geçtim aba altından sopa göstermesi bütün bunlar yetmemiş gibi yalan ve iftiraların havada uçuşması hiç hoş olmadı, hiç yakışmadı.
Sormak lazım; Bu İstanbul ve Ankara sizin için bu kadar önemliyse neden doğru dürüst adaylarla yola çıkmadınız?
Murat Kurum’dan ve Turgut Altınok’tan başka aday mı bulamadınız?
Ankara belliydi ama İstanbul bıçak sırtıydı.
Daha doğru bir aday ve daha doğru bir strateji ile iktidar İstanbul’u alabilirdi.
Hoş, yazıyı yazdığım an itibariyle kimin alıp alamadığı belli değil, kesin olan şu ki iktidar İstanbul seçimlerine, İstanbul’a atfettikleri önem kadar önem göstermediler, belli.
Nitekim İmamoğlu, Murat Kurum’u maymuna çevirdi seçim sürecinde…
Kurum’u sadece bireysel hataları değil, tartışmalı geçmişi de vurdu.
O imar dedikçe, imarla ilgili sabıkaları (İliç, Salda, TOKİ) yüzünü vuruldu.
Hele TOKİ konusunda sabıkaları olan bir şahısla İstanbulluların barınma sorununu çözme vaadinin tutmayacağı baştan belliydi.
Evet, İstanbul’da Millet İttifakı ya da 6’lı Masa ittifakı resmiyette dağıldı ama seçmen taban ya da vicdan ittifakı adı altında birleşti.
Üstüne de haksız rekabet, adaletsiz seçim süreci binince seçmenin feraseti devreye girdi haliyle…
Bir de İstanbul seçmeni için, önceki dönemlerde tarikat ve cemaatlere sunulan imkanlar hatta peşkeşten rahatsız olduğu açıkça belliyken, cemaat ve tarikatları ziyaret ve onlardan gelen destek açıklamaları aksine tesir yapacaktır.
Şu ‘balya balya paralar’ üzerinden yapılan siyaset de pek tutmayacaktır. Bir bina alımı için kullanıldığı aleni olan bu paraların Kandile’e gittiği iftirası tarafsız seçmeni bile İmamoğlu lehine döndürecek yanlışlardan birisidir.
Bir önceki seçimde, aynı zarftan çıkan dört oydan birinin geçersiz, üçünün geçerli sayılması ve bu gerekçe ile seçimin yenilenmesi, İstanbul seçmeninin hoşuna gitmemiş ve yenilenen seçimde tavrını ortaya koyarak, farkı daha da açmıştı, malumunuz.
İstanbul seçmeni henüz bunu unutmamışken, seçim için her şeyi mübah gören ve haliyle bütün bunlara yenilerini ekleyen bir zihniyete prim vermemiştir, diye düşünüyorum.
Dahası, iktidar baskısı ve İBB Meclis çoğunluğu ile ‘topal ördek’ konumuna düşürülen, bu yolla engellenip üstüne üstlük beceriksizlikle suçlanan İmamoğlu’nun bu seçimde İBB Meclis çoğunluğunu da alacağına inanıyorum.
Dediğim gibi, bu yazı sandıklar açılmadan yazıldı.
Dolayısıyla sürçü lisan ettiysek af ola!
Sonuçlar hayırlara vesile olsun inşallah!