Öncelikle şunu belirtmek isterim ki sizlere bu yazıyı ikinci oğlumun doğduğu hastanenin odasından yazıyorum, ölüm olmadıkça ne koşulda olursa olsun okurlarımı es geçmek istemem o yüzden hafif muhabbet tarzında olacak bu yazı için sürçü lisan edersem şimdiden affola…

Cumartesi günü itibariyle, ikinci oğlumu kucağıma alma lütfunu yaşattığı için öncelikle Yüce Allah’a hamd olsun.

Evlat kelimelerle anlatılamayacak, tarifi mümkün olmayan bir duygu. İçinde bol miktarda endişe ve sürekli özlem barındırır. Evlat sahibi olmadan hakkında en ufak bir hisse sahip olmanın imkansız olduğu, tarifi pek mümkün olmayan bir sevgidir. Hayrete batırıp batırıp çıkarır insanı.

Şair Nigar Hanım’ın kendi evlatlarına (Münir ve keramet) duyduğu sevginin ifadesi:

“çocuklarımı da her sevdiğim gibi

bir sevdâ-yı mecnunane ile sevdim”

Tarifi olmayan bu duygular için binlerce örnek gösterebiliriz ama ne gösterirsek gösterelim bunu yaşamadan cümlelerle, tariflerle anlatmak mümkün değil.

Yıllardır aynada gördüğün gözleri artık güzeller güzeli bir bebekte görürsün. O gözler senindir. Kokusu, gülüşü, sevgisi meleklerden ötedir. Ona bakınca yüreğin titrer. Hep onu korumak kollamak istersin. Sen sanki artık alacağını almışsındır da hayattan, sıra şimdi onundur. Ona bakınca tüm bebekleri, çocukları ve hatta gençleri, insanları ayrı seversin. Dünyadaki tüm bebekleri ve çocukları korumak istersin.

Lakin bu duygular insan olan için geçerlidir, cinsiyetin ırkın mezhebin ne olursa olsun yüreğin insan değilse her şey boştur. Tüm bu güzel ve masum duyguların kelimelere tecellisi gibi, bu ruh ile yaşamayan diğer insanlarında tam tersi kin ve nefret duyguları vardır.

Mevzu evlatta olsa anlamsız gelir ruhu insan olmayana.

Yeni doğmuş bir bebeğin dünyaya olan sevgisi kirlenmemiş, tertemiz, katışıksız, saf bir sevgidir.

Yalan dolan bilmezler...

Kötülük, hile nedir bilmezler...

Kin tutmayı, nefret etmeyi bilmezler...

Kötülüğü, kini, nefreti, yalan dolanı, sevgisizliği ve diğer kötü hasletleri ya da iyiliği, paylaşmayı, dürüstlüğü, sevgiyi, diğer güzel hasletleri önce ailesinden, mahalle arkadaşlarından ve okuldaki arkadaşlarından görüp öğrenmeye başlarlar. Çevresindeki insanlardan gördükleriyle şekillenir.

Çocuk; ilk ilgi ve sevgiyi ailesinden alır. Aile içindeki uyum, sevgi, hoşgörü, anlayış, ilgi, güzel tutum ve davranışlarla dolu mutlu bir ortamda yetişen çocuk mutlu bir çocuk olarak yetişir.

Sevgi ile ilgili mutlu bir aile ortamında büyüyen çocuk, kendisindeki sevgi ve ilgiyi başkalarına aktarmak suretiyle paylaşımda bulunur.

Çevresindeki tüm yaratılmış canlılara karşı ayrım yapmaksızın sevgi dolu yüreğini açmaktan ve sevgisini başkalarıyla paylaşmaktan kaçınmaz.

Peygamberimiz (s.a.v) çocukları sevme hususunda en güzel örnektir bizim için… Onun çocuk sevgisiyle ilgili söylediği şu söz her şeyi ortaya koyuyor:

“Çocuk sevgisi, Cehennem ateşine karşı perdedir. Çocuklara iyilik etmek, sıratı geçmeye sebeptir. Onlarla beraber yiyip içmek, cehennemden kurtuluştur.”

Bir toplumun aydınlık yarınlara ulaşması çocuklarını yetiştirme tarzına bağlıdır. Zaman çok çabuk geçer, o minicik yavrular geleceğin bireyleri haline geliverir.

Geçen bu ahir zamanda onların nasıl meyve vereceğinin tüm temelleri çevresinden aldıklarıyla şekillenir, ailesinden ne görür ise çocuk odur.

Rabbim bizlere önce ülkesine, vatana ve millete, sonra bizlere hayırlı bir evlat olmayı nasip etsin. Bahtın ve yolun açık olsun Ediz’im.. Ben her daim yanındayım ve sana bırakacağım en büyük servet ise kirlenmemiş ve şerefli bir babanın evladı olmandır.

Allah hayatın boyunca yar ve yardımcın olsun evladım.. Hoş geldin…

Sevgilerimle, hoşçakalın.