CENNET KOYLARIMIZ BİRİLERİNE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR!

Ailece pek tatil kültürümüz yoktur.

Bizim için tatil sılayı rahimden ibaretti, ta ki ben sağlık sorunları yaşayana kadar.

Dolayısıyla ben, bugün kiralanması ve peşkeşi söz konusu olan Muğla’nın o cennet koylarını hayatımda ilk kez geçtiğimiz yaz gördüm.

Gördüm, bayıldım ama korktum.

İlki yangın korkusuydu. O devasa çam ağaçlarının kaderi bir sigara izmaritine bağlıydı çünkü.

İkincisi, benim gördüklerimi bu iktidar da görüyordur, Allah bilir ne projeleri vardır buraların yağması ve talanı için diye ürperiyordum.

Yerelde görüştüğüm dostlar, ‘sen korkmakta geç kaldın, yağma çoktan başladı’ demişlerdi de benim için tatil o an bitmişti.

Görüşmelerimden ve internet üzerinden yaptığım araştırmalar pek hayra alamet değildi.

Göcek Turizm ve Kültür Derneği önderliğinde, yağma ve talanı engellemeye yönelik çalışmalar ve eylemler yapılıyor, halk bilinçlendiriliyor, iktidar uyarılıyordu.

Ama Göcek’te, halkın kamusal alanlarının, doğal güzelliğini hala koruyabilmiş koyların rant peşindeki şirketler tarafından işgal edilmesinin önüne geçilemiyordu.

Biz oralardayken, Göcek halkının yıllardır denize girmek, piknik yapmak amacıyla gittiği ve Göcek'ten kara yoluyla ulaşılabilen birkaç koydan biri olan İnceburun kıyı kesiminden önemli bir parça bir turizm şirketine kiralanmıştı.

Şimdi sıra diğer koylara gelmiş.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Göcek civarındaki Boynuzbükü, Osmanağa, Günlük ve İnceburun koylarına gözünü dikti.

Dernekler ve özellikle CHP teyakkuzda haliyle…

CHP Muğla Milletvekili Mürsel Alban’ı takip ettim.

“Acilen ihalenin iptal edilmesi gerekiyor. AKP iktidarı merkez bankasının kasasını boşalttı. Para kalmayınca yandaşlar gözünü Ege kıyılarına dikti. Seçimlerde gideceklerini anlayınca yağma ve talan girişiminde bulunuyorlar. Giderayak para eden ne varsa yağmalıyorlar. Bu yaptıklarının hesabı yargı önünde sorulacak. Halkın yoksulluk içinde geçim mücadelesi verdiğini, ağır şartlar altında ayakta durmaya çalıştığı günlerde AKP iktidarı ekonomik sorunlara çözüm üreteceğine, yandaşlarına yeni rant kapılara açmakla meşgul. Muğla başta olmak üzere Ege ve Akdeniz kıyıları tehdit altında. zeytinlik alanların maden şirketlerine açılmasının ardından, Göcek'teki bu ihaleyle birlikte yağma girişimi artıyor. Yargı yoluyla ihalenin iptal edilmesi için girişimde bulunacağız” diyor.

Bölge halkı, meslek kuruluşları ve çevreci demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri de açıklama ve eylemleriyle, kamu yararı bulunmayan ihalenin iptalini sağlamaya çalışıyorlar.

Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası da destek veriyor.

Göcek ve her biri cennetten bir parça durumundaki sahil ve koylarımız doğal haliyle kalabilmeli.

Yerel halkın ve yerli-yabancı turistlerin kullanımına kapatılmasına asla rıza gösterilmemeli.

Halkın gireceği ve ulaşabilir koylar özelleştirilip sadece zenginlere tahsis alanlara dönüşmemeli.

Aksi halde hem halk kamusal alanlarından mahrum kalacak hem de koylardaki doğal yapı tahrip edilecek.

Tüm dünyanın yat turizmi cenneti olarak bilip tanıdığı Göcek koylarındaki bu ve benzeri yapılaşmaların doğaya geri döndürülemez zararlar vereceği/ verdiği açıktır.

Elbette ki Göcek halkının bu uğurda verdiği mücadele hukuki zeminlerde devam edecektir.

Göcek halkı, rant uğruna bu cennet koyların ve orman alanlarının işgaline ve yapılaşmasına birlik içerisinde karşı durmaya ve mücadelelerini sürdürmeye kararlıdır.

Ama iktidarın da bu ısrarından vazgeçeceğine ihtimal vermiyorum.

Bu tür eylemler iktidarın umurunda değil, biliyorum.

En azından kaldıysa hukuk, bu talana dur der inşallah!

Dediğim gibi korktuğum başıma geldi.

Sadece talan konusunda değil.

Bizim ayrılışımızdan birkaç gün sonra o malum yangınlar başladı.

Türkiye orman yangınları ile kavruldu.

Gerçi aynı zamanda dünyanın her yerinde ormanlar yanıyordu ama bizimkisi biraz bize özgüydü sanki. Günlerce müdahale edilmedi mesela…

Ve ben yangınla mücadele edilmeyişini de hep bu rant ve talana bağladım.

Nitekim yanan alanların bir süre sonra rant alanına döndüğü bir ülkede yaşıyoruz.

MİNE KIRIKKANAT; KOYLARIMIZI SATMAYIN EFENDİLER!

Dünyanın en güzel koyları Fethiye, Göcek, Dalaman koyları ihale ile özel şirketlere satışa çıktı. Bir parça vatan, doğa sevgisi olan insan, haberi okuduğunda “neden” diye soruyor.

Neden?

Neden ülkenin koyları, doğal güzellikleri özel şirketlere satılıyor?

Bu ülkenin yurttaşları kurumlar çalışsın, doğasını, yurttaş haklarını korusun diye devlete vergi, yerel yönetimlere harç vb. ödüyor.

Öyleyse neden devletin, belediyelerin, kurumların yapması gereken hizmetler özel şirketlere veriliyor?

Eğer kazanç hedefleniyorsa neden önce yerel belediyelere, kurumlara, STK’lere ve kooperatiflere değil de yöre ile yakından ilgisi olmayan, rant odaklı şirketlere peşkeş çekiliyor?

Yurdumu severim, ama Fethiye’yi bir başka severim.

Gazetemizin kurucusu Yunus Nadi, başyazarı Nadir Nadi Fethiyelidir. Kendimi Fethiyeli sayar, Fethiyeli bilirim.

Dünyada devlet niteliğini kazanmış devletler, denizi, doğayı, halkın yağmasından korurlar.

Oysa Türkiye’de halk denizini, doğasını devlet talanından korumaya çalışıyor!

Kadim Fethiyeliler dağlarını, ormanlarını, denizlerini, koylarını iktidarların rant iştahına karşı yıllardır savunuyorlar.

Turizm Cennetinden Beton Cehennemine!

Çünkü bir zamanların turizm cenneti Kuşadası, Yalova, Erdek, Ünye, Foça ve Mudanya’nın başına gelen beton felaketin bilincindeler. Marmaris, Bodrum betonlaşma özelleştirmeleriyle can çekişirken; Fethiye aynı gadre uğramamak için mücadele ediyor.

Fethiyeliler ile konuştum..

Dedelerinden, babalarından miras aldıkları koylara artık giremediklerini, ailecek ücretsiz bir sahilde, koyda piknik yapamadıklarını, her yerin karadan ve denizden paragöz yabancılarla çevrildiğini, kendi memleketlerinde parya, kendi ilçelerinde kelepçeli olduklarını söylüyorlar.

Fethiye’nin göbeğindeki limana, Kalemiye, Aksaz, Samanlı, Ölüdeniz Kumburnu koylarına ücretsiz sokulmadıklarını; hatta birçok koyda yapılan otel ve tatil köyleri nedeniyle yasal yurttaşlık hakları olan sahil ve kumsallara bile ulaşamadıklarını anlattılar.

Yerliye Yasak yabancıya Peşkeş!

Karadan yasaklanan ya da ücretli girilen koylardan sonra, şimdi de küçük tekneler ya da gezi tekneleriyle ulaşabildikleri Göcek’in Kille Bükü, Kille, Bedri Rahmi, Sıralıbük, Sarsala, Hamam, Binlik ve Martı koyları gibi sahillerin de şirketlere satılarak halka kapanacağını biliyorlar.

Halkın kendi mülkünden kovulması bir yana, bu koylardaki deniz turizminden geçinen binlerce Fethiye, Göcek ve Dalamanlı da ekmek teknesinden mahrum bırakılıyor.

Koylara 400 tekne bağlama kapasitesine sahip mapa ve tonoz yapımı özel sektöre verildiğinde; Fethiye ve Göcek’te bulunan yaklaşık 4 bin günübirlik tekne bu koylara giriş yapamayacak.

Neyle ve nasıl geçinecek bu insanlar?

Bu denizlerde avlanan yöre balıkçılarının durumu da sorunun bir başka yönü...

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bölge koylarının yüzde 90’ını kapsayan ihaleler dizisini, “koyları koruma ve kontrol altına almak” adına yaptığını söylüyor.

Yöre halkı ve ilgili kurumlar koyların korunması için kontrol altına alınmasına karşı değil. Ama neden bu sorumluluk yörede faaliyet gösteren STK, kurum, kooperatif, denizcilik ile ilgili odalara veya belediyelere değil de özel şirketlere veriliyor?

Pazarlık Usulü Satılık Vatan!

Bir hafta arayla yapılan iki ihalede, dört koyu çeşitli suçlardan sabıkalı ve kaçakçılık nedeniyle hapse mahkûm olmuş eski bir AKP milletvekili aldı. Sekiz koyu GİSAŞ gemi inşa sanayine verdiler. Bedelleri toplasanız, Cumhurbaşkanı başta, iktidarın kullanımındaki VIP 13 uçak ve üç helikopter filosundaki bir uçak parası etmiyor!

Bütün koylar satıldığında, Katar Emiri’nin Erdoğan’a (sözde) hediyesi bir Boeing 747 bile etmeyecek!

Ama o kıyılardaki orman yangınlarını söndürmek için tek uçağı olmayan, olan uçaklarını kaldırmayan hükümetten elbette ki bir muktedir uçağı satıp koyları satmaması beklenemez!

Belli ki bu ihaleler de adrese teslim organize işler...

Geçen hafta yöre halkı, yerel kurumlar, STK’ler, balıkçılar, yatçılar, tur tekneleri Göcek’te bir protesto mitingi düzenlediler. Herkes oradaydı. AKP’li meclis üyeleri ve AKP’li STK temsilcileri bile bu özelleştirmelere karşı!

Mülkü Devletten Korumak!

Göcek’te sivil toplum meslek örgütleri ve yöre halkı tarafından başlatılan direnişe, Fethiye Belediyesi Meclis Üyeleri, Fethiye Belediyesi başkan vekili Gözde Gürsoy Hoşafçı, Deniz Ticaret Odası Başkanı Şaban Arıkan, Fethiye Güç Birliği Platformu, Ticaret Odası Başkanı Osman Çıralı, Fethiye’nin 20 yıl Belediye Başkanlığını yapan Behçet Saatçi, CHP Fethiye İlçe Başkanı Mehmet Demir, Köyceğiz CHP İlçe Başkanı Hüseyin Erol, Ortaca CHP İlçe Başkanı Evren Tezcan, Göcek Halk Meclisi Başkanı Yeşim Ulukan, Türkiye Yatçılar Birliği adına Serhan Cengiz, Günübirlik Tekneciler Kooperatif Birliği Başkanı Necdet Sarı, Fethiye-Seydikemer Güç Birliği Platformu adına Şehir Plancıları Odası Fethiye Şubesi Temsilcisi Birol Keski, yöre denizcileri ve balıkçıları ile kalabalık bir yurttaş topluluğu katıldı.

Ey Muktedirler!

Fethiye’yi rahat bırakın.

Halkına güvenin...

Onlar dedelerinin, babalarının emaneti doğal miraslarına sahip çıkar. Fethiye’nin yetkin ve yöreyi bilen meslek örgütleri, kurumları gerekeni yapar, o güzelim koyları sizin ihale ettiğiniz şirketlerden çok daha etkin korur, kollar.

Derdiniz dünyada eşi olmayan cennet koylarımızı illa ki yandaş ve yozdaşlarınıza peşkeş çekmek ise Fethiye’nin hem doğasının hem de halkının tepkisine hazır olun. Bu organize işlere imza atanları, onaylayanları ve sessiz kalanları ikisi de bağışlamaz.

Ve biliniz ki bir gün hepinizden daha zengin bir oligark o koylardaki mapa ve tonozları toptan satın alınca; milyarlık yatlarınızla siz bile o koylara giremeyeceksiniz!